Erdoğan ile Schröder senli benli muhabbette

BAŞBAKAN’ın Almanya gezisine katıldım. Çok da iyi yapmışım. Son derece başarılı bir geziydi ve Almanya’daki yansımaları da öyle oldu. Almanya’nın ‘kayıtsız şartsız’ Türkiye’nin arkasında durduğu netlik kazandı.

Schröder, Türkiye’ye ‘net’ destek verdi. Bunun nedenlerini yarın anlatacağım.

Moral veren bir geziydi.

Başbakan’ın Schröder ile yaptığı görüşmenin ‘çok samimi’ hatta, ‘fazla samimi’ bir havada geçtiğini öğrendim.

Görüşmede Alman Başbakan Schröder, Recep Tayyip Erdoğan’la ‘sizli bizli’ değil, ‘senli benli’ konuşmuş.

Schröder, Erdoğan’a ‘Sen’ diye hitap edince, büyükelçimiz hemen tercümana dönmüş ve ‘Lütfen hitap şeklini de aynen çevirin. Sayın Şansölye, Başbakanımıza sen dedi. Bunu belirtin’ demiş.

Ve görüşme ‘senli benli’ bir havada geçmiş.

Bu bilgiyi alınca durumu uçakta birlikte oturduğumuz Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Wolf Ruthart Born’a sordum. Born, Almanya’nın Türkiye’ye verdiği önemin bir göstergesi; çünkü son derece önemli görevler üstlenmiş bir diplomat. Bugün Schengen diye bildiğiniz uygulamanın da kurucusu.

Büyükelçi, Başbakan Schröder’in kimseyle kolay kolay ‘Sen’ diye konuşmadığını, bu hitap şekliyle Erdoğan’a gerçek ve samimi bir yakınlık duyduğunu ifade ettiğini söyledi.

Schröder, Erdoğan’la konuşurken, büyük ihtimalle yarın ortaya çıkacak olan raporun içeriğini biliyordu. Bu yüzden oldukça rahat ve moral verici bir tarzda yaklaşmış konulara.

Alman tarafının en hassas olduğu nokta, Türkiye’nin hem raporla, hem de sonrasındaki süreçte karşılaşılacak bazı noktalarda ‘duygusal’ davranması. Türkiye’nin siyasetçisiyle, basınıyla, sivil toplumuyla ‘müzakere sürecini’ soğukkanlılıkla götürmesi gerektiği Erdoğan’a fısıldanmış ve ‘Merak etmeyin’ denilmiş.

Alman Büyükelçi’ye, ‘Eskiden Schröder ve Chirac, Türkiye ile ilgili olarak tam anlamıyla fikir birliği içinde olduklarını söylüyorlardı. Ancak Fransa’daki görüntü değişti. Hálá fikir birliği içindeler mi?’ diye sordum.

‘Kesinlikle, hem de eskisinden daha fazla fikir birliği içindeler. Çünkü Türkiye’de çok önemli gelişmeler oldu.

Siz görüntüye bakmayın. Chirac’ın içeride sorunları var. Bugünlerde Schröder kadar dik duramıyor; ama fikirler aynı. Merak etmeyin’ dedi.

Görülen o ki, Avrupa’da rüzgárlar Türkiye’den yana ve ılık bir meltem kıvamında esiyor.

Komisyon raporu AB’nin iç politikasına yönelik

AB
Komisyonu’nun Türkiye raporunda ‘ilk kez’ rastlanılan uygulamaların yer alacağı ortaya çıktı. ‘Sürecin üyelikle sonuçlanmayabileceği, 6 ayda bir uygulama raporu hazırlanması, görüşmelerin zaman zaman kesilebileceği’ gibi maddeler daha önce hiçbir raporda yer almış değil.

Gerçi uygulamaya bakıldığında, daha önceki bir yazımda verdiğim İngiltere örneğinde olduğu gibi, görüşmelerin kesildiğine rastlanıyor; ama bunun ‘önceden’ belirtildiğine hiç rastlanmıyor. Ancak bunu Türkiye açısından ‘olumsuzluk’ olarak almamak gerek. Çünkü komisyonun bu maddeleri rapora koymasının tek nedeni, Türkiye’nin müzakerelere başlamasına destek veren liderleri rahatlatmak ve AB’de milliyetçi akımların yükseldiği 11 Eylül sonrası bu dönemde Türkiye’nin üyeliğinin iç politika malzemesi yapılmasını engellemek.

Yani rapora o maddelerin koyulmasının tek nedeni ‘iç politika’.

O maddelerde yazılanlar, zaten uygulamada her zaman mümkün olan durumlar. Fakat bunlar yazılı hale getirilerek, kamuoylarında oluşabilecek tepkiler ve bu tepkilerin ‘kötü niyetli’ siyasetçiler tarafından kullanılması engelleniyor. Yani bu olumsuz görünen gelişmeler bile aslında Türkiye’nin lehine.

Ama tabii bunu Türkiye’de iç politika malzemesi yapmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Fakat şu an için önemli olan bizdeki değil, Avrupa’daki iç politika.

AB başkentleri gezilmeyecek

BAŞBAKAN Erdoğan’ın raporun açıklanmasından sonra Avrupa başkentlerini kapsayan geziler yapacağı iddia ediliyordu. Erdoğan’a bunu sordum. ‘Yok böyle bir şey’ dedi. Başbakan, 17 Aralık öncesi bütün başkentlere gitmeyi düşünmüyor. Almanya’ya bir veya iki kez daha gidecek. Bir de Fransa gezisi var. Bunun dışında kapı kapı dolaşılmayacak. Bence doğru bir karar.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yanlış anlamaların bazen de yanlış anlatmalardan kaynaklandığını anladığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları