Ertuğrul Günay’a açık mektup

ÖNCEKİ gece Cirque du Soleil’in ilk gösterisi için Abdi İpekçi Spor Salonu’na giderken gözüm onarım görmüş Zeytinburnu Kara Surlarına takıldı.

Keşke oldukları gibi kalsalardı.
UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’nde olan surlar 1987-1994 yılları arasında başarısız bir restorasyonun kurbanı olmuşlar.
Onarımdan geçenler eski surların yanında öylesine sırıtıyorlar ki...
Yazık, Bizans’tan günümüze ayakta kalan surlara doğru dürüst sahip çıkamamışız.
Bu hafta yerimi, İstanbul’da son dönemde olup bitenler karşısında giderek kaygılanmakta olan İCOMOS Türkiye Milli Komitesi Yönetim Kurulu’na bırakıyorum.
Aşağıda Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a hitaben yazılmış açık bir mektup var.
İCOMOS nedir, ne yapar?
İCOMOS yani Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi, doğal ve kültürel değerlerin korunmasında UNESCO’nun baş danışmanı.
1965 yılında Varşova’da kurulmuş, bugün merkezi Paris’te.
2000 yılından beri düzenli olarak UNESCO’ya “Tehlike Altındaki Miras” raporlarını hazırlıyor.
İCOMOS Türkiye Milli Komitesi, sayıları 110’u bulan ulusal komitelerden biri olarak 1974 yılında kurulmuş.
Milli Komite’nin, Türkiye’de koruma konusunun öncülerinden  Prof. Dr. Cevat Erder, Prof. Dr. Doğan Kuban dahil çoğu mimar ve arkeologlardan oluşan 75 üyesi var.
İlgilenenler kurumun faaliyetlerini www.icomos.org.tr adresinden izleyebilirler.
Günay’a açık mektubu ise aşağıda hayli kısaltarak vermek durumundayım.
SULUKULE SIRADANLAŞTI
Bilim insanlarımızın  Sulukule, Tarlabaşı, Fener-Balat ve Tarihi Yarımada için ne gibi kaygılar taşıdıklarını göreceksiniz.
“Sayın Bakanımız,
2005 yılında yürürlüğe giren 5366 sayılı Kentsel Yenileme Yasası, özellikle İstanbul’da, tarihi bölgelerin ve yapıların korunması karşısındaki en büyük tehdit olmayı sürdürmektedir. Yasanın çıkarılmasının ardından Sulukule, Fener-Balat, Tarlabaşı gibi kentsel sit alanları Yenileme Alanı ilan edilmiş ve bu bölgelerin “gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilmesi” öngörülmüştür.
Kentsel yenileme yasasının en çarpıcı ve geri dönüşü olmayan uygulamalarından biri,
Yenileme Alanı ilan edilerek tüm sosyal, kültürel ve fiziksel dokusuyla birlikte “imha edilen” Sulukule yerleşmesidir.
Kentin Fatih döneminden bu yana en eski sakinlerinden olan bir etnik grubu daha konforlu bir yaşam standardı vaadiyle kent dışına süren vahim bir karar alınmıştır.
Yerlerinden edilen Sulukule sakinlerinin, yüzyıllardır üzerinde yaşadıkları, kendine özgü nitelikleri ve önemli sorunları da olan mahallesi, hoyratça ortadan kaldırılmış, anonim, sıradan bir yapılaşma için bir arsaya dönüştürülmüştür.
Yeni inşa edilen yapıların, İstanbul’u UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde temsil eden 5. yüzyıl surlarına neredeyse bitişmesi de, kabul edilemez bir hatadır.
SÜLEYMANİYE DOKUSUNU KAYBETTİ
İstanbul’un Yenileme Alanı ilan edilen bir başka Dünya Mirası siti, Süleymaniye bölgesidir.
1985 yılında kavuştuğu Dünya Mirası statüsüne rağmen, yıllardır süren ihmaller, yasadışı uygulamalar ve niteliksiz restorasyonlar nedeniyle ahşap konut örneklerini ve dokusunu büyük ölçüde kaybetmiştir.
Eski fotoğraf ve belgelere dayandırılan restitüsyon projeleri uyarınca yapılması planlanan rekonstrüksiyonlar ya da geleneksel Türk konutundan esinlenen yeni tasarımlar, semt ile yabancılaşan, kopya ve yapay bir fiziksel çevre oluşturacaktır.
Tarlabaşı yenileme alanında yapılması öngörülenler, ICOMOS’un 1987 tarihli Tarihi Kentler ve Kentsel Alanları Koruma Tüzüğü’nde (Washington Tüzüğü) belirtilen ‘Yeni binalar yapılması gerektiğinde veya eskileri uyarlanırken, mevcut mekansal oluşum saygı görmeli, özellikle ölçek ve parsel boyutuna dikkat edilmelidir.’ ilkesine tümüyle aykırıdır.
Tarlabaşı’nın mevcut mekansal oluşumuna yabancı bir yapılaşma yalnız koruma ilkeleriyle çelişmektedir.
Aynı zamanda, bölgedeki yapı sahiplerini yerlerinden ederek ya da kazanılan ek alanlardaki haklarından yoksun bırakarak, bir insan hakları ihlaline de neden olmaktadır.
FENER-BALAT VE TARİHİ YARIMADA
2003-2008 yılları arasında başarıyla gerçekleştirilen ve UNESCO raporlarında da övgüyle anılan bir rehabilitasyon programının ardından, Fener ve Balat bölgelerinin de Yenileme Alanı ilan edilmesi büyük bir şaşkınlıkla karşılanmıştır.
Avrupa Birliği ile Fatih Belediyesi’nin ortak çalışması sayesinde özgün özellikleriyle korunan yapıları da gözden çıkaran yenileme projesi, yalnız koruma açısından değil, ulusal servetin boşa harcanması nedeniyle de eleştirilere konu olmaktadır.
İstanbul Tarihi Yarımadası’nı ve tüm sit alanlarını tehdit altında bırakan bir başka uygulama, ulaşımı rahatlatmak amacıyla geliştirilen projelerin sonuçlarıdır.
Metronun Tarihi Yarımada’ya bağlanması için açılan tüneller ve özellikle Haliç bağlantısını sağlamak üzere tasarlanan köprü de, Dünya Mirası bir alanda büyük tahribat tehdidi oluşturmuştur. UNESCO’nun uyarısı üzerine, bu köprünün Süleymaniye Camii’nin eşsiz silueti üzerindeki ezici etkisini giderme yolları aranmaktadır.
Asya ve Avrupa yakalarını deniz altından birbirine bağlayacak lastik tekerlekli tüp geçiş projesinin uygulanması durumunda, Tarihi Yarımada geri dönüşsüz zararlara uğrayacak.
Sayın Bakan, ICOMOS’un Türkiye Milli Komitesi olarak, yukarıda sıraladığımız sorunlara duyarsız kalmayacağınıza inanıyor, Türkiye’nin tarihi yerleşmelerini ve özellikle İstanbul’u tüm renk ve doku değerleriyle birlikte korumak için verdiğimiz çabalara
desteğinizi bekliyoruz.”
Yazarın Tüm Yazıları