Ertuğrul Özkök: Bir gün 'huzur tarihi' yazılırsa

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu, 30 Ağustos günü bizlerle yaptığı sohbetinin arasına Güneydoğu'yla ilgili şu sözleri sıkıştırmıştı:

‘‘Biz üzerimize düşen görevi yerine getirdik. Şimdi artık ekonomik, sosyal ve idari önlemlerin alınması gerekiyor. Bu hükümetin işidir.’’

Ne yazık ki bu sözleri, irticayla ilgili sözleri kadar yankı bulmadı.

TÜRKEŞ'İN ROLÜ

Oysa ülkenin en üst düzey askeri yetkilisi, bu bölgede artık insani önlemlerin alınması zamanı geldiğini söylüyordu.

Şunu çok iddialı bir şekilde söylü- yorum:

Bir gün bu ülkenin huzur tarihi yazılacak olursa, elbette bu tarihin en önemli bölümü, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bütün dünyayı hayran bırakan başarısı olacaktır.

Ancak her huzur tarihinin, savaş kadar önemli bir de barış yanı vardır.

İşte o nedenle yine aynı iddiayla şunu söylüyorum:

Bu huzurun sağlanmasında, Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel'in Çankaya Köşkü'nde HADEP'li belediye başkanlarını kabul etmesi de çok önemli bir sürecin başlangıcı olarak tarihe geçecektir.

Ben eskiden beri bu huzur tarihinde, rahmetli Alparslan Türkeş'in ve MHP'nin de önemli rolü olduğunu düşünüyorum.

Güneydoğu'daki bölücü hareket, bir iç savaş olarak bütün Türkiye'ye yayılmadıysa, bunda Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürt kökenli vatandaşlarının büyük çoğunluğu olduğu kadar, Türkeş'in bunu siyasi bir amaçla sömürmeme politikası da etkili olmuştur.

Bu politikayı uygulayan rahmetli Türkeş, 1970'li yıllarda Diyarbakır'a sokulmayan kişiydi.

Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin Diyarbakır gezisi de ‘‘huzur tarihimizde’’ önemli bir yere sahip olacaktır.

KAPIDAKİ OLAY

HADEP'li Belediye Başkanı, MHP'li Başbakan Yardımcısı'na şehrinin sorunlarıyla ilgili listeyi veriyor.

Bunu sadece bir ‘‘Yerel yönetim-Merkezi idare’’ ilişkisi olarak görmemek lazım.

Bunu aşan bir anlamı da var.

30 Ağustos törenleri sırasında bir olay canımı sıkmıştı.

Siirt'in HADEP'li Belediye Başkanı, 30 Ağustos törenine katıldıktan sonra Tugay Komutanı'nı ziyaret etmek istemiş.

Ancak nizamiye kapısındaki subay ve astsubaylar tarafından içeri alınmamış.

Kendisine, ‘‘Protokolde adınız olmadığı için içeri alamayız’’ denmiş.

ŞÜKRAN MI SUNMAK

Şehrin belediye başkanının protokolde bulunmaması tabii ki kabul edilir bir şey olamaz.

Acaba olayın arkasında başka bir neden mi var diye araştırdım, ama doğrusu tatmin edici bir şey öğrenemedim.

Türkiye'nin artık bu tür anlayışları aşması gerekir.

Ülkenin Güneydoğu bölgesi bir ‘‘restorasyon’’ dönemi yaşıyor.

Ekonomik hayat canlanıyor. Terör olayları neredeyse sıfıra doğru gidiyor.

HADEP'li belediyelerden de ülke hayatına tam katılım yönünde niyetler ve adımlar geliyor.

O nedenle ben dün Diyarbakır'daki buluşmayı önemli bir gelişme olarak görüyorum.

Türk solcusunun vazgeçemediği klasik, neredeyse genetik reflekslerden biri de ‘‘MHP karşıtlığıdır’’.

Bu refleks yüzünden, MHP'nin PKK ile savaş dönemindeki rolünü de küçümseme, hatta görmezden gelme eğilimi vardır.

Geçen gün bu reflekse sahip kişilerden biri, Radikal Gazetesi'nde ‘‘Kürt meselesinde bir iç savaş çıkarmadığı için birçokları MHP'ye neredeyse şükranlarını sundu’’ diyerek, Türkeş'in oynadığı tarihi rolü hiçe indirmeye çalışıyordu.

Bir zamanlar ırkçı diye suçlanmış, Türkçü diye Diyarbakır'a sokulmamış bir siyasi liderin, Batı'daki benzerleri ırkçılığı sonuna kadar sömürürken, Kürt meselesini kaşımaması küçümsenebelir mi?

Böyle bir tutum, bu ülkenin huzur tarihinde önemli bir yere sahip olmaz mı?

Ama ne yazık ki, Türk solunun bir bölümü, değişmez mutlak yargılara sahiptir.

İNKÁRCILIK

Türk sağı artık ‘‘komünizm’’ kelimesini unuttuğu, sözlüğünden çıkardığı halde, solun bir bölümü olur olmaz ‘‘faşist’’ suçlamasını hálá terk edemedi.

Bu saplantı da onu, tarihi bazı gerçekler konusunda tahrip edici bir inkárcılığa sürüklüyor.

Yazarın Tüm Yazıları