Erdoğan güvensizliği körüklüyor

BİR süredir piyasaların Hükümet'e güveninin kalmadığını, güven sorununun ekonominin geleceğini büyük ölçüde tehlikeye soktuğunu yazıp, duruyoruz.

Güven sorunun aşılması gerekiyor ve buna en büyük katkıyı sağlayacak olan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kendisidir. Güven sorununun oluşmasında en büyük pay kendisine ait olduğu için, IMF şartı olan tedbirleri açıklaması yetmez, anlayış değişikliği olduğunu ispat etmesi gerekiyor.

Gerekiyor ama maalesef olmuyor... Pek olacağa da benzemiyor...

AKP iktidarının performansının giderek düzelmesi gerekirken, aksine kötüleşiyor. Geçtiğimiz hafta, tezkerenin piyasalarda yarattığı şoku gidermek için, uygulanan ekonomik programı takviye edici kararlar alındı. Bakanlar Kurulu yeni bütçeden 4 katrilyonluk kesintiyi kabul etti.

Bu kararlar ‘‘Hükümet ekonomide gerçeklere mi dönüyor?’’ sorusuna neden oldu. Piyasalar, bu kararları doğru yolda atılmış adımlar olarak gördü.

Bunun üzerine ABD'den 8.5 milyar dolarlık krediye dönüşebilecek 1 milyar dolarlık hibe haberleri de gelince, piyasalar biraz yumuşadı.

Tam bu sırada Ankara'yı ziyaret eden bankacılar, kendilerine Hükümet'in durumu kavradığını gösteren, olumlu şeyler söylendiğini belirtip, arkasından ‘‘Teknisyenlere güveniyoruz, politikacılara güvenmek zor’’ dedi.

Özel banka genel müdürleri, kamu bankaları genel kurulunun piyasalar açısından önemli olduğunu, atanacak kişilerin piyasalar tarafından bilinen ve saygın isimler olması gerektiğini Devlet Bakanı Ali Babacan'a söyledi.

Erdoğan, bazı partililerle, kamu bankalarının yönetimlerine atanacak kişileri genel kuruldan bir gece önce AKP Genel Merkezi'nde belirledi.

KAMU BANKASI ATAMASI

Perşembe günü büyük bir gizlilikle, bürokrasiden saklanarak yapılan atamalar ise tam bir hayal kırıklığı... Faize karşı oldukları bilinen kesimlerden, özel finans kurumlarından insanların kamu bankalarının yönetimlerine atandıkları gözlendi. Yönetime girenlerin çoğu ise parti kurucusu olacak kadar partizan kişiler. Ve AKP kamu bankalarının ikisinin de yönetimlerini tümüyle, yani sil-baştan değiştirdi.

Bir banka genel müdürüne atanan kişileri sayıp, tanıdıklarını sordum. Aldığım yanıt şuydu: ‘‘20 yıldır piyasanın tam içindeyim, hiçbirini tanımadım, duymadım.’’

İş bununla da bitmiyor. Erdoğan, Kanal D'de Perşembe akşam, yani genel kurul akşamı Uğur Dündar'ın sorularını yanıtlarken, konu ister istemez kamu bankaları atamalarına geliyor.

Erdoğan, kamu bankası deyince Vakıfbank'ı sayıyor. Onun dışında da, kamu bankalarının kára geçmediklerini söyleyip, ‘‘Halk Bankası'nın durumu malum’’ ve‘‘Ziraat Bankası'nı da devlet sürekli besliyor. Çünkü bütün para hareketlerini oradan yapıyor’’ diyor. Sonra da dönüp bir kamu değil, ‘‘Kamu sermayeli özel kanunla kurulmuş bir banka’’ için, ‘‘Bir defa o banka bir felaket durumdaydı. Mecburen değişti. Neredeyse ha gitti,. Ha gidiyor, o noktada...’’ diyor.

O bankanın ismini biz bile açık yazamıyoruz, bir Başbakan çıkıp açıkca banka ismi verip ‘‘O banka ha gitti, ha gidiyor, o noktada’’ diyor. Bir kere Bankalar Kanunu'nun 21. maddesine açıkca muhalefet. Yani suçu var... Birileri çıkıp, bu demeci için Başbakan'a açıkca dava açabilir...

Bir Başbakan bunları söyleyebilir mi? Ama, parti genel merkezinde kamu bankası yönetimlerini atayan Başbakan elbette çıkıp, bunları da söyler...

Bunların ekonomiye bakışı değişir mi, AKP bu ekonomiyi yönetebilir mi?
Yazarın Tüm Yazıları