Ertuğrul Özkök: Santral hatlarını kestiren lider

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Anlattılar inanamadım. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, geçtiğimiz günlerde bir televizyona canlı yayına gitmiş.

İlk sözü şu olmuş:

‘‘Canlı yayında kesinlikle telefon bağlatmayacaksınız. Soru istemiyorum.’’

Ve arkasından daha dehşet bir şey.

Santralın hatlarını kestirmiş.

O arada direkt hatlardan birine bağlı fakstan bir mesaj gelmiş.

Bunun üzerine faks hattını da kestirmiş.

Evet, aynen böyle.

Bir lider düşünün ki, bütün kampanya sırasında kendine soru sordurtmuyor. Tek soru sordurtmuyor.

Sorudan korkan bir lider.

Demek ki korktuğu sorular, cevap veremeyeceği, ikna edemeyeceği yalan var.

* * *

Oyumu kime vereceğim?

Bir gazete yöneticisi olduğum için sadece genel bir tarif yapabilirim.

Kime vereceğimi daha muğlak, daha genel hatları ile çizeceğim.

Ama kime vermeyeceğimi daha kesin, daha net adres vererek.

Oyumu, siyasete girdiği günden bu yana hepimize durmadan yalan söyleyen liderin partisine vermeyeceğim.

Eski yalanlarını ibra etmeden yeni vaatlerde bulunma yüzsüzlüğü yapan siyasi lidere vermeyeceğim.

Bütün Türkiye uzlaşma kültürüne alışırken, eski kan davalarının izleri sabunlu sularla yıkanırken, yeni kan davaları yaratan lidere vermeyeceğim.

1995 seçimlerinde halka, ‘‘Bölücü’’, ‘‘PKK'dan bile daha tehlikeli’’ tarifleri yaparak karaladığı liderlerle bir an bile tereddüt etmeden suç örtme koalisyonu yaparak aldığı oya ihanet eden siyasetçiye vermeyeceğim.

Başka kime vermeyeceğim?

Yüzde 25 oyu ile hayat tarzıma müdahale etme cüretini gösteren, yaşadığım şehirlere kendi ideolojik kılıfını giydirmeye çalışan yerel adaylara vermeyeceğim.

Özet...

Oyumu kime vermeyeceğim konusunda hiçbir tereddüdüm yok.

Orada işim kolay.

Çünkü ihtirası, kini, nefreti ve intikam duyguları ile kendi kendini listeden düşüren kábus siyasetçi işimi kolaylaştırıyor.

Kendi kendini süpürdüğü için önüm açık.

* * *

Kime oy vereceğime gelince...

Ne yazık ki orada işim daha zor.

Elimde planım, tarifim var.

Ama aradığım adres o kadar kolay değil.

Çok çektiğimiz için birinci maddeye yalancılığı koyuyorum.

Yalan söylememek, siyasette bir meziyet değildir, ama artık oldu.

Dürüstlük de siyasi bir meziyet değildir. Herkeste olması gerekir.

Ama hepimizin gözünde dürüstlük artık bir meziyet haline geldi.

Demokrasiye inanmış bir parti arıyorum.

Türkiye'nin Güneydoğu meselesini insani boyutuyla çözebilecek, bu cesareti gösterebilecek bir lider ve partisini arıyorum.

Laik-anti laik, inanan-inanmayan ayrımı yapmayan bir partiye oy vereceğim.

Anadolu'yla İstanbul'u, KOBİ'yle büyük şirketi, işçiyle patronu, Türk'le Kürt'ü, Sünni'yle Alevi'yi kavga ettirmeyen, bir araya getirmeye, birleştirmeye çalışan partiye gideceğim.

* * *

Bu ülkeye sanayiyi getirmiş, teknolojiyi getirmiş, vergi listelerinde hep üst sıralarda yer almış şerefli kuruluşları düşman ilan etmeyen, onlarla kavga etmeyen siyasi anlayışa oy vereceğim.

Türk ekonomisinin dinamizmini ayakta tutacak, liberal ekonomiyi canlandıracak, Türkiye'nin Avrupa ile bütünleşmesine hizmet edecek partiyi seçeceğim.

* * *

Böyle bir lider, böyle bir parti var mıdır?

Cevabım şu:

Yoksa, en yakınında kim varsa oraya gidin.

Ben böyle yapacağım.



Yazarın Tüm Yazıları