Erkeklerden bağımsız yaşamak konusunda çok kararsızım

Sevgili Güzin Ablacığım; biz burada yaşayan 4 can yoldaşı ve dert ortağı hanım arkadaşız.

Biz kendi aramızda bir anlaşma yapmıştık. Bizim amacımız özgür ve mutlu yaşamaktı. Kocalarımıza esir olmadan, kendi ayaklarımızın üzerine basabilmekti. Arkadaşlarımın üçü de evlenip boşandılar. Birer de çocukları var. Üçü de çalışıyorlar. Kendilerine göre mutlular ve hayatlarını sürdürüyorlar.

Bana gelince ben 30 yaşındayım ama, geçen yıla kadar evlenemedim. Nedenine gelince ben bakire değildim.

Ailem beni küçük yaşta Türkiye’de halamın yanında bırakmıştı. Ve eniştem bana yıllar boyu tecavüz etti. Sonunda dayanamadım, Almanya’ya ailemin yanına dönmek için onlara baskı yaptım. Döndüm de ama burada da hayatım hiç kolay değildi. Çünkü babam düşman başına bir adamdı. Bana ve aileme hayatı zindan etti. İçki onda, kumar onda, kadınlarla düşüp kalkmak onda... Bu yüzden evde para sıkıntısı hiç bitmedi. Ben çalışıp tüm paramı ona versem de yine yetiştiremiyordum. Bir de üstelik babam evde akşamları içki sofrası kurdurup, arkadaşlarını topluyordu. Bu arkadaşlarından biri bana göz koydu. Alman olan karısını boşayıp beni alacağını söylüyor, bana türlü vaatlerde bulunuyor, beni bu sefil hayattan kurtaracağını ballandıra ballandıra anlatıyordu. Ben de saftım, inandım. Üstelik babam da onu destekledi.

Bakirelik konusunu açmadı

Bir süre onunla beraber oldum ama sonunda beni aldattığını anladım.

Daha sonra bu adam cinayetten içeri girdi de elinden kurtuldum. Artık hayatıma bir çeki düzen vermeliydim. Mutlaka evlenip, bir çocuk sahibi olmalıydım. Bu yüzden bir çözüm yolu buldum ama itiraf etmeliyim ki çok kötü bir çözüm yoluydu bu.

İş yerinde bana kardeşi gibi davranan, her türlü sıkıntıma koşan, gerektiğinde ekmeğini benimle paylaşan bir adama kancayı taktım. Evli ve iki çocuk babası olmasına aldırmadan, onu kendime bağladım. Ve benimle beraber olması için onu bir bakıma zorladım. Sonunda dayanamayıp benimle imam nikáhı yaptı. Bundan sonra her şey bir anlamda daha iyi gitmeye başladı. Bütün bu olup bitenlere rağmen kocamı seviyorum. Onun da beni sevdiğine eminim.

Şimdi bir de minik oğlumuz oldu. Sonuçta mutluyum. Kocam hiçbir zaman bakirelik konusunu açmadı. Bir sorun çıkarmadı. Son derece iyi bir insan. Ama, şimdi de diğer üç kadın arkadaşım "İşte istediğini elde ettin, artık bırak kocanı, bize katıl, hani özgürce erkeklerden bağımsız yaşayacaktık" diyorlar. Ben de arada kalıyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Lütfen bu mektubumu bir ibret mektubu olarak kabul edin ve yayınlayın. Beni de aydınlatın.

RUMUZ: TALİHSİZ

Kızım, gerçekten ibret alınacak bir öykün var. Dünyada ne enişteler var, ne babalar var, işte insanlar görsünler, bunların da hayatın birer gerçeği olduğunu anlasınlar.

Ancak tabii ki bu keşmekeş içinde, küçücük yaştan itibaren sürekli tecavüze uğramış bir genç kadın olarak, ruhunda derin yaralar açılmış, hayatın altüst olmuş ve bu nedenle senin de katı bir yönün, kaygısız ve bencil bir yapın olmuş. Dediğin gibi sana dostça yaklaşmış bir adamın evlenebilmek uğruna zorla aklına girmişsin.

