Erdal Sağlam: Türkiye'nin yeni yüzü

Erdal SAĞLAM
Haberin Devamı

GEÇTİĞİMİZ salı günü, yani Prag'daki gösterilerin en yoğun olduğu gün, hemen hemen bütün Türk Heyeti, toplantıların yapıldığı Kongre merkezi yerine, şehrin merkezindeki otellerden birinde toplanmıştı. Nedeni bu otelde yapılan 'Türkiye'nin Yeni Yüzü' isimli toplantılardı.

Heyet üyeleri böylece gösterilerin yoğunlaştığı bölgeden uzak kalırken, Türkiye'de birbirlerini göremeyenler burada görüşme imkanı buldular. Bütün yıllık toplantılarda olduğu gibi Türkiye'de birbirlerini göremeyen bankacılar oturup sohbet etme imkanı bulurken, 'Türkiye'nin Yeni Yüzü' toplantılarında dinleyicilerin büyük bölümü yine Türklerden oluşuyordu.

Türk Heyetine Başkanlık eden Recep Önal'ın yanısıra, Turizm Bakanı Erkan Mumcu da toplantılara katıldı. Neden burada bulunduğunu, Mumcu'nun kendisi de bilmiyor gibiydi..

Toplantıların isminin 'Türkiye'nin yeni yüzü' olması, sıkılan konuklar arasında, 'Hangi yüzü?' türü, şaka dolu tartışmalara neden oldu. Toplantılara katılanlar, konuşulanlar, ekonominin durumu 'Türkiye'nin hangi yüzü?' tartışmalarına renk katan unsurlardı.

Gerçekten de Türkiye'nin yeni yüzünün nasıl tarif edileceği o kadar belirsiz ki...

Belki de bu nedenle Türkiye'nin yeni yüzünü tanımlamaya çalışan bürokrat ve politikacılar, 'Türkiye iyi yolda ilerliyor' temasını işlemekle yetindiler.

Dün CNN Türk'te, Prag'dan konuğumuz olan eski Merkez Bankası Başkanı, Hazine Müsteşarı Yavuz Canevi, kendilerinin bu çaba içerisinde olduğunu söyledikten sonra, 'Aslında gerçeği söylemek gerekirse kimsenin Türkiye ile ilgilendiği yok, bizler ilgilerini çeker mi acaba diye uğraşıyoruz' diyerek, Prag'daki durumu özetledi.

Protesto gösterilerini gözönünde tutarsanız, kimsenin Türkiye gibi özel konularla ilgilenmeyeceği de zaten kendiliğinden ortaya çıkıyor. Canevi ve Ercan Kumcu'nun da söylediği gibi, bu protestolar ne kadar önlenmeye çalışılırsa çalışılsın, bir yandan da ilgili yerlerde yankısını buluyor. Bu uluslararası kuruluşlar globalizasyonun getirdiği fakirliğe daha fazla eğilmek ve ülkelere yapacakları yardımları da bu faktörü de gözünde tutarak yeniden dizayn etmek zorunda kalıyorlar. Belki de, bu yöndeki dizayn çabalarını hızlandırıyorlar demek, daha doğru olur.

Buna rağmen Türkiye'nin bu uluslararası kuruluşlar nezdinde bir özelliği de ortaya çıkıyor. Canevi de IMF ve Dünya Bankası'nın bundan sonra krize giren ülkelere yardım yapmak yerine, krize girmeden önce erken uyarı sistemlerine yoğunlaşacaklarını ve fakir ülkelere daha fazla yardımın gündeme geleceğini söylüyor. İşte bu bağlamda krize girmeden önce Türkiye'nin yaptığı program önem kazanıyor. Bu programın başarısı, bir anlamda bundan sonrası için örnek olacak.

İşte Prag'da makro anlamda bunlar tartışılırken, Türkiye çok sayıdaki yüzünü gösterecek öyle tartışmalar yaşıyor ki...Bir yandan Prag'a gelen Cumhurbaşkanı Sezer'in KHK'yı vetosu tartışılırken, bunun tartışmaları Prag'a taşınıyor. Bir yandan Prag'da Devlet Bakanı Recep Önal Telekom'un yüzde 29'unun özelleştirileceğini söylüyor, iki gün sonra Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar 'Oran yüzde 34 olmalı' diyor, o sırada Ulaştırma bakanının demeci ulaşıyor:

'Komisyonda üç bakandan biriyim, henüz yüzde 29'a karar vermedim'

Sadece KHK tartışmaları ve Telekom özelleştirmesi bile, Türkiye'nin yeni yüzünün ne olacağına karar vermenin ne kadar zor olduğunu ortaya çıkarıyor. Bu program başarıyla uygulanmaya devam ettiği takdirde, belki yeni yüzünün ne olacağı biraz daha belirginleşecek ama..

Yazarın Tüm Yazıları