Ertuğrul Özkök: Boğaz Köprüsü'nde dalgalanan bayrak

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Geçen hafta ortasından itibaren Boğaziçi Köprüsü'nün üzerinde iki dev bayrak dalgalanıyor.

Biri kırmızı üzerine beyaz ay yıldızlı Türkiye Cumhuriyeti bayrağı, öteki ise beyaz üzerine kırmızı ay yıldızlı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bayrağı.

Hemen Dışişleri'nden sordurdum.

Bayrak, 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekátı'nın 25'inci yılı dolayısıyla köprüye çekilmiş.

Tabii ikinci bir soruyu daha sordum.

Daha önceki yıllarda, mesela 10'ncu ve 20'nci yıllarda da köprüye bayrak çekilmiş mi?

Hayır.

İLK DEFA

KKTC bayrağı köprüye ilk defa çekiliyormuş.

Zaten KKTC'nin Türkiye Temsilciliği de gazetelere telefon edip bunu duyurmuş.

Neden bu yıl böyle bir şey?

Öyle sanıyorum ki, köprüde dalgalanan KKTC bayrağı, dış politikadaki Ecevit üslubunun somut bir işareti.

Ama en az onun kadar, Türkiye'nin topyekûn devlet olarak dışarıya vermek istediği bir mesajın işareti.

Kıbrıs konusu, G-8'lerin gündemine girdiği günden beri Türkiye buna benzer mesajları veriyor.

KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne davet ediliyor.

DENKTAŞ KARADENİZ'DE

Genel Kurul Salonu'na girişte bütün partilere mensup milletvekilleri onu ayakta alkışlıyor.

Başbakan Ecevit daha kısa süre önce KKTC'ye gitmişken, şimdi 25'inci yıl törenleri için yine adaya gidiyor.

Bu arada Rauf Denktaş, şimdiye kadar hiç gitmediği Karadeniz Bölgesi'ne gidiyor.

Gittiği her yerde hem devlet, hem de halk tarafından büyük bir coşkuyla karşılanıyor.

Bütün bunlarla verilen mesaj şudur:

Denktaş'a ve KKTC'ye verilen destek hem devlet, hem de millet politikasıdır.

Batı bu olayda büyük bir çelişki içinde.

Bir yandan Kosova'da etnik bir sorunu ancak askeri müdahale ile çözebildiğini gösteriyor.

Yani birbirine girmiş iki etnik grubun, ancak aralarına duvar çekilerek yatıştırılabileceği ortaya çıkıyor.

Öte yandan Kıbrıs'ta, Türk ordusu tarafından önlenmiş bir etnik temizlik girişimini görmezden geliyor.

Kıbrıs'ta bugün uluslararası bir siyasi sorun olduğu açık.

Ama kim ne derse desin, dünyayı yeni bir savaşın eşiğine getiren Kosovavari bir etnik sorun artık yok.

OLMAZSA OLMAZ

Bu gerçeği hiç yokmuş gibi kabul edip, bunun üzerine bir karar empoze etmeye kalkışmak, etnik temizlik meselesini yeniden gündeme getirebilir.

Şurasını unutmayalım ki, dünyanın müdahale etmesini gerektiren olaylar daha çok etnik çatışmalarla ilgili olanlarıdır.

Öyleyse bulunacak çözümün kalıcı olması için, ilerde yeniden bir etnik çatışmaya yol açabilecek bütün ihtimallerin ortadan kaldırılması gerekir.

Bunun da bazı şartları var.

Adadaki Türk nüfusun ekonomik baskılarla, uluslararası zorlamalarla yeniden ‘‘ezilebilecek’’, ‘‘sindirilebilecek’’, ‘‘adadan kaçırılabilecek’’ duruma düşürülmemesi gerekir.

Denktaş'ın ısrarla üzerinde durduğu ‘‘Olmazsa olmaz’’ şartlar işte bu düzenin sağlanmasına yöneliktir.

KAN AKMIYOR

Peki Denktaş'ın geriye atacağı hiç mi adım yok.

Elbette vardır.

Ama bu adımı atabilmesi için, önce Yunanistan'ı ve Kıbrıslı Rumları cüretlendiren ülkelerin bu konudaki samimi niyetlerini ve gerçekçi güvencelerini görmesi gerekir.

Oysa bugüne kadar bu güvenceler henüz masaya konmuş değil.

Türk ordusunun Kıbrıs Barış Harekátı üzerinden 25 yıl geçti. O günden bu yana Kıbrıs'ta Türk kanı akmıyor.

Rum kanı da akmıyor.

Yani Kıbrıs artık dünyanın başına bir Kosova belası açmıyor.

Bunun hiç mi anlamı yok?

Bu sorunun samimi cevabını almadan Türkiye'den ve KKTC'den tavizler beklemek adil olmaz.



Yazarın Tüm Yazıları