En büyük onur

Güncelleme Tarihi:

En büyük onur
Oluşturulma Tarihi: Kasım 15, 2001 00:00

İNSAN köşe yazarlığı yapınca, bazen kendisinden söz etmek zorunda kalıyor. Hele güzel bir vesile olduğunda, bunu zevkle, onurla, gurur duyarak yapıyor. Önceki gece TRT-2'de bir program var. Dört edebiyatçı, sanatçı ve eleştirmen, köşe yazarlığı konusunu çeşitli boyutlarıyla irdeliyor. Katılanlar Talat Halman, Doğan Hızlan, Mustafa Şerif Onaran ve Erendiz Atasü. Programın sonuna doğru, oturumu yöneten Talat Halman, konuklara birdenbire şu soruyu soruyor: -Sizce Cumhuriyet döneminin en etkili ve en önemli üç köşe yazarı kimdir?Bu soruya ilk yanıtı Doğan Hızlan veriyor: -Bence Peyami Sefa, Refii Cevat Ulunay ve İlhan Selçuk'tur. Aynı soru daha sonra Mustafa Şerif Onaran'a soruluyor. Onun yanıtı şöyle: -Falih Rıfkı Atay, İlhan Selçuk ve Emin Çölaşan. Sıra Erendiz Atasü'ye geliyor. O da kendi sıralamasını açıklıyor:-İlhan Selçuk, Uğur Mumcu... Ve Emin Çölaşan. Bu aşamada Doğan Hızlan şöyle diyor: -Doğrudur. Ben de dördüncü olarak Emin Çölaşan'ı eklemek isterim. * * *Talat Halman aslında çok zor bir soru soruyor. Programa katılanlardan hiçbirinin beklemediği bir soru: ‘‘Cumhuriyet döneminin en etkili ve önemli üç köşe yazarı.’’1923 yılından bu yana binlerce köşe yazarı gelmiş geçmiş, şu veya bu doğrultuda yazılar yazmış. Aralarında büyük yurtseverler, ilericiler var, hainler, şeriatçılar, liboşlar, iş bitiriciler, ihale takipçileri, paragözler, kalemini satanlar, devleti dolandıranlar, namuslular, namussuzlar, her cins insan var. Yazıları uğruna can verenler bile var. Günümüzdeki köşe yazarlarının bir bölümü, buraya kayaları tırnaklarıyla kazıyarak ve binbir deneyim sonrasında gelmiş. Bir bölümü, gazete yönetimleri tarafından paraşütle indirilmiş. Onlar torpilli! Gazetecilikte en ufak bir emekleri yok. Sadece ahkám kesiyorlar. Ayrıca bu tür kimselerin kaç kişi tarafından okunduğu da belli değil! Günlük haber trafiğinin içinde yoklar. Hatta yazı yazmak için evlerinden gazeteye gelme zahmetine bile katlanmıyorlar. Bazıları tatil beldelerinde yaşıyor, yazılar oradan yazılıp gönderiliyor. Dosya okumak, araştırmak, pislikleri ortaya çıkarmak gibi bir dertleri yok... Çünkü toplumdan kopuklar. Onlara belge gelmiyor, bilgi gelmiyor, dosya gelmiyor. Masa başından ahkám kesiyorlar. Bazılarının gazeteciliği ise ‘‘Sayın başbakan bana dedi ki, ben bakan beye dedim ki’’ türünde!Ama kelle sayısına vurduğunuzda, bırakın 78 yıllık Cumhuriyet dönemini bir yana, sadece günümüzde bile yüzlerce köşe yazarı mevcut. Aralarında elbette çok iyi yazan, saygınlığı olan ve okunanlar var. Ama öbür yanda, ben şahsen bazılarının değil yazdıklarını okumak, isimlerini bile bilmiyorum!Bir de tepeden inme, ya da yataktan geçme yöntemiyle günümüzde ‘‘köşe yazarı’’ yapılan artistler, mankenler, şarkıcılar, türkücüler, büyücüler, medyumlar ve saireler var ki, o konuda daha fazla yazmak bile insanın sinirini bozar. Türkiye'de ‘‘köşe yazarlığı’’ açısından böyle bir komedi yaşanıyor. * * *‘‘Cumhuriyet döneminin en etkili ve en önemli üç köşe yazarı kimdir?’’Bu soruyu soran Talat Halman'la bugüne kadar hiç tanışmadım. Yanıtlayanlardan Erendiz Atasü ile de yüz yüze gelmişliğim yok. Mustafa Şerif Onaran'ı tanıyorum. Birkaç kez kısa süreli konuştuk, hal hatır sorduk. Doğan Hızlan'la aynı gazetenin yazarıyız ve doğal olarak tanıyorum...Ve bu üç sanatçı-eleştirmen-yazar, yukarıdaki zor soruya yanıt verirken benim adımı da geçiriyor. TRT-2 ekranında önceki gece bu sözleri duyarken, doğrusu ne yapacağımı şaşırdım. Heyecan duydum, duygulandım, gözlerim doldu. Anladım ki, bazı emekler boşa gitmiyor. Sıradan bir gazeteci olarak hiç ummadığım ve belki de hak etmediğim bir onura kavuştuğumu hissettim. Gazeteci bazen çok güzel olaylar yaşıyor. Mutlu oluyor, kıvanç duyuyor. Önceki gece ve dün, ben bu duygularla doluydum. Bunu sizlerle paylaşmak istedim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!