Erzurum direnişi ve Lozan zaferi...

TOPLUMBİLİMCİ Prof. Dr. Özer Ozankaya, iki önemli gün için bakın neler yazıyor:

Haberin Devamı

23 Temmuz 1919, bütün insanlığın özlemini çektiği bir ‘uygarlık tasarımı’ niteliğindeki Türk bağımsızlık savaşı ve Türk demokrasi devriminin temellerinin atıldığı Erzurum Kongresi’nin 94. yıldönümüdür.
24 Temmuz 1923 ise Erzurum’da başlayan bu kutsal savaşın, Türk bağımsızlığını ve Türk yurdunun bütünlük ve dokunulmazlığını dünyaya kabul ettirişinin simgesi olan Uluslararası Lozan Antlaşması’nın imzalanışının 90. yıldönümüdür!
Erzurum Kongresi bilinen (ama ne yazık ki, 50 yıldır göz ardı edilen) nitelikleriyle gerçekleşmeseydi, ulusal egemenlik bayrağı altındaki Kurtuluş Savaşı yapılamaz, Lozan utkusuna da ulaşılamazdı!
Tarihten ders almak Erzurum Kongresi’nin yıldönümlerini, sivil ve askeri bütün kamusal yönetim kurumlarından siyasal partilere, üniversiteler ve öteki eğitim kurumlarından, sivil toplum örgütlerine ve kitle iletişim araçlarına dek tüm ulusça, yalnız Erzurum’da da değil, tüm yurtta, kimisi uluslararası düzeyde birçok siyasal, kültürel, sanatsal, teknolojik, ticari, sportif.. şölenlerle kutlamayı gerektirirdi.
Oysa Erzurum Kongresi’ne (ve ne yazık ki Sivas Kongresi’ne) karşı kurumların sürdürdüğü ve ulusça tarihten ders almamızı engelleyen yıkıcı duyarsızlıklar, Erzurum’dan yola çıkıp ulaştığımız bağımsızlığımızın belgesi ve yurdumuzun tapusu olan Lozan’a karşı da ulusumuzun yabancılaştırılması gibi bir kötücüllük ölçüsüne yaklaşmıştır.
Bu bilinç törpülemesi yüzünden bugün, Erzurum Kongresi’nin toplanmasına yol açan, aşağıda Mustafa Kemal’in kaleminden okuyacağımız ulusal yıkımların benzerleriyle karşılaşıyor, yani onları yeniden yaşamak zorunda kalıyoruz:
“... Gün geçtikçe artan bir şiddetle devletimizin hakları, hükümetimizin saygınlığı, ulusumuzun onuru saldırılara ve haksızlıklara uğradı. Osmanlı uyruklarından olan Rum ve Ermeni öğeleri (bugün PKK eşkiyları!, Ö.O.) gördükleri yüreklendirme ve yardımın sonucu olarak ulusal namusumuzu yaralayacak taşkınlıklardan başlayarak üzücü ve kanlı aşamalara varan utanmazca saldırılara koyuldular.
Ancak derin bir üzüntüyle kabul etmek zorundayız ki bu gözüpeklikler, ulusal denetimin dışında bulunan merkezi hükümetin gösterdiği zayıflık ve güçsüzlük belirtilerinden ve başkentteki bir bölüm basında görülen pek karanlık tutkulardan ve ulusal vicdanın inkâr edilip ulusal güçlerin savsaklanmasından dolayı genişlemiştir.
Bu nedenler yüzünden, artık bu yurtta kutsal değerlerimizle geleceğimize sahip çıkan bir ulusal erk ve istencin bulunmadığı yanlış kanısı egemen olmuş ve kansız bir yurtla kansız bir ulus neleri hak ederse, itilaf devletleri onları uygulamaya başlamıştır.


