7 seçilmiş üye, 4 de polis kontenjanından...
Güncelleme Tarihi:
Tarihini unuttum, gamzeli ve güleryüzlü Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül, ziyaret ettiği Sofya’da, Bulgar halkına ve komşumuza gönül okşayıcı laflar söylüyordu. İlişkilerimizin ne kadar iyi olduğunu, tarihî bir dostluğumuz olduğunu filan... Yine o günlerde, merkezi İstanbul’da bulunan Bulgar Ortodoks Kiliseleri Vakfı’na bir mazbata tebliğ ediliyordu, en resmî yollardan...
3 Mart’t cemaatin Yönetim Kurulu seçimleri yapılmıştı.
Seçimleri yapmak için devletten izin alınmıştı, aday adaylarının isim listeleri önceden arz edilmiş, polis gerekli güvenlik soruşturmasını yapmış, adaylıklarına onay vermişti.
Seçimde, mahalle karakolundan da, polisin Cemaatler Bürosu’ndan da (İst. Emniyet Md. Güvenlik Şubesi Azınlıklar Bürosu) “görevliler” bulunmuştu.
Ve – devletin derin gözetimi altında – 7 asil 3 yedek üye seçilmiş ve listeler yine ilgili mercilere “onaylanmak üzere” gönderilmişti.
Ve, iki aydır (nedense) mazbata gelmek bilmiyordu bir türlü...
Tam Bulgar kökenli vatandaşlarımız, Dışişleri Bakanı’nı dinlerken, mazbata nihayet geldi.
Polis, nasılsa bu kez seçilen 7 kişinin üstünü çizmemişti ama... seçilmeyen 4 kişinin adını “ekleyivermişti” Yönetim Kurulu listesine.
Polis emriyle...
*
Sordum, ya 400 kişi ya 500 kişi kalmışlar topu topu, Bulgar Ortodoks Cemaati olarak. Kendileri de “Mezarlıklarımız bile bizden kalabalık” diyorlar, dudaklarında hüzünlü bir gülümsemeyle.
Yani – teşbihte hata olmaz, kelaynak yerine koyuyorum zannetmesinler ne olur – “koruma altına alınması gereken tarihî bir miras” diye görmemiz gerekirken... biz insanlarımıza terbiyesizliklerin en büyüğünü yapıyoruz burada.
Niye? Birilerinin savunduğu gibi vakıflarının, cemaatlerinin elinde büyük kaynaklar olduğu için mi? Sanmam, Bulgar Ortodoks Cemaati’nin ne okulu kaldı benim bildiğim, ne de hastanesi... iki kiliseyle bir mezarlığın kime ne faydası olabilir ki?
Ama burası Türkiye.
Eminim, birileri cemaate ait bir dükkanı ucuza kapatmış, iki daireyi yok pahasına kiralamış, elindeki küçük menfaatler uğruna hem hukuksuzluk, hem haksızlık, hem terbiyesizlik yapıyordur insanlarımıza...
Belki “Devlet’in” haberi bile yoktur bu yapılanlardan...
Yok mudur?
Sayın İçişleri Bakanı benim kulağıma geleni duymamış olabilir mi?