Enflasyonla mücadele ve ekonomik istikrar birbirine bağlı

BİR süredir, hükümetin yeni dönemde, büyümeyi yüksek tutmak için enflasyonla mücadeleyi savsaklama eğilimine girme tehlikesine dikkat çekmek istiyorum.

Tek başına bir gösterge değil elbette ama, bu tehlike nedeniyle, şimdiye kadar mali disiplinin çapası olan faiz dışı fazla (FDF) hedefinin düşürülmesi de sıkıntı yaratabilir. Bu sıkıntıyı gidermenin yolu da, kapsamlı ve enflasyonla mücadeleyi devam ettirecek ama değişik projelerle büyümeyi de fazla düşürmeyecek yeni ekonomi politikalarından geçiyor.

Yeni ekonomi politikasının geciken yapısal reformların hemen yapılıp, reform kapsamının genişletilmesini, teşvik sisteminin ithalat da gözönüne alarak detaylı biçimde yeniden belirlenmesini, üretimi artıracak mikro reformlara başlanmasını kapsaması gerekiyor.

Aksi takdirde bütün tartışmalar, "sonuç" olarak ortaya çıkan düşük kur-yüksek faiz noktasına kilitlenecek ve tarafların boş yere birbirlerini yormasından başka bir işe yaramayacaktır.

Hükümetteki büyüme hırsının ekonomiyi tehlikeye sokabileceğini söylerken, sağduyulu davranmasına alıştığımız bazı işalemi örgütlerinden de bu eğilime katıldığı imajı veren işaretler gelmesi, açıkcası bizim için sürpriz oldu.

Sorunların aslını tartışmak yerine, kendilerini sıkıntıya sokan politikaların sorumlusu Hükümet olmasına rağmen, Hükümetle çatışmaktan kaçınıp işini yapmaya çalışan bürokratları günah keçisi yapmaya çalışan ve artık bu tavırları klasik hale gelen, belirli bir iş kesiminin söylemlerine artık alıştık. Artık kapsadıkları kesimler, üyeleri bile, bu söylemin, işin özü yerine sonuçlarıyla dövüşmeyi seçen kolaycı tutumun işe yaramayacağını görüyorlar.

Bunları artık anlıyoruz ve şimdiye kadar işaleminin asıl temsilcisi kabul edilen örgütlerin, bu tür kolaycı tavırlara rağbet etmemelerini de takdirde karşılıyoruz.

Takdirde karşılıyoruz, çünkü tabandan gelen kolaycı olma baskılarına boyun eğmiyorlar.

Buna karşılık, Hükümet ekonomik politikayı o kadar belirsiz bıraktı ki; bu kesimlerde de bazı "büyüme için enflasyonla mücadele gevşetilebilir" eğilimleri dillendirilmeye başladı.

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, geçen hafta Başbakanı ziyaret edip, bir rapor sundu. Kapsamlı önerilerin yeralmasına rağmen dünkü gazetelere yansıyan unsur, "TÜSİAD’ın büyüme için enflasyonla mücadeleden taviz verilmesi görüş belirttiği" idi.

ENFLASYON VE İSTİKRAR

Rapora bakıldığında belirli bir bütünlük olduğu ve önerilerin birbirleriyle bağlantısı dikkat çekiyor. Yani TÜSİAD tam da enflasyonla mücadeleyi bırakalım, demiyor ama bu anlama gelecek cümlelerin yeralması, raporun tümüyle böyle algılanmasına yol açmış durumda. Eğer, literatürde "eşik enflasyon" olarak adlandırılan enflasyon seviyesinin altına gelinmişse, muhtemelen büyüme ile enflasyon arasında bir politika tercihi yapılması gerekeceği belirtilen raporda, "Bu durumda, enflasyonla mücadele ederken Türkiye büyümesini daha yukarı çekmekte zorlanacak, ya da yüksek büyüme hızlarını devam ettirebilmek için muhtemelen enflasyon hedeflerine varış tarihini biraz ötelemek zorunda kalacaktır. Ancak, esas önemli olan, dezenflasyon sürecinin devam etmesidir. Yüzde 4 enflasyon hedefine planlanan tarihten biraz daha geç ulaşılması, yüksek büyümenin, istihdam yaratmanın ve dezenflasyon sürecinin devam ettirilmesi halinde, çok önemli değildir" deniyor.

Yani enflasyonla mücadele süreci devam ettirilmek şartıyla, büyümeyi yüksek tutmak için, nokta enflasyon hedefini biraz öteleyebiliriz denilmeye çalışılıyor.

Hükümet zaten büyüme için herşeyi özellikle de enflasyonla mücadeleyi feda etme eğilimine girmişken, TÜSİAD’ın bu sözlerini rahatlıkla kullanabilir. Bir düşünün; ihracatçılara hükümet "dur" dese, Merkez Bankası’na karşı eylem planlamak için toplantılara devam edebilirler mi?

Enflasyonunla mücadele ile ekonomik istikrarın birbirine bağlı olduğu unutulmamalı...

Zaman, çok daha dikkatli olma zamanı...
Yazarın Tüm Yazıları