TARİHİMİZE HAKSIZLIKLAR

Haberin Devamı


Yurdumuzun bölünmesi kararlaştırılarak... 650 yıldan beri bağımsız yaşamış bir ulusun kölelik düzeyine indirilmesi ve artık bu devlete ilişkin tarih sayfasının kapatılıp onun mezara gömülmesi gibi insanlık ve uygarlıkla ve özellikle de ulusluk ilkeleriyle bağdaşmayan beklentiler kabule değer bulunup onaylanmış ve görülüyor ki uygulama dönemi de başlamıştır.
Efendiler, bilinen bir gerçektir ki, tarih bir ulusun kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez. Bu nedenle, böyle bir geçersiz örtü arkasından yurdumuz ve ulusumuza karşı verilen hükümler, kanılar, kesinlikle iflas etmeğe mahkûmdur; işte bu tiksinti verici ezinçlerden ve bu zavallı düşkünlerden, tarihimize karşı yapılan haksızlıklardan üzüntüye kapılan ulusal vicdan uyanış çığlığını yükseltmiş ve Ulusal Hakları Savunma, Ulusal Hakları Koruma, Yurdu Savunma ve Yabancı Bir Devlete Katılmaya Karşı Koyma gibi değişik adlarla, ama aynı kutsal değerleri korumak için beliren ulusal akım, bütün yurdumuzda artık bir elektrik ağı durumuna girmiş bulunuyor.”
Bütün kurumların sorumluları bilmelidir ki, Türk ulusu bugün, 1919’da olduğundan daha duyarsız, daha bilinçsiz değildir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ulus -ve devlet- kurucu emeklerinin boşa gitmemiş olduğunu, sorumlulara ve tüm dünyaya bir kaz daha gösterecektir.

Haberin Devamı

Allah aşkına bu yanıt mıdır

LDP, AKP’nin haziranda yaptığı Kazlıçeşme mitinginde kullanılan otobüsler, maliyeti vs hakkında ekte göreceğiniz 4982 sayılı Bilgi Edinme Yasası hakkını kullanarak sorular soruyor. İETT’den dün gelen kısacık, alay edercesine verilen yanıt şöyle:
“Konuya ilişkin İETT Genel Müdürlüğü internet sitesinde ve diğer basın yayın organları aracılığı ile kamuoyu bilgilendirilmiş olup, söz konusu otobüs tahsislerinin tamamı ücret karşılığında yapılımş ve bedelleri tahsil edilmiştir.
Bugüne kadar başka bir siyasi partiden otobüs tahsisi talebi gelmemiş, yazıya konu otobüs tahsisi nedeniyle herhangi bir planlı sefer iptal edilmemiştir.

Haberin Devamı

Kurukahveci M.E.’ye aferin!

KURUKAHVECİ Mehmet Efendi’den yeni haberler:
“Nestleciyi Türkiye’den eli boş gönderdiniz. Nestle Yunanistan’ın en ünlü Cezve kahve markasını satın almıştır. Sıra Türkiye’ye gelmiş idi.
Ama siz ve diğer iki saygın gazetecinin (Melih Aşık-Milliyet) ve (Esen Evran-Habertürk)
tepkileri nedeniyle şu anda sinmiş durumdalar.
1/4 hisseye sahip hissedarın bundan sonra kolay kolay hiçbir illegal davranış içine giremeyeceğini düşünüyoruz. Bilecek ki, bu tür şeyleri yapmaya kalktığında, karşısında sizi ve kamuoyunu bulacaktır!
Kurukahveci M.E. firma hissedarlarından aldığınız yanıtın yetersiz kaldığını ve yalanlayamadıklarını ve birçok iddiaya da cevap veremediklerini gördük. Olayın ayrıntılarını aşağıdaki aile mensupları Suna Kurukahveci Songur, Ayşe Refhan Songur (Suna hanımın kızı), Mehmet Kurukahveci, Hulusi Kurukahveci, Semra Kurukahveci Göney’den öğrenebilirsiniz

