Enflasyonla kaynak yaratılmaz

İÇGÜDÜLERİMİZ depreşti. Geçen yıla kadar istikrar odaklı ekonomi politikaları izlerken, rota değişti. Kaynak arayışlarına girdik. Kaynağı yine enflasyonda bulduk.

Gerçekleşen enflasyon ile hedeflenen arasındaki fark açıldıkça, hedeflenen enflasyonu baz alan bütçenin içine devlet zaten sığamıyordu, şimdi hiç sığamamaya başladı.

Ek harcama arzularına da gem vuramayınca, bütçenin şişirilmesi kaçınılmaz oldu.

KAYNAK: BORÇLANMA

Birinci kaynak bütçe açığının artırılmasıydı.

Faiz dışı fazlanın milli gelirin yüzde 4.2’sinden yüzde 3.5’ine indirilmesi milli gelirin yüzde 0.7’si kadar ek kaynak olarak görüldü.

Yani, zaten açık veren bütçenin açığının daha da artırılması, daha fazla borçlanma ihtiyacı yaratılması "ek kaynak" oldu.

Geçmişte de, hükümetler faiz harcamalarını düşük tutup bütçe açıklarını kağıt üzerinde şişirmediklerini sanarak bu şekilde kaynak yarattıklarını düşünüyorlardı.

Yeni bir bütçe hazırlığına girişildi. Ekonomik büyüme tahmini yüzde 5.5’den yüzde 4.5’e çekildi. Ama, bütçedeki enflasyon hedefi yüzde 4’den yüzde 9.3’ün üzerine çıkarıldı.

Milli gelir deflatörü yüzde10’un üzerine alınarak tahmini gayri safi yurtiçi hasıla (milli gelir) 975 milyar YTL’ye çıkarıldı. Milli gelir nominal olarak büyütülerek daha büyük milli hasıla içinde daha büyük bütçe açığının planlanması nominal olarak daha fazla ek kaynak anlamına geldi.

Bütün bu rakamlarla oynamanın anlaşılır dille açıklaması şu: devlet daha fazla borçlanıp daha fazla harcama yapmak istiyor.

Bunun anlamı enflasyonun bugünkü düzeylerinde üstünde gerçekleşecek olmasıdır. Enflasyon yoluyla kaynak yaratıldığı düşünülmektedir.

Enflasyon yükselirken, ekonomik büyüme artacak mıdır? Ekonomik büyümenin ne yönde gideceği birçok etkene bağlıdır.

Birincisi, daha yüksek ekonomik büyüme için gerekli dış kaynakların bulunup bulunamayacağıdır. Dünya piyasalarının içinde olduğu çalkantılara bakarak dış kaynak bulmanın geçmişe göre daha zor olduğu düşünülerek ekonomik büyümenin yüzde 4.5’de (geçen yılki düzey) kalacağı hesaplanıyor.

BÜYÜYELİM DERKEN

Ekonomik büyümeyi etkileten yurtiçinden kaynaklanan unsurlar da var.

Daha yüksek bütçe açığının finansmanını kolaylaştırmak için Merkez Bankası ek para basmak istemeyebilir.

O takdirde, devlet, daha fazla borçlanabilmek için faizlerin artmasına razı olacaktır. Özel sektörün de borçlanması daha maliyetli olacaktır.

Devlet harcamaları yoluyla ekonomiyi daha fazla büyütelim derken, özel sektörün harcamalarını kısması yoluyla ekonomik büyümeye darbe vurulacaktır. Merkez Bankası enflasyon daha da artmasın diye ne denli sert önlemler alırsa, ekonomik büyüme o denli olumsuz etkilenecektir.

Merkez Bankası, maliye politikalarıyla uyumlu olmak adına, doğrudan devlete kredi veremese de, dolaylı olarak daha fazla para basarak devletin borçlanmasını kolaylaştırabilir.

O takdirde, devletin daha fazla borçlanması faizleri çok artırmayabilecektir, ama enflasyon iyice raydan çıkacaktır.

Merkez Bankası nasıl tavır alırsa alsın, özel sektörün devlet tarafından borçlanma piyasalarından itilmesi, yükselen enflasyon ve düşen büyüme ile yabancı yatırımcılar Türkiye ekonomisini daha da riskli görebileceklerdir.

O takdirde, ekonomik büyüme için ek dış kaynak bir tarafa, geçmişte elde edilen dış kaynakların net bazda geri ödenmesi gereği dahi doğabilecektir. Büyüyelim derken, küçülme dahi gündeme gelebilir .

Geçmişte bütün bunları yaşayarak buralara gelmedik mi?
Yazarın Tüm Yazıları