Erkek, erken ölmeli

Hangisi sizde çaresizlik hissi uyandırıyor:

Uzun süre birlikte yaşadıktan sonra, karısını kaybeden erkeğin hali mi? Yoksa, kocası öldükten sonra, bir başına kalan kadının hali mi?

Hangisine bakınca içiniz daha çok burkuluyor:

Yalnız kalmış bir kadına mı? Yalnız kalmış bir erkeğe mi?

Hangisi iç geçirmenize, endişe duymanıza neden oluyor?

Hangisi içinizde kol kanat germe talebi uyandırıyor?

Hangisi bundan sonra ne yapacağını bilemez şekilde boynu bükük önüne bakıp duruyor?

Hangisi öksüz bir çocuğa daha çok benziyor?

***

Gördünüz mü ağzınızla itiraf ettiniz!

Demek ki, aynı şeyleri düşünebildiğimiz bazı konular da var.

Zaten hiç şüphem yoktu sizin de ‘Erkek’ diyeceğinizden, bir erkeğe daha çok acıyacağınızdan. Çünkü kadın denen varlığın dayanma yeteneği, yük taşıma kapasitesi, ağrı eşiği, uyum kabiliyeti erkeğe oranla daha yüksek.

Doğası gereği...

Kadın bir şekilde travma sonrasında ayakta ve hayatta kalmayı daha kolay becerebiliyor. Felaketin ağırlığı altında ezilse bile, yok olup gitmemeyi başarıyor.

Nüfusu yaşlı Avrupa şehirlerinde daha çok görürüsünüz, hayatın şenlikli akışına katılan bir sürü yaşlı insan vardır. Yanlarında köpekleriyle restorana gelirler, bir şeyler yer içer, giderler.

Onlar kadındır.

Yüzleri çizgi çizgidir ama makyajları yerindedir.

Hayattan vazgeçmezler.

Kopup koy vermezler.

Aynı konumda erkekler yok mudur?

Hiçbir genelleme doğru değildir (bu cümleden başka) mutlaka vardır, ama kadınlara göre çok çok daha azdır.

Uzun süre birlikte yaşadıkları eşlerini kaybeden erkekler, kadınlara göre çok daha kolay çöker ve göçerler. Hayatlarını bağlarını kaybetmişlerdir. Sanki o kadınlar onların hayatla temas aracıdırlar. Boşluğu düşerler.

***

O yüzden bu iddialı başlığı attım:

Erkek, erken ölmeli.

Haşa!

Katiyen amacım erkekleri öldürmek, yeryüzünden silmek filan değil.

Seviyorum ben erkekleri, sevdiğimi de belli ediyorum.

Ama gerçekten de onlarca yıllık eşlerini kaybettiler mi insanın içini acıtan, dramatik bir görüntü oluşturuyorlar.

Bu yüzden söylüyorum, öyle olmasın diye, kendilerini kötü, yalnız, bir kenara atılmış, dışlanmış, amaçlarını kaybetmiş, boşlukta hissetmesinler diye.

***

Hayatımın hiçbir döneminde Necmettin Erbakan’a sempati duymadım.

Bırakın ideolojisini, beden dilinden ve yüz ifadesinden bile hoşlanmadığımı söyleyebilirim.

Bence bütün duygularını içine hapsettiği bir yüzü var.

İfade hep aynı ifade.

Ama içinde duygular, fikirler gidip geliyor, değişip duruyor.

Ne yazık ki biz fark edemiyoruz.

Kelimenin tam anlamıyla hiç bir fikrin, hiç bir duygunun rengini vermiyor.

Poker yüzü onunki.

İşte bu yüzün ilk defa bir duygusunun gizleyemediğini gördüm.

İlk defa onun için çok ama çok üzüldüm. İlk defa onun sadece bir siyasetçi değil aynı zamanda insan olduğunu fark ettim.

İdeolojiler filan önemi kaybetti.

Benim o gün ekranda izlediğim, 30 küsur yıllık eşini kaybetmiş acıdan takallus etmiş bir erkeğin yüzüydü. Acının insan bedenini nasıl küçülttüğü gördüm.

Noktaya dönüştürüyor insanı.

Ve içimden ‘Evet, erkek erken ölmeli’ dedim.
Yazarın Tüm Yazıları