Haberin Devamı

Bugün yıkılacağı açıklanan ‘çöp anıtı’nın arkasında yatan gerçekler

SEYRANTEPE’de geçen perşembe gününden beri gündeme getirdiğimiz hafriyat ve tehlikeli atıkların oluşturduğu kamuflaj ‘Çöp Anıtı’ ile ilgili olarak İstanbul’daki çevre ile ilgili ne kadar kurum varsa harekete geçti.
‘Çöp anıtı’ bugün yıkılarak içinde tehlikeli atık olup olmadığı araştırılacak.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Ahmet Ayyıldız bizi arayarak “Büyükşehir Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Cevat Yaman’la birlikte hareket edeceğiz. Kazıyı başlatıyoruz. Ayrıca tehlikeleri atıkları bertaraf eden Türkiye’nin tek tesisi İzmit’teki İzaydaş’tan da bir ekip çalışmalarımızı gözleyecek. Şişli Belediye Zabıta Müdürü Adem Molla’ya ve diğer ilgili kurumlara da bilgi verdik.
Bu arada OYAK Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Ulusoy da bir açıklama göndererek, Şişli Tapu ve Kadastro Müdürlüğü’ne başvurarak yerin sınırlarının tespitini istedi.
“Kadastral arsa sınırında kayma olup olmadığı”nın tespitini istediklerini belirterek “1700 konutluk Ayazağa Oyak Sitesi’nin kurumuzun söz konusu ile site ile adı dışında hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır” dedi.

ÖNERİLER

Haberin Devamı

SEYRANTEPE’de ‘Çöp anıtı’ adını taktığınız hafriyat alanındaki tehlikeli atıkların kaldırılmasından sonra Büyükşehir ya da Şişli Belediyesi tarafından kamulaştırılarak park yapılmasını istyen okur önerileri aldık.
Komşu OYAK sitesi sakinlerinden bir grup “Park talebimizi Büyükşehir ve Şişli Belediyelerine bu öneriyi yapıyoruz. Yerel yöneticilerimizin Gezi olayından sonra bu konulara daha hassas davranacaklarını sanıyoruz. Bizim OYAK sitesi yöneticilerimiz de devreye girmeli” diye konuştular.
Aksi halde TUBİTAK’tan ölçüm yapılmasını isteyeceğiz; ne kadar zehirleneceğiz diye...
Dün burası ile ilgili evraklara baktık.
40 yıllık bir geçmişi var bölgenin...
Birileri uğraşmış, ama yine de hiç ilgilenilmemiş...

NASIL GÖMÜLDÜ?

OYAK Kooperatifi’ne bağlı 1700 konutun bulunduğu bir bölgeye, İstanbul’un artık merkezi sayılan bir alana, tehlikeli atıklar nasıl gömülüyor?
Seyrantepe’de çöp alanı haline dönüştürülen yerin belediyecilerin söylediği gibi 4.5 değil 8.3 dönüm olduğu ortaya çıktı.
1987 yılına kadar Hazine mülkiyetinde olan yer, daha sonra Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) Genel Müdürlüğü kooperatifine geçiyor. 10.635 ada bir parseldeki bu yerden başka İSKİ’ye ait bir parsel 3 ada 16 parselde, Hazine’ye ait olanı da 2 ada 41 parselde gözüküyor.
Tutanaklara göre, Büyükşehir Büyük Avrupa Yakası Zabıta Müdürlüğü, 31.3.2013 tarihindeki denetim sonucunda bu yere 40 bin 636 TL’lik ilk ceza olarak 2.4.2013’de Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı Çevre Koruma Müdürlüğü tarafınan, Genel Sekreter Yardımcısı Köksal Tandıroğlu’nun imzasıyla kesilmiş... Bir başka ceza da aynı makam tarafından 16.4.2013 de Büyükşehir tarafından kesilmiş, bu kez cezanın miktarı 81 bin 272 TL...
Ne yazık ki, yere sahip çıkan yok; ‘işgalcilerden’ başka...
Gelen dökmüş giden dökmüş.

