En büyük silahımız Alamancılarımız

Usta yazarın ustalığı, gündemdeki bir konuya orijinal bir bakış açısı getirebilmesinden belli olur.

Hıncal Uluç’un, herkesin AB’yle ilgili yazdığı bir günde, kimsenin değinmediği bir konuyu yazarak yine ustalığını konuşturduğu 5 Ekim tarihli ‘AB’ye AKP mi giriyor acaba?’ başlıklı yazısını (tinyurl.com/e3efx) okumanızı tavsiye ederim.

AB’ye giriş maceramızın, Uluç’unki kadar orijinal olmasa da üzerinde pek durulmayan bir başka yanına değineceğim.

Siyaset biliminde, iki yabancı halkın birlikte yaşamaya başlamasının, halkları birbirine yakınlaştırıcı, kaynaştırıcı etkisi olduğu kabul edilir. Halklar arasında kurulan sosyal ve ekonomik ilişkilerin, dostluğu artıracağı varsayılır.

Türk işçileri 40 yılı aşkın bir süredir Avrupa’nın her yerine yerleşmiş durumdalar. Normalde bu durumun Avrupalılar’ın Türkleri daha fazla benimsemesine yol açması gerekirdi.

Ama tam tersi yaşanıyor. Türklerin en fazla yaşadığı ülkeler aynı zamanda halkları Türkiye’yi Avrupa’da görmeyi en az isteyen ülkeler.

Türklerin en fazla yaşadığı ülkeler olan Avusturya’da halkın sadece yüzde 10’u, Almanya ve Fransa’da ise yüzde 20’si Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor. Türklerin daha az olduğu ülkelerde ise destek yüzde 50’lerin üzerine kadar çıkıyor.

Tam üyeliği hedefliyorsak, halkının sadece yüzde 10’u Türkiye’nin üyeliğine olumlu bakan Avusturya’ya kızmakla bir yere varamayacağımızı görmemiz gerekiyor.

Suçu Avrupa’da yaşayan Türklerin üzerine atmanın, bizi kötü temsil ettiklerinden yakınmanın da alemi yok. Avrupa’ya akın eden ilk nesil işçiler, Türkleri Avrupa’ya yanlış filan tanıtmadılar. Neysek onu temsil ettiler.

Hem kendi eğitimsizlikleri, hem gittikleri ülkelerin kendilerini geçici misafir olarak görmeleri nedeniyle içlerine kapandılar, uyum göstermekte zorlandılar. İki halk, bu nedenlerden dolayı kaynaşmakta zorlandı, birbirine hep şüpheyle baktı.

Ama artık bu zorluklar geride kaldı. İlk nesil az da olsa uyum sağlamayı başardı. Daha da önemlisi ikinci ve üçüncü nesil çok büyük ölçüde uyum sağladı.

Avrupa’da yaşayan Türkler artık Türkiye ortalamasından çok daha fazla Avrupalı. Kendilerine Alamancı diye burun kıvıran burjuva entellerinden hem eğitim, hem kültür olarak çok daha ilerideler.

Bir zamanlar bizi Avrupa’ya yanlış tanıtmakla suçladığımız göç etmiş vatandaşlarımız, bugün artık Avrupalılar’ın Türklerle ilgili kuşkularını dağıtmaktaki en büyük kozumuz.

O yüzden biz artık kendimize bakalım, kendimizi nasıl medenileştirebiliriz onu düşünelim.

Takkeyi önümüze koymak yerine, Avrupalı bizi yanlış tanıyor, imajımızı düzeltecek kampanyalar yapalım yeter diye düşünürsek; değil 15 yıl, 100 yıl sonra da avucumuzu yalarız, bin yıl sonra da...

Mahalle takımı deyince alınmaya mahal yok

‘Galatasaray’ın beceriksizliği mahalle takımlarını kurtaramadı’ başlıklı yazım Fenerbahçelileri ve Beşiktaşlıları kızdırmış. Sen takımımıza nasıl mahalle takımı dersin diye hesap soran mesajlar yağdırdılar.

Alınmayın canım bu kadar. Siz hiç farklı takımlardan arkadaşlarınızla böyle karşılıklı takılmalarda bulunmuyor musunuz? Espirili bir takılma bu sadece. Bu tip espriler nedeniyle ne Galatasaray’ın annesinin liginde oynayacağı var, ne Fenerbahçe, Beşiktaş ya da herhangi bir takımın gerçek mahalle takımı olacağı.

Futbol seyirlik, eğlencelik bir oyun. Futbolcular milyar dolarları götürecek, yöneticiler iktidar olma egolarını tatmin edecek diye ne fanatik olmaya gerek var, ne asabını bozmaya, ne de nezaketi yitirmeye...

Mercan’sa sek geçerim

İçki sektöründeki serbestleşme sonucunda piyasaya bir sürü yeni rakı markası girdi. Hemen hemen hepsini tattım. Tekel’in Yeni Rakı’sı ve Tekirdağ’ı ile aşık atabilecek birine rastlayamadım.

Taa ki, Tariş-Tat’ın yeni piyasaya sürdüğü Mercan’ı deneyinceye kadar. Mercan’ı suyla karıştırarak içtiğimde Tekirdağ’a yakın bir doyum aldım. Ama yine de sofrada ikisi birden varsa Tekirdağ’ı tercih ederim.

Suyla, buzla filan karıştırmadan sek içildiğinde ise Mercan’ın tek rakibi Tekirdağ Altın. Mercan bence, aslan sütünü aslan gibi sulandırmadan, bulandırmadan içenlerin favorisi olacak.

Aralarında bu işin üstadı Vefa Zat’ın da olduğu uzman bir kurulun tadım denemelerinden alınan sonuçlarla geliştirilen bir rakıdan da bunu beklerdim.
Yazarın Tüm Yazıları