En kritik konu

"Bizim için 2006’nın en kritik konusu Irak."

Bu yorum Dışişleri’nin üst düzey yetkililerine ait.

Irak, ciddi bir dönemeçte.

Seçimlerden sonra henüz bir ilerleme sağlanmadı. Cumhurbaşkanı Talabani’nin yeni başbakanı seçmek için daha iki haftası var. Yeni başbakan da bir ay içinde hükümetini oluşturmakla yükümlü.

İdeal olanı mart sonunda Irak’ta yeni hükümetin göreve başlaması. Ama ülkenin, federatif yapı, petrol kaynaklarının paylaşımı, güvenlik kuvvetlerinin yönetimi gibi can alıcı konularında ulusal uzlaşma sağlamak hiç de kolay değil.

Pazarlıklar sırasında Şii-Kürt ittifakı Sünnilere karşı etkili sonuç alabilir. Sünniler de sokaktaki güçlerini devreye sokarak istikrarsızlığı tırmandırabilirler.

Böyle bir zıtlaşmanın varacağı yer, daha fazla çatışma, daha fazla karmaşa ve bölünme demektir.

Dışişleri yetkilileri ile konuşurken, Türkiye’nin bu duruma karşı nasıl hazırlandığı sorusu gündeme geliyor.

Ankara, bir süreden beri Irak halkı arasında tercih yapan yaklaşımdan uzaklaşmış durumda. Kürtler, Türkmenler, Araplar arasında insan haklarına dayalı ilişkiler var oldukça herkese eşit mesafede. Sünnilerin, seçimlere katılmasında da Ankara etkili oldu.

Irak Kürtleri ile ilgili ilişkilerin de, bölgede Türkiye’den başka çekim merkezi olmadığı gerçeğine uygun biçimde yola girdiği anlaşılıyor. Yani, çatışma değil uzlaşma boyutunun ağır basacağı bir ilişkiye hazırlanılıyor.

Türkiye’nin Irak Koordinatörü Büyükelçi Oğuz Çelikkol, kısa süre önce ABD’de Beyaz Saray, Pentagon, ve ABD Dışişleri ile etraflı görüşmelerde bulundu. "ABD ile ilk kez bu kadar yapıcı bir diyalog içindeyiz" diyor Çelikkol.

Washington, Irak’ın yeniden oluşumunda Türkiye’nin öncü rol üstlenmesini istiyor. Ankara’nın önerilerinin altı daha dikkatli çiziliyor.

VADİ’DE NE İŞLERİ VARDI

DIŞİŞLERİ
yetkilileri bir noktaya dikkat çekiyorlar. Irak konusu önümüzdeki dönemde Türkiye’nin iç politika gündemini kolaylıkla ele geçirebilir. Çünkü sırada Kerkük ve federatif yapının tartışılması gibi konular var. Ve gelecek yılın seçim yılı olacağı dikkate alındığında bunlar kolaylıkla iç politika konusu haline gelebilir. Bu durum ise Türkiye’nin hareket alanını daraltabilir.

Buraya kadar anlatılanları anlamak kolay da Kurtlar Vadisi Irak’ın galasında karşılaştığımız manzarayı bu durumla bağdaştırmak zor.

Böyle hassas bir döneme girerken Kurtlar Vadisi gibi, para kazanmak için popülizme abanan, özünde mafyaya övgü düzmekten, Amerikan karşıtlığına, Kürt düşmanlığına uzanan ve Susurluk tipi mafya-devlet ilişkilerini aklayan bir filmin galasında gördüğümüz o sahne neydi?

Başbakanın eşi, Meclis Başkanı, hükümetin bakanı hep bir ağızdan filme övgüler düzerken, sadece Türkiye’nin değil hükümetlerinin de hareket alanını daralttıklarının farkında mıydılar acaba?

KARİKATÜR

İRAN’ın
Güvenlik Konseyi’ne sevk edilmesi, bölgede radikalizmi tırmandıracak yeni bir adım. Bugünlerde Hazreti Muhammed karikatürlerine karşı çıkanlardan bazılarının bayrak yakmak ve diplomatlara ölüm tehditleri yağdırmalarını kabul etmek mümkün değil. Ama bazı Avrupa ülkeleri gazetelerinin de Müslümanlara, dini değerler üzerinden fikir özgürlüğünü "öğretme" ye kalkışmalarında manevi zorbalık eğilimini fark etmemek mümkün değil.

Evet, Danimarka Başbakanı’nın da dediği gibi, basın özgürlüğünün sınırları hükümetlerin müdahalesine imkan tanımaz. Ama ırkçılığı, kadın erkek ayrımcılığını, yabancı düşmanlığını, halklar ve dinler arasında düşmanlığı, insan haklarının ihlalini ve savaşı körükleyen her yazı, her resim, her yayın basın özgürlüğüne indirilen ağır bir darbe değil midir?
Yazarın Tüm Yazıları