İTÜ ve YTÜ’DE TEZ OLMALI

Ancak en önemlisi de; buraya ne kadar atık döküldüğünü kimse bilemiyor.
Sahipsizlik tabii.. Kurumlar birbirleri arasında hep yazızmışlar; fiili bir harekete geçen olmamış.
Şişli Belediye Başkanlığı Zabıta Müdürlüğü ekiplerinin gönderdiği 200 sayfalık belgede, neler var?
Herkes şaşkınlıkla izliyor.
İTÜ ve YTÜ’de Mimarlık ve Mühendislik bölümü öğrencilerine, hocaları tarafından “Gecekondu yağması ve bugün geldiği sonuçlar” başlıklı bir tez çalışması verebilirler. Ama kim düşünür; çünkü zahmetli bir iştir bu...

ZABITANIN YAŞADIKLARI

Bize Şişli Belediyesi’nin belgelerini getiren Zabıta Omiri Cemal Cemal Kılıç’la konuştuk.
Bu konuda yaşadıklarını baştan sona anlatıyor. Özetle dedikleri şu:
“Yalçın Bey ben 26 yıldır belediye görev yapıyorum. Bunun beş yılını Ayazağa kesiminde geçti. Bu yerin öyküsü 1970’lerde başlıyor. Osman, Aziz ve Şeref Güler adlı kardeşler 2007’ye kadar burayı hurda kağıt, hurda metal toplama yeri ve adak kurban satış yeri olarak kullanıyorlar. Komşuların ‘koku’ yaptığı yolundaki şikayeti üzerine Büyükşehir Belediyesi, Şişli Belediyesine durumu bildiriyor. Şişli Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü, zabıta ve polisten aldığı takviye ile bu gecekonduları yıkıyor. Bu arada
Güler kardeşler yargıya gidip davayı kaybediyorlar; çünkü ne imar affından yararlanmak istiyor; ancak
tapu ve tapu tahsis belgesi talebi konusunda yaptıkları itirazlar reddediliyor.
Bu arada Mete Ayangil buraya 2010 yılından itibaren buraya egemen olmaya başlıyor.
Zaten bu arazinin önünde Mete Ayangil’e ait Full benzin istasyonu var; ancak bugün çalıştırılmadığı anlaşılıyor.
2011 yılında Ayangil’in, 50 kamyon hafriyat toprağı döküldüğü, tesfiye yapıldığı ve zemine kalıp çalışması yapıldığı belgelerde belirtiliyor. Ancak izinsiz olarak bu toprakları nasıl döktürmüş, akıl almıyor.
Tutanaklarda, Şişli Belediyesinin sık sık tutanak tuttuğu ve birçok kez 1-4 bin TL arasında
kesilen ceza makbuzları da yer alıyor.
Daha sonra bu yerle ilgili olarak Mete Ayangil ile burada ilk kaçak gecekondu yapan Osman Güler ‘pay’ nedeniyle birbirlerine giridikleri de belgelerde yer alıyor. Hatta Osman Güler’in, Ayangil’i TIR garajı yaptığı ve kantar koyduğu için Büyükşehir’e şikayet ediyor ve taraflar birbirlerine giriyorlar.
Zilliyetlik iddiasında bulunan ve ecrimisil ödediğini savunan Güler’in, Ayangil’i Kösedağ adlı hafriyat şirketinin sahibi İzzet adlı kişiye kiraya verdiğini de Büyükşehir’e ihbar ediyor.