Bilmem eşinden ayrıldı mı, yoksa ikili bir hayat mı yaşıyor, bunu yazmamışsın. Ama ne olduysa olmuş, şu anda kendine göre bir düzen kurmuşsun. Bir de bebeğin olmuş, imam nikáhın da olsa, (ki bu asla doğru bir şey değil) bebeğini babasının nüfusuna geçirdiğini umuyorum. Sonuçta kendine göre, (doğru ya da yanlış bunu yargılayamam) bir yol çizmişsin. Yine de o adamla artık resmi nikáhınız olduğunu düşünmek istiyorum. En iyi yanı da kendini mutlu hissettiğini söylüyorsun. O halde bu hanımların senin hayatına bu kadar karışmalarına izin vermemelisin. Ne kadar dost olursanız olun, sonuçta bu senin hayatın ve seni bu derecede etkilemeye hakları yok. Kendini düşünme, minik bebeğinin geleceğini düşün. Onun da senin gibi oradan oraya sürüklenip, perişan olmasını mı istiyorsun?

Vatan hasretiyle yanıp tutuşuyorum

Sevgili Güzin Abla, seni o kadar çok seviyorum ki seni sevdiğimi söylemeyi bir görev olarak biliyorum... Derdim Allah’a şükür aşk acısı değil, sadece şu andaki durumuma neden olan insanlara seslenme isteği diyebilirim. Belki de milyonların seslenişi...

Ben 21 yaşındayım ve 18 yaşındayken Belçika’ya geldim. Yani belki bazıları için az ama benim için çok büyük olan bir 18 senemi, sevdiklerimi, gençliğimi, hayatımı geride bırakarak bilmediğim, tanımadığım, bu ellerin memleketine geldim. Ne ile karşılaşacağımı, ne yapacağımı bilmeden. Sadece daha iyi koşullarda yaşamak için.

Ülkemde verilmeyen ekmek bize burada verildiği için... Gösterilmeyen insanlık burada gösterildiği için. Bu yüzden eşsiz vatanımı yöneten, bizleri bu göçe mecbur edenlerden şikáyetçiyim. Onlar güzelim vatanımın sefasını sürer, nimetlerinden faydalanırken ben ve benim gibi milyonların içini vatan hasreti her geçen dakika artan bir alevle kavuruyor. Sadece askere gitme zamanı geldiği zaman beni arayan güzel ülkemin yönetiminde bulunmuş gelmiş geçmiş bütün yöneticilerine sesleniyorum. Siz beni kanımdan, canımdan ayırdınız. Yine de size aynı duyguları yaşamanızı dilemiyorum. Çünkü, o kadar dayanılmaz bir acı ki Allah düşmanıma bile vermesin. Şimdi benim gençliğimi çalan herkesten tek bir isteğim var. Geri verin bana, sormadan aldığınız, tüm güzelim gençlik yıllarımı... Verin bana hasretiyle yandığım sevgili vatan toprağımı... Lütfen geri verin... Lütfen bu yazımı yayınla ablacığım ki, pek çok yurt dışında yaşayan gencimizin duygularını gözler önüne serebilelim...

RUMUZ: VATAN AŞKI

Bu sitemlerini anlayışla karşılıyor ve yazını dilediğin gibi yayınlıyorum sevgili oğlum. Yurt dışında yaşayıp da vatan hasretiyle yanan, ülke toprağından asla kopmayan yaban ellerin bize çok aykırı gelen tarzına ayak uyduramayıp da acı çeken senin gibi pek çok genç olduğunu ben de biliyorum...

Bana yazdığınız mektuplardan bunu hissetmek mümkün... Ancak zaman zaman şartlar insanları buralardan koparıp götürebiliyor, bir rüzgara kapılıp sürüklenebiliyorsun. Ama madem bu kadar mutsuzsun; bir an önce ekmeğini kazanıp ülkene dönme yollarını aramalısın, öyle değil mi sevgili oğlum. Bunu başarabilen binlerce gurbetçimiz yok mu?
Yazarın Tüm Yazıları