En merak ettiğim soru

‘BİLİYOR musun, son olarak kim gitmiş?’

Son günlerde gittiğim yerlerde en çok sorulan sorulardan biri bu.

Çevredekilere şüphe dolu gözlerle bakılıyor. Kendini emniyette hissedince, sohbet başlıyor.

“Gidilen yer”, “Ziyaret edilen kişi”, adres, hiç telaffuz edilmiyor.

Ama herkes anında anlıyor.

İma edilen yeri açıklayan şifre kelime ise şu:

Pensilvanya...

Biri, “Son olarak şu gitmiş” diyor. Tabii büyük bir şaşkınlık. “Yok ya, o da mı?”

Öteki ekliyor:

“O eski haber. Geçen hafta kim gitmiş biliyor musun” diye soruyor.

Sonra isimler telaffuz ediliyor. İstanbul iş dünyasının önde gelen bütün şahsiyetleri neredeyse oraya gitmiş.

Ama bunların hiçbiri, hiçbir yerde oraya gittiğini söylemiyor.

Çünkü gittiği yer “Cemaat”...

Söylese, her akşam birlikte olduğu kendi cemaati tepki gösterecek.

* * *

Bu gizli ziyaret protokolleri ne anlama geliyor?

Basit bir merak, sadece tanışma arzusu mu? Sosyolojik, siyasi bir tecessüs mü?

Yoksa, ne olduğu anlaşılmayan bir güçler çatışmasında, arada kalmamak için, bir konumlanma çabası mı?

Çünkü adı açıkça konuldu.

Türkiye ekonomisi, siyaseti ve sosyal hayatında artık Pensilvanya merkezli ikinci bir güç odağı var.

Sadece hükümetle iyi ilişki kurmak, onun nezdinde akredite olmak yetmiyor.

Birçok işadamı, kendini garantiye almak için, Pensilvanya nezdinde de “akredite” olma ihtiyacı duyuyor.

* * *

Durum böyleyse, bu işin adını koyma zamanı geldi.

“Cemaat” veya “Camia” adı neyse, iktidarı paylaşma arzusu ve hakkını kendinde gören bu hareketin artık şeffaflaşması gerekiyor.

Fethullah Hoca ve çevresi, kendini meşru bir iktidar ortağı olarak görüyorsa, bu gizli ziyaret protokolleri, o meşruiyete yardımcı olmuyor.

Başbakan’ı ziyaret eden bir işadamı bunu göğsünü gere gere anlatıyor, Fethullah Hoca’yı ziyaretini saklama ihtiyacı duyuyorsa, hem ziyaret edilenin konumu, hem ziyaret edenin niyeti bakımından sorun var demektir.

Fethullah Gülen’i ziyaret etmek ayıp bir şey değil. Ama o ziyareti saklamak tuhaf bir şey.

Gülen etrafında böyle bir gizlilik protokolü oluşturulunca, bütün gözler, kapalı kapılar ardında nelerin konuşulduğuna çevriliyor.

Ve neticede son yıllarda ülkede polis ve yargı konusunda kötü giden ne varsa, “Cemaatin” pasifine yazılıyor.

* * *

Son çatışmadan sonra şunu merak ediyorum:

Acaba Pensilvanya’nın ziyaret trafiğinde artış mı olacak, yoksa belirgin bir azalma mı...

Bu trafik bize, çatışmanın durumu hakkında da bilgi verecek.

ÇOK ÖZEL, ÇOK ETKİLİ ÇOK YETKİLİ MAHKEME

MADEM
özel yetkili mahkemeler günün tartışma konusu, ben de size çok özel bir yetkili mahkemeden söz edeyim.

Bu özel yetkili mahkeme, her cuma sabahı, özel yargılamalar için toplanıyor. Sanık sandalyesinde labradorlar, kaniş terrierler, Alman çobanları, hatta chihuahua’lar oturuyor.

Wall Street Journal’ın önceki günkü Amerikan edisyonunda okudum.

Amerika Birleşik Devletleri’nin San Antonio şehrinde, hayvanlarla ilgili özel suçlara bakmak üzere ilk özel yetkili mahkeme kurulmuş. Mahkeme başkanlığına da Daniel Guerrero isimli bir yargıç atanmış.

Yargıç her cuma sabahı hayvan suçlarına bakıyor.

Köpeklerin ısırdığı insanların şikâyetleri, bahçesine komşunun köpeğinin girmesinden şikâyetçi olan kişiler, kedilerine aşı yaptırmayan insanlar vs...

- Bu çok özel yetkili mahkeme 10 ay önce açılmış. Amacı, toplumun özel ilgileri olan bölümlerinin sorunlarını daha iyi anlayabilmekmiş. Ancak bu eğilim şimdi başka alanlara da yayılmaya başlamış.

- 1.3 milyon nüfuslu şehirde günde 150 bine yakın sokak köpeği dolaşıyormuş. Ve her gün ortalama 3 bin köpek ısırması olayı yaşanıyormuş.

- Mahkeme kurulduğundan bu yana hayvan sahiplerine 250 bin dolar para cezası kesmiş.

- Ancak bazı hukukçular bunu yargı ve ceza konusunda yeni bir dönemin başlangıcı olarak görüyorlar. Bir hukukçunun görüşü de şöyle:

“Artık aşırı bir suçlama zihniyetine gidiyoruz. Bu trendin sonu, her hareketin cezalandırılabilir hale gelmesidir. Onun için hayvan sahiplerini eğitmenin daha iyi bir yoludur.”

Bakın biz özel yetkili mahkemeleri kaldırmayı tartışıyoruz. Amerika ise koymayı!

O fotoğraf üzerine üç ayrı görüş

BAŞBAKANLIK Basın Müşaviri Lütfullah Göktaş aradı. Haklı olarak, dünkü yazımda değinmediğim bir noktaya dikkatimi çekti. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın fotoğrafları, Huber Köşkü’nde çekilmiş.

Orada hem Cumhurbaşkanlığının, hem Başbakanlığın fotoğrafçıları varmış. Ancak ev sahibi Cumhurbaşkanı olduğu için, fotoğrafları o taraf internet sitesine koymuş.

Dolayısıyla fotoğraf seçiminde Başbakanlık müşavirlerinin etkisi olmamış.

İKİ KADIN GÖRÜŞÜ Dünkü yazımla ilgili beklediğim üzere, epey tepki aldım. Bu tepkilerden ikisi çok ilginçti. İkisi de iyi tanıdığım kadınlardan geldi. Özetliyorum:

KADINLAR AYAKTA Fotoğrafta kadınların ayakta durması bana hiç de yadırgatıcı gelmedi. Tam aksine, duruma hâkim 2 kadın izlenimi verdi bana. Kadınlarla ilgili bu tür sembolik eleştiriler artık demode.

BAŞÖRTÜLERİNE alıştık. Bu kompleksimizi attığımıza göre, bundan böyle Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşlerinin kıyafetlerini daha rahat eleştirebilecek noktaya geldik.
Yazarın Tüm Yazıları