GÖKAL HEP YAZI YAZIYOR

Bu arada Büyükşehir İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Ahmet Erhan Gökal’dan söz etmemiz gerekiyor.
14.12.2011 tarihinde Gökal, Şişli Belediyesi’ne yazı yazarak, “Şişli, Huzur Mahallesi, Ayazağa mevkiindeki Hazine’ye ait arsanın, bazı şahıslar tarafından otopark ve işyeri yapılmak üzere haksız yere kazanç elde edildiği belirterek, gerekli yasal işlemlerin yapılmasını istiyor.
Gökal, geçen 11 haziranda da Şişli Belediyesi’ne bu kez ‘Çöp Anıtı’nın düzenlenmesi amacıyla ruhsatsız kaçak yapılan hafriyat dökümü, tesviye çalışması ve bordür taşı döşeme işlemlerinin denetim altına alınarak gerekli yasal işlemlerin yapılmasını istiyor ve kendilerine bilgi verilmesini istiyor.
Gökal’ın işlemlerinin yaptığı yazışmalarla ‘iyi bir takipcisi’ olduğu görülürken, bunların takibi konusunda ‘titiz’ davranmadığı dikkat çekiyor.

KAÇAK BİNAYA RUHSAT

Örneğin geçenlerde Habertürk gazetesinde, Maslak’ta bir imar skandalına yer aldı. Sırtını Menzirci tarikatına dayadığı öne sürülen Konyalı Ahmet Erhan Gökal’la Maslak’ta 30 katlı Sun Plaza il ilgili ilgili olduğu anlaşılan ilginç bir iddia ortaya atıldı.
Geçen hafta S.S. Otomotiv Yedek Parça İthalat ve Toptancıları Konut Yapı Kooperatifi imzasıyla ‘Kamuoyuna’ başlıklı açıklama şöyle:
“19.07.2013 tarihinde yayınlanan Habertürk Gazetesi’nin 24. sayfasında yer alan haberde; MASLAK’ta yükselen 30 katlı Sun Plaza binasının hemen yanındaki arsada yer alan dev çukur nedeniyle çevredekilerin, topraktaki en küçük bir kayma nedeniyle plazanın temelinin kayacağı ve koca gökdelenin çukura devrileceği korkusuyla yaşadığı belirtilmiştir.
Habertürk gazetesinde yer alan bu haberde bahsi geçen yaklaşık 30 metrelik çukur, kooperatifimiz’in sahibi olduğu arsa içerisinde açılmıştır. Kooperatifimiz’in sahibi olduğu arsa üzerinde yapılacak bina inşaatı için İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı tarafından 03.05.2005 tarih ve 14564 sayılı yazı ile verilen olumlu görüşe istinaden Şişli Belediyesi tarafından 10.09.2007 tarihinde inşaat ruhsatı verilmiştir.
Yasal mevzuat çerçevesinde verilen inşaat ruhsatına göre de Kooperatifimiz arsası üzerinde hafriyat ve iksa imalat işlerine başlanılmış, çevredeki binaların varlığı nazara alınarak çok dikkatli bir şekilde ve el kazıları ile imalatlar yapılmış ve etraf güvence altına alınmıştır. Bu sebeple, hafriyat ve iksa çalışmaları çok yüksek maliyetlerle %80 oranında tamamlanmış olup bugüne kadar yaklaşık 22 milyon TL
bir harcama yapılmıştır. Haberde bahsi geçen çukur, bu hafriyat ve iksa imalatları sebebiyledir.
Ancak, kaçak bina statüsündeki 30 katlı Sun Plaza nedeniyle yasal mevzuata aykırı olarak, Kooperatifimiz’e verilen inşaat ruhsatı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından iptal edilmiş ve inşaatımız durdurulmuştur. Belediye’nin hukuka aykırı bu işlemi için İstanbul İdare Mahkemesi’nde dava açılmıştır.
Şişli Belediyesi tarafından verilen inşaat ruhsatına göre Kooperatifimiz arsası üzerinde inşai faaliyetlere başlanılan, ancak İstanbul Belediyesi’nin hukuka aykırı işlemi nedeni ile hafriyat ve iksa imalatları aşamasında inşaatının durdurulması sebebiyle Habertürk gazetesinde yer alan haberde bahsi geçen çukur nedeniyle ileride meydana gelebilecek can ve mal kayıplarından dolayı ilgili belediyelerin sorumlu olacağı hususunu kamuoyunun bilgisine saygılarımızla arz ederiz.” (19.07.2013)

