Eruğrul Özkök: Belge dört kişide vardı

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

AVRUPA Birliği'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Verheugen, Ankara'ya iki sayfalık bir metin bıraktı. Geçen hafta sonundan bu yana Ankara'da ‘‘top secret’’ bir belge olarak saklanan metin iki sayfadan oluşuyor.

BAHÇELİ BİLİYOR MU

İki sayfalık metin sadece dört kişinin önünde bulunuyor.

Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Faruk Loğoğlu.

Küçük bir ayrıntı daha.

Bu metnin içindeki bilgilerden Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel'in de bilgisi var.

Ya Başbakan Yardımcısı Bahçeli?

Verheugen'in ziyareti sırasında Bahçeli Ankara dışındaydı.

Yanılmıyorsam, Verheugen'le görüşmeyi de pek arzu etmedi.

Ancak Ankara'da sır gibi saklanan bu belgenin sadece kültürel haklarla ilgili bölümü pazar günü Hürriyet'te yayımlandı.

Gazetelerin satır aralarını bile tarayan Dışişleri'nden hiçbir açıklama gelmedi.

Asıl bomba dün patladı ve Hürriyet bu belgenin ‘‘eğitimle’’ ilgili bölümünü de yayımladı.

Dün Merkez Bankası'ndan çıkarken Başbakan Bülent Ecevit'e şu soru soruldu:

‘‘Verheugen'in getirdiği öneriler arasında Kürtçe televizyon ve Kürtçe eğitim de var mı?’’

Ecevit'in verdiği cevap aynen şöyle:

‘‘Evet, getirilen öneriler arasında bu da var.’’

Başbakan bunun bir taslak olmadığını söylüyor.

Doğru.

Getirilen metin henüz bir taslak değil.

Avrupa Birliği, Türkiye'nin tam üyeliği için bir ‘‘Ortaklık Katılım Belgesi’’ hazırlayacak.

ZİHİN GIDASI

AB, işte bu önerilerin katılım belgesinde yer almasını istiyor.

Verheugen'in getirdiği belgeye Amerikan diplomasisinde ‘‘food for thought’’ deniyor.

Türkçe'ye ‘‘zihin gıdası’’ olarak çevrilebilir.

Yani Verheugen'in bıraktığı belgede yer alan öneriler, katılım belgesi taslağı için hazırlık mahiyetinde.

Ama işin gerçeği şu:

Avrupa Birliği bunların taslakta yer almasını istiyor.

KÜRTÇÜLÜK

Başbakan Ecevit'in verdiği bilgiye göre, Verheugen kendisi ile yaptığı konuşmada, Kürtçe televizyon ve eğitim konularına hiç değinmemiş.

Yani bu konular sadece bıraktığı belgede yer almış.

Ancak Ecevit'in konuşmasında bir kelime dikkatimi çekti.

Başbakan, ‘‘Kendisi bu konulardan hiç söz etmediği için ben de Kürtçülük meselesini hiç açmadım’’ dedi.

Merak ettim.

‘‘Kürtçülük’’ kelimesini bilerek mi kullandı, yoksa bu bir dil sürçmesi miydi?

Bu çok önemli.

Çünkü dil sürçmesi değilse, o zaman Başbakan'ın belgedeki isteklere nasıl baktığını gösteren önemli bir işaret oluyor.

Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, geçen gün CNN Türk'e yaptığı açıklamada, Türkiye'nin bu konuda bir ‘‘ulusal strateji’’ hazırlayacağını söyledi.

Ecevit'in kullandığı ‘‘Kürtçülük’’ ifadesi işte bu ulusal stratejinin rengini de belli edecek.

Bu kavramlar şimdilik bize uzak gibi duruyor.

Ama Avrupa Birliği'ne tam üyelik ‘‘iki taraflı’’ bir kontratın ürünü olacak.

Avrupa açık açık, ‘‘Biz şu kriterlere uygun ülkeleri içimize alırız’’ diyor.

Sizin , ‘‘Hayır ben o kriterlere uygun davranamam’’ deme hakkınız yok.

O nedenle Türkiye'nin yavaş yavaş kendini yeni bir ‘‘zihniyet devrimine’’ hazırlaması gerekiyor.

Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, bunu çok güzel özetledi:

BİRAZ CESARET

‘‘Güneydoğu meselemiz bizim iç sorunumuzdur. Aslında Avrupa'nın müdahalesine gerek kalmadan bizim çözmemiz gereken bir konudur. Geçmişte terörle çok uzun ve çok acılı bir mücadele verdik. O dönemde belki bu adımları atmak mümkün değildi. Ama bugün artık terör sıfırlanmıştır. Hedeflediğimiz adımları atmak için bugün artık zaman gelmiştir.’’

Evet zaman geldi. Artık ihtiyacımız olan tek şey, biraz cesaret.

Ve bunun için bir zihniyet devrimi.

Yazarın Tüm Yazıları