Ertuğrul Özkök: Ortak aklın güzergahı

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Dünkü yazımda biraz üstü örtülü biçimde aktardığım bir bölümü tekrarlıyorum. İmralı hakkında en ayrıntılı bilgilere sahip bir yetkiliden aldığım hava şu:

‘‘Öcalan bu açıklamayı daha İmralı'ya getirildiği ilk gün yapacaktı. Ama avukatları buna mani oldu.’’

ŞİMDİ NE OLDU

Bu sözler beni o günlere geri götürdü.

Öcalan'ın yakalanışının ikinci günü Hürriyet'e şöyle bir haber geldi.

‘‘Öcalan PKK'ya teslim olması için çağrı yapacak.’’

Kaynak yine İmralı'ya ulaşabilen çevrelerdi.

Bu haber ertesi gün Hürriyet'te manşet olarak yayınlandı.

Ama nedense yalanlandı.

Gazeteciliğin kaderi budur. Bazen verdiğiniz bir haber ertesi gün yalanlanır, ama aradan geçen süre sizi haklı çıkarır.

O nedenle ben, ilk gün yalanlamalarına her zaman itibar etmem.

Öcalan'ın önceki gün yaptığı açıklama şunu gösteriyor.

Avukatları artık kendisini engelleyemiyor.

Öcalan'ın yakalanıp İmralı'ya konduğu gün ile idam kararı sonrası arasında önemli bir fark var.

Artık kendisine gazeteler veriliyor.

Zaten yaptığı açıklamalara bakıldığında, Türkiye'de olup biteni yakından izlediği hemen anlaşılıyor.

Öcalan adada avukatları dışında hemen hemen hiçkimse ile görüşemiyor.

O nedenle adaya giden komutanlara ısrarla soruyorum.

Herhalde böyle bir görüşmeyi, ‘‘Masaya oturmak’’ olarak algılıyorlar ki, görüşmekten kesinlikle kaçınıyorlar.

Belki de temkinli davranmakta haklılar.

Ama çetebaşının artık masaya falan oturacak hali kalmadı.

Ayrıca kaybetmiş, yenilmiş bir kişiyle konuşmak, sembolik açıdan bile bu anlama gelmez.

Öcalan'ın çağrısına devletin yaklaşımı nedir?

İSTİHBARATÇI BAKIŞI

Cevap demiyorum. Çünkü ne Cumhurbaşkanı ne de başbakan haklı olarak, Öcalan'ı muhatap alıp, ona cevap vermez.

Ama bu konuda Türkiye'nin mutlaka bir politikası vardır.

Olması da gerekir.

Öyleyse bu tavır nedir?

Önce dünkü açıklamadan sonra ‘‘İstihbarat’’ çevrelerinde yapılan değerlendirmeyi aktarayım.

Öcalan'ın, ‘‘örgütü dağıtma’’ çağrısı yapmadığına dikkat çekiliyor.

Ama her halükárda bu çağrının, PKK'yı çok kritik bir kavşağa getirdiği'' izlenimi var.

Bu nokdada ya çetebaşını dinleyecekler, ya da bunu ‘‘onun ağırlığından kurtulmak için bir fırsat olarak görüp, silahlı mücadeleye devam’’ diyecekler.

O takdirde de çetenin Avrupa kanadı buna karşı çıkacak ve bölünme başlayacak.

Devletin konuya bakışına gelince...

Elimizde üç somut konuşma var.

Biri, Cumhurbaşkanı Demirel'in.

Cumhurbaşkanı Demirel, Saraybosna dönüşünde Öcalan'ın idamı ile ilgili soruya şu cevabı verdi:

‘‘Son yıllarda karşıma çıkan en hassas konu.’’

Bu sözlerden kesinlikle, ‘‘Getirin de hemen asalım’’ anlamı çıkmıyor.

İkinci konuşma Ecevit'in idam kararından hemen sonra söylediği sözler:

‘‘Bunu zamanın teskin edici etkisine bırakalım.’’

Bu sözlerden de ‘‘Hemen asalım’’ anlamı çıkmıyor.

ECEVİT'İN ‘‘İMA’’SI

Üçüncüsü ise yine Başbakan Ecevit'in, dün Öcalan'ın çağrısı ile ilgili söylediği sözler.

Son derece ölçülü, ne bir kelime eksik, ne bir kelime fazla.

‘‘Devlet pazarlık yapmaz. Ama Türkiye'yi seven herkes üzerine düşen katkıyı yapsın.’’

Devletin zirvesinde oturan iki kişi, şu andaki resmi politikayı, dolaylı biçimde açıklıyor.

Devlet, Öcalan'ı ‘‘Hemen asalım’’ acelesi içinde değil.

Türkiye'nin önünde iki önemli randevu var.

Birincisi sonbaharda İstanbul'da yapılacak olan AGİT zirvesi.

Aralık ayında ise Helsinki zirvesi var.

Bu zirvede de Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliği tartışılacak.

Herhalde devlet bu iki zirveye de ‘‘Öcalan'ı asmak için yarış içinde’’ olan bir görüntü ile gitmek istemiyor.



Yazarın Tüm Yazıları