SUN PLAZA KAÇAK MI

İmar Yasası’na göre, bitişik nizami olmayan yerde komşu hududuna bina yapılamaz. Komşu parselden bina yüksekliğinin üçte biri geri çekilmesi gerekiyor. Ancak Sun Plaza, 15 metre komşu mesafesi kuralına uymuyor ve bu durumda ‘kaçak’ durumuna düşüyor.
Ancak beklenmedik bir olay gerçekleşiyor ve Büyükşehir İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Ahmet Erhan Gökal, kooperatifin verilen inşaat ruhsatını iptal ediyor. Buna karşılık kooperatif yetkilileri, yürütmenin durdurulmasına ilişkin İdare Mahkemesi’ne dava açıyorlar. Şimdi bu hukuki süreç devam ediyor.
Allah korusun, bir depremde Sun Plaza için hiç iyi konuşulmuyor. Çünkü yanındaki 30 metre hafriyat çukuruna yapılan fore kazıkların ömrü üç yıl olarak belirtiliyor. Aradan iki yıl geçtiği belirten mühendisler “Fore kazıkların bir yıl ömrü kalmış oluyor. Sun Plaza’nın yükü fore kazıklara biniyor; her an bir patlama olabilir. Kooperatif, fore fazıkları güçlendirmek istiyor, ancak Ahmet Erhan Gökal izin vermiyor.
Bu binaya bir şey olursa bunun vebali kimin boynunadır? Büyükşehir’in mi, Şişli Belediyesi’nin mi?
Kadir Topbaş ve Mustafa Sarıgül, adaylıkları ortaya çıkmadan önce bu konuyu masaya yatırmalıdırlar.

OYAK NE DİYOR

Bu arada OYAK Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Ulusoy bir bilgi notu gönderdi. Hukuk Müşaviri Av. Dr. K. Haluk Eruygur imzalı açıklamada, “Bahse konu dolgunun bulunduğu arazi 3805/44 nolu parsel olup, kurumumuz mülkiyeti dışındadır. Ancak anılan arazi, mülkiyeti kurumumuza ait ve bir kısmı OYAK iştiraki MAİS trafından kullanılmakta olan 10615/1 nolu parsel ile komşudur.
Yapılan haber üzerine tarafımızdan derhal mahallinde başlatılan ve halen devam etmekte olan incelemeye göre, içerisinde zehirli atıkları bulunduğu iddia edilen dolgu, kurumumuzun tamamen bilgisi dışında ve hissedarı arasında haberlerde adı geçen kişi ile soyadı benzerliği bulunan kişilerin de bulunduğu komşu 3805/44 parsel üzerinde yapılmıştır. Buna rağmen kurumumuz tarafından çok eski tarihlerde çekilen tel örgülerin, fiziki şartlardan dolayı kurumumuza ait kadastral arsa sınırından içeriye kaymış olması ihtimaline karşı arsa sınırımızın teknik olarak tespiti çalışmaları da Şişli Kadastro Müdürlüğü vasıtasıyla devam etmektedir.
Anılan arazinin bulunduğu bölgede, kurumumuzunca daha önce inşa ettirilip hak sahiplerine teslim edilen 1700 konutluk Ayazağa OYAK Sitesi yer almaktadır. Ayazağa OYAK Sitesi konutlarının son etabı hak sahiplerine 2000 yılında teslim edilmiş olup, kurumumuzun söz konusu site ile adı dışında hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır.
Tespit sonrasında bahse konu dolgu alanında arsamıza bir ihlal olduğu ve atık bulunduğu anlaşılısa, her türlü atığın kaldırılması, arazimize yönelik tecavüze ve müdahaleye son verilmesi için gerekli yasal işlemler başlatılacak ve sorumlular hakkında gerekli hukuki yollara başvurulacaktır. İnceleme devam etmektedir.“

