En büyük mutluluk kaynağı:

Sevgili okurlarım, bugün biraz mutluluk üzerine sohbet etmek istiyorum sizinle...

Bana göre mutluluk kendinizi nasıl hissettiğinize bağlıdır. Eğer mutsuzsanız, her şeyden önce kendinizle barışık değilsiniz, kendinizden hoşnut değilsinizdir. Yaşamınızda neşe yoktur, karamsarsınızdır..!

Oysa elinizde öylesine bir mutluluk kaynağı var ki onun değerini bilemiyorsunuz. Sevgi öyle bir neşe, öyle bir mutluluk getirir ki insana... Yüreğinizde sevgi varsa, çevrenize karşı, doğadaki tüm canlılara karşı sevgi duyabiliyorsanız, bu sevgi sizin en büyük mutluluk kaynağınızdır işte...

Bu sevgi mutluluk olarak sizden yansır, başkalarını da etkiler ve mutlu eder... Hem zaten mutluluk görmeyi bilmektir. Bir çiçeğin renkleri, bir gün batımının ihtişamı, bir minik bebeğin gülücükleri, bir kedi ya da köpek yavrusunun oyunları sizde heyecan yaratıyorsa; işte budur mutluluk...

Ne olur saçma şeyleri kendinize dert etmekten vazgeçin de, alabildiğine sevgiyle, mutlulukla dolsun yüreğiniz...

İçinizde saklı

İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş... Hep şikáyetçi, hep bıkkınmış... Bir gün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler... "Saklayalım, zor bulsunlar; zor buldukları için belki kıymetini bilirler" diyerek başlamışlar tartışmaya. Sorun büyükmüş... Mutluluğu saklamak kolay değilmiş. Kimisi: "Everest’in tepesine saklayalım" demiş; kimisi: "Atlas Okyanusu’nun dibine" demiş... Taç Mahal’in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası... Bir hastanenin yeni doğan odası, dondurma külahı, şarap şişesi... Sigara paketi, lale bahçesi... Pek çok yer düşünmüşler, ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş... Derken meleklerden biri: "İçlerine saklayalım" demiş. "Kimsenin aklına gelmez içine bakmak!"

İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış... Belki mutluluk kolay değildir. Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü... Çünkü emekte ve insanın içinde saklı mutluluk... Ne başkasının ekmeğinde, ne başkasının evinde ne de başka bir şeyde... Bu yüzden gözünüz hep içinizde olsun... Siz dışarıyı boş verin, içinize bakın...

RUMUZ: NEBİYE O.

Ona uzanmasını bilmeliyiz

Güzin Abla; mutluluk aslında insanlara uzak değil, sadece ona uzanmasını bilmiyoruz, elimize alıp onu sevmesini, benimsemesini, göğsümüze bastırıp "benim" demeyi bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey yenilgilerle karşılaştığımızı düşünmek. Halbuki hayat o kadar kısa ki... Mutsuz olmaya zaman yok.

Ben nişanlı bir genç kızım, 15 Temmuz’da düğünüm var, hiç sıkıntım yok diyemem ama mutluyum. Çünkü olaylara hep güzel taraflarından bakmayı öğrendim.

Eğer sevdiğinizle zaman geçirirken kötü olan her şeyi unutabiliyorsanız, olumsuzlukları kafanızdan silebiliyorsanız, mutlu olmayı başarabiliyorsanız, inanın ki sizden mutlusu yoktur. Ümit ediyorum ve diliyorum ki herkes mutlu olsun, benim gibi mutluluğu yakalayabilsin. Basit ve anlamsız küçük şeylere canınızı sıkmayın, güzel sağlıklı günler diliyorum...

RUMUZ: MUTLUYUM

* Bu düşünce tarzınla sana hayat boyu mutluluklar diliyorum güzel kızım. Eşinle yarın yapacağınız düğününüzde her şey gönlünüzce olsun dilerim.


Mutluluğumuzu da paylaşalım

Sevgili Güzin Abla, her gün köşeni ilgiyle takip ediyorum. Aslında sıkıntım yok Allah’a şükürler olsun. Sadece sana yazmak istedim. Seninle hep dertlerimizi değil mutluğumuzu da paylaşalım istiyorum. Biricik nişanlımın asker yolunu bekliyorum ve onu çok seviyorum. Seni de çok seviyor ve öpüyorum.

RUMUZ: BİRAZ DA MUTLULUK

Sevgili kızım, ne güzel düşünmüşsün. Çok da haklısın, benim de mutluluk haberlerine herkesten çok ihtiyacım var inan. Ben de senden ilham alarak bu güzel cumartesi gününü mutluluk paylaşımlarına ayırdım. Bir an önce Allah nişanlına kavuştursun.

Herkesin ikinci bir şansa hakkı var

Güzin Ablacığım; tam 8 ay önce ikinci evliliğimi yaptım, ilk evliliğimden bir oğlum var... İlk evliliğim 4 yıl sürdü ama anlaşamadık. 25 yaşıma bunca yılımı verdiğim bir insandan ayrılmayı ve bir de çocuk sığdırdım. Ama hayat devam ediyor. 1,5 yıl önce şu anki eşimle tanıştım. Bana karşı her zaman ciddi ve saygılı olmuştur. Ben yaşadıklarımı ona ilişkimizin en başında anlattım. Aslında birlikte olamayacağımızı da... Çünkü üzerimde "dul kadın" damgası vardı. Ama şu anki eşim benden asla vazgeçmedi ve beni asla bırakmadı. Ailesine durumu anlattı. Hepsi olumlu karşıladılar. Onlar için önemli olan oğullarının mutluluğuydu ve "Hayatta her şey olabilir, bunlar kızımızın başına da gelebilirdi" diyerek bana destek oldular...

Ben ilişkimizin başında eşimi ailemle tanıştırmıştım. Onlar da onay verdiler ve geçen yıl nişanlandık. Ama bir sorunum daha vardı, yumurtalıklarımdaki kist yüzünden çocuğum olamayacaktı. Yüce Allahım o güzelliği de bana nasip etti. Ameliyat oldum, şimdi hamileyim ve bir bebeğim daha olacak... Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’deki aile anlayışına inat çok mutluyuz. Dul ve çocuklu bir kadın ve hiç evlenmemiş bir erkek... O kadar ilginç geliyorki bana, yazarken bile gülümsüyorum inanın. Biz şu anda çok mutluyuz ve dilerim köşenizde her şeyi dert ederek size yazan arkadaşlar da bunları okur ve mutluluğu yakalamanın biraz da çaba istediğini hatırlarlar.

RUMUZ: İKİNCİ ŞANS

* Evet herkesin ikinci bir şansa ve mutluluğu senin gibi yakalamaya hakkı var, inanıyorum buna. En önemlisi eşinin ailesini de bu düşünceleri nedeniyle kutluyorum...
Yazarın Tüm Yazıları