Emin Çölaşan: ‘‘Şu bizim Nazlı’’






Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

BU başlığı 14 Haziran 1999 tarihli yazımda kullanmış ve Nazlı Ilıcak isimli şahsı size biraz olsun tanıtmıştım. Nazlı ile başka yazılarımda da belli zamanlarda epeyce ilgilenmiş, yazdığım her şeyi tek tek belgelemiştim. Çok değil, 15 gün zamanım olsa bir kitap yazacağım ve adını da ‘‘Şu Bizim Nazlı’’ koyacağım. O kitabı okuyanların çoğu inanmaz. İnanmamakta haklı da olurlar... Çünkü hayatı böylesine çelişkilerle dolu ikinci bir insan dünyada bulunmaz.

Dün yağladıklarına bugün saldırır, sövdüklerine övgü düzer.

Bugün karşı çıktığı ve ‘‘Kartel medyasının patronu’’ olarak nitelediği Aydın Doğan'a dün ‘‘En büyük sizsiniz’’ diyen, oğlu Mehmet Ali Ilıcak'ın Akşam Gazetesi'nde yazdığı yazılar sonrasında ‘‘Getireyim de bir elinizi öpsün, onu affedin’’ diye yalvarıp yakaran, dün yalısında İstanbul sosyetesine rakılı şaraplı ziyafet sofraları kuran, türbana saldıran, şimdi ise Fazilet Partisi milletvekili olan Nazlı, hep aynı kimsedir.

1991 yılında ANAP milletvekillerine ‘‘Pavlov'un köpekleri’’ diye hakaret etmiş, 102 milletvekili tarafından açılan tazminat davalarında faiziyle birlikte 500 milyon lira tazminat ödemeye mahkûm edilmişti.

O günkü kurda 1 dolar 4,300 lira. Bugünkü değerle 115 bin dolar, yani yaklaşık 130 milyar lira ediyor.

‘‘Param yok’’ diyerek Gazeteciler Cemiyeti'ne başvurdu. Cemiyet bazı ödemeleri onun adına yaptı.

Günler geçti, uçakta Mesut Yılmaz'ın yanına yaklaşıp ‘‘Ben sizin yalakanız olmak istiyorum’’ dedi. Bu sözleri duyan çok sayıda gazetecinin yüzü kızardı.

Geçmişte Demirel'in en büyük adamıydı. Sonra en büyük düşmanı oldu.

Geçmişte türban hakkında yazar, karşı çıkardı. Sonra türbancı kesildi!

Geçmişte oğlu Mehmet Ali ile kavga eder, bunu gazetelere açıklardı. Sonra oğluyla birlikte Akşam Gazetesi'ni aldı, televizyon vaatleriyle trilyonlar götürdüler...

Ve geçmişte, ‘‘Laik’’ bir ‘‘Atatürkçü’’ olduğunu yazılarında vurgulardı!

Türban için şöyle yazıyordu:

‘‘Başörtüsü konusu. Ben bunda bir mantıksızlık görüyorum. Niye bir kadın başını örtsün? Belki Hz. Muhammet zamanında şartlar bunu gerektiriyordu. Niçin içki içmek, sarhoş olmamak şartıyla yasak olsun? Türkiye'de yaşayan Müslümanlar, kendi hayat şartlarında reform yapmışlar. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'ni ve insanları, tek doğru olarak kabul edilen Kuran'a göre yönetmek, ona göre giydirmek ve kadın erkek ilişkilerini ona göre düzenlemek mümkün değil. Zaten o zaman, bizim gibi laikliği savunan insanlar boşa düşer.’’

Bunları yazan kadın, birkaç yıl sonra Amerikalı Merwe Kawakçı'yı başında türbanıyla elinden tutup Meclis'e getiren bizim Nazlı idi!

İkinci kocasının gazetesi Tercüman'da yazarken, Bulvar isimli baldırbacak gazetesi çıkaran, Türk basınına seks, çıplaklık ve magazini sokan yine şu bizim Nazlı oldu!

Bir seks ansiklopedisini Milli Eğitim Bakanlığı'na satmaya kalkıştı.

* * *

Şimdi ‘‘kartel medyasına’’ yükleniyor... Boy hedeflerinden biri, ‘‘kartel patronu’’ olarak tanımladığı Aydın Doğan.

Geçmişte Aydın Bey'in en büyük yağcısıydı. İşsiz kalmıştı, iş arıyordu. Aydın Bey onu -şimdi çıkmayan- Meydan Gazetesi'ne aldı.

O dönemde Aydın Doğan'a özel mektuplar da yazar, nasıl yağlayacağını bilemezdi:

‘‘Babıali'ye çirkinlik getiren bu insanların, sizin muhatabınız olmadığını düşünüyorum.’’

Bir başka mektubundan:

‘‘Müsaade ederseniz ben birkaç günlüğüne Aslı'nın (kızının) yanına Paris'e gidiyorum. Maalesef gazetelerin yıldönümünde bulunamayacağım. Şimdiden en samimi duygularımı size iletiyorum. Müesseselerinizin başında, başarılı, verimli bir iş hayatı diliyorum.’’

Bir diğer mektubundan:

‘‘Daima dost kalacağımızdan eminim... Siz inançlı bir insansınız. Aynı zamanda duygulu birisiniz. Hem benim hislerimi bildiğiniz için hem de Kemal'in (vefat eden ikinci kocası Kemal Ilıcak) belki de bir başka diyardan bizi seyrettiğine inanarak, yardımlarınızı esirgemeyeceğinizi umuyorum... Bir dostluk elçisi olarak gidiyorum.’’

Bütün mektuplarını ‘‘Saygılarımı sunarım’’ diye bitiriyordu.

Nazlı'da vefa, dostluk, arkadaşlık gibi duygular hiçbir zaman ve hiç kimseye karşı olmamıştı.

Çıkarı neredeyse oraya yönlendi. Şimdi onu elinden tutup milletvekili yapan Recai Kutan'ın da karşısında!

Kutan bin pişman ama iş işten geçti.

Oğlu Mehmet Ali Ilıcak gece kulübü işletir, Nazlı da orada tef çalar, şarkı söyleyen oğluna eşlik ederdi. Akşam Gazetesi serüveninde ana oğul, halktan trilyonlar topladılar. Bu gerçekleri yazanlara dümdüz sövdüler.

Ama oğlu Mehmet Ali, yaptıklarından pişmanlık duydu. Sövdüklerine tek tek mektup yazıp özür diledi, ‘‘Beni affedin’’ dedi.

Ben o özürleri Nazlı adına dilediğini varsayıyorum.

Biz Nazlı'ya ne diyelim! Diyecek bir şey yok çünkü böylesi görülmedi.

Nazlı şimdi ‘‘şeriatçı’’ oldu! Yarın neci olacağını Allah bilir!

En iyisi onun kitabını yazmak, Nazlı'nın kişiliğini ve yaşam öyküsünü bir güzel anlatmak.

Yazarın Tüm Yazıları