TDK Başkanı Kaçalin kimden korkuyor

TÜRK Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin 22.07.2013 tarihinde yaptığı basın açıklamasında Türkiye’nin ana muhalefet partisi CHP milletvekillerine açıkça hakaret etmiş, düzeysiz ve saygısız bir üslupla kendisini aklamaya çalışmıştır.
Bu talihsiz açıklama ile Kaçalin’in konuyu çarpıtmaya çalışması, esas yanıtlaması gereken sorudan kaçma çabalarının ürünüdür.
Prof. Dr. Kaçalin’in yanıtlaması gereken esas soru: dünyanın hiçbir sözlüğünde yer almayan bir darbe tanımının nasıl olup da TDK sözlüğüne girdiğidir.
Darbe tanımına eklenti yaparak “demokratik yollardan hükümeti istifa ettirme” kavramını darbe kapsamına sokan Türk Dil Kurumu yönetiminin, bunun gerekçesini kamuoyuna açıklamaktan kaçması dikkat çekicidir.
“İlimde seviyesizlikten” bahseden Kaçalin, siyasi baskılarla Türk Dil Kurumu Sözlüğünün kelime anlamlarını değiştirmesini hangi “bilimsel seviye“ ile açıklayacaktır?
CHP milletvekillerini TDK’ya baskın yapmakla suçlamak TDK Başkanının hakkı ve haddi değildir. Çünkü Türk Dil Kurumu, Başkanın özel mülkü olmadığı gibi, Büyük Atatürk’ün milletine yüce bir emaneti olup, CHP milletvekillerinin Türk Dil Kurumu’nu ziyaret için kimseden izin isteme zorunluluğu bulunmamaktadır.
Kaldı ki CHP Grup Başkanvekilliği olarak, CHP’yi temsilen görevlendiren milletvekillerinin kurum başkanı ile görüşmesi için gün boyu randevu talep edilmiştir.
Randevu talebine karşı çeşitli bahaneler üreten, çok meşgul olduğunu söyleyerek görüşmekten kaçan Kaçalin, 16.00’da yapılan ziyarette de kendisi ve tüm kurum yetkilileri için “yok” dedirterek görüşme ricalarımızı saygısız bir biçimde geri çevirmiştir.
Türk Dil Kurumu Başkanının 18 gün sonra konuyu gündeme taşıması ve niyet okuma yöntemi ile “çapulcu” kelimesinin tanımını da buna eklemesi dikkat çekicidir.
Milli iradenin temsilcilerinden kaçan, sonrada konuyu çarpıtarak basın açıklaması yapan Türk Dil Kurumu Başkanı, siyaseti Türk Dil Kurumu’na egemen kılmanın hesabını verecektir.
Prof. Dr. F. Nur Sert (İstanbul), Prof. Dr. Süheyl Batum (Eskişehir), Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
Gürkut Acar (Antalya)

Önü tutulamaz bu anlayışa ‘dur’ diyelim!

HALİÇ Tersanesi arazisinde 250 bin m2’lik alanda yapılması düşünülen projelerin gerçekleşmesi halinde önemli noktalara dikkat çeken CHP İBB Meclis Üyesi Osman Güdü, “Bu anlayış böyle devam ederse yarın Topkapı Sarayı, Süleymaniye külliyesi ve tescilli, tarihi birçok eser de aynı yorum içinde yap-İşlet-devret sistemi ile gündeme gelebilir” uyarısında ve öngörüsünde bulunarak, “Bu kenti korumak, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere her vatandaşın görevidir. Bize bırakılan bu mirasın gelecek nesillere de aynı değerleri ile aktarılması gerekir” diyerek uyardı. Güdü, Kadir Topbaş’a şunu sordu:
“Dünyanın en eski çalışır tersanesi olan Tarihi Haliç Tersaneleri ile ilgili bu tarihi değerini koruyacak, tüm kamuya mal olacak ve Dünyada bu konuda örnekleri olan uygulamalara yönelik bir proje çalışması İBB tarafından yaptırılmış mıdır?”


Yazarın Tüm Yazıları