En demokrat kim?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır DGM tarafından halkı kin ve düşmanlığa teşvik gerekçesiyle hapis cezasına çarptırıldığı andan itibaren demokrasi tartışmaları yeniden alevlendi.Kararın açıklandığı gün tesadüfen kızımla aramda küçük bir demokrasi sohbeti geçti. Richard Gere'in başrolde olduğu Kızıl Köşe filminin bir işkence sahnesinde dayanamayıp ‘‘Hangi ülkelerde işkence var’’ diye sordu. ‘‘Demokrasinin olmadığı ülkelerde’’ cevabını verdim. Bu kez demokrasinin kıstaslarını ve hangi ülkelerde demokrasi olmadığını sordu. Cevabı biraz uzun süreceğinden ‘‘evde konuşuruz’’ diye kestirip attım. İtiraf edin ki, günümüz koşullarında demokrasinin ne olduğunu bir çocuğa anlatmak pek kolay değil. Çoğu ülkede politikanın cambazlıkları karşısında demokrasinin sınırları muğlaklaşıyor. Erdoğan'ın mahkumiyetiyle ilgili demokrasi tartışmalarına katılan Ali Sirmen örneğin, iktidara gelmeden demokrasiyi araç olarak kullandığını açıkça söyleyen Hitler'e Alman politikacıları ya da adaleti engel olsaydı ‘‘demokrasi çiğnenmiş mi olacaktı, yoksa korunmuş mu’’ sorusunu ortaya atıyor.İstanbul Belediye Başkanı'na verilen cezayı ‘‘Türk demokrasisine güveni sarsar’’ diye yorumlayan ABD Yönetimi bu açıklamayı yaptığı gün kimi ağırladı tahmin edin? Türkmenistan Cumhurbaşkanı Niyazov. Washington Post ile New York Times'ın ‘‘diktatör’’ olarak tanımladıkları Niyazov'a Amerikalı gazeteciler muhalefeti sormuşlar. ‘‘Beyler yanlış bilgi aldınız. Bizde muhalefet partileri yok’’ cevabını vermiş ve Başkan Clinton ile randevusuna gitmiş. Bu kadar basit.Usturuplu bir lisanla kızıma demokrasiyi nasıl anlatacağım diye kıvranırken imdadıma İngiliz The Times Gazetesi yetişti. The Times, bilimsel araştırmalara dayanarak ‘‘korsanların’’ demokrasiye en fazla saygı gösteren kişiler olduğunu yazıyor. Yani şu kurukafalı siyah bayrak demokrasinin en eski bayraklarından biriymiş. ‘‘Siyah bayrağın altında: Korsanlar arasında yaşamın gerçekleri ve romantizmi’’ kitabının yazarı David Cordingly'e göre, korsanlar, bir gemiye saldırmak ya da güzergâh gibi önemli kararlar alınması gerektiğinde oya başvuruyorlarmış. Sözünü ettiğimiz 1600'lü, 1700'lü yıllar. Mürettebat çoğunlukla kaptanlarını kendisi seçiyormuş. Ancak en önemlisi, esaretten kaçan siyahların, korsan gemisine sığındıklarında beyaz mürettebat ile aynı haklardan yararlanmaları. Kimi zaman siyahlar da beyazların çoğunlukta olduğu gemilere kaptan olabiliyormuş. O dönemlerdeki ticaret gemilerinin aksine ganimet eşit bir şekilde dağıtılıyormuş.Daha bitmedi! Bir deniz muharebesi sırasında sakatlanan korsana iyi bir gelir bağlandığı gibi öldüğü takdirde ailesine tazminat veriliyormuş. Buyrun. Bugün demokrat diye geçinenler korsanları örnek alsınlar.
Yazarın Tüm Yazıları