Emin Çölaşan: Güle güle Bay Fischer

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Alman Dışişleri Bakanı Fischer'le bizim diplomatların görüşmeleri devam ediyor. Bay Fischer Ankara'da kendine göre mesajlar veriyor!.. Almanya'nın PKK'yı bir terörist örgüt olarak tanımladığını söylüyor!

Tamamen yalan.

Káğıt üzerinde böyle tanımlamak, diplomatik toplantılarda bunu söylemek bir şey ifade etmez.

PKK'nın gazetesi Almanya'da serbestçe yayınlanıyor mu? Türkiye'yi kana bulayan bu adamların beyin kadrosu ve çapulcu takımı Almanya'da yaşıyor mu? Bunların cebinde Alman pasaportu, Alman kimlikleri ve seyahat belgeleri var mı?

Fischer hikáye okumayı bıraksın da, önce bu sorulara dürüst yanıt versin.

PKK'nın Almanya'da yayınlanan gazetesinin 20 Temmuz 1999 tarihli nüshası şu anda elimde. Dokuz sütunluk mahşetine bakıyorum. Örgütün önde gelenlerinden Murat Karayılan isimli birinin resmi ve üzerinde kocaman manşet:

‘‘Çözüm İçin Savaşacağız’’

Var mı Almanya'da böyle gazeteye, böyle manşetlere, böyle haberlere, savaş çığırtkanlığına izin vermek? Bu basın özgürlüğü mü? Nedir bu rezalet?

Almanya eğer buna basın özgürlüğü diyorsa, o halde Nazi olayını niçin yasakladı? Onlar da aynı şeyi söylemiyor muydu?

Türkiye'de bir Alman terör örgütü üstlense ve bu manşetleri Türkiye'de çıkardıkları gazetede Almanya'ya karşı atsa, bu ‘‘dostumuz ve müttefikimiz’’ acaba ne yapardı?

***

Bakınız, burada Almanya'ya somut sorular soruyorum. Kendi ülkelerinde serbestçe yayınlanmasına izin verdikleri gazeteden somut örnekler veriyorum. Bunları kafadan uydurmuyorum.

Uygar Avrupa'nın göbeğinde birileri savaş çağrıları yapıyor ve Almanya bunu seyretmekle yetiniyor.

Sonra da Ankara'ya gelen Alman Dışişleri Bakanı masal okuyor:

‘‘PKK terör örgütüdür...’’

Sevsinler senin terör örgütünü Bay Fischer!

Bu saatten sonra bunları kime yutturmaya kalkışıyorsun sen?

Hemen ardından mesajını veriyor:

‘‘Biz idama karşıyız...’’

Yani ‘‘Aman haa, Apo'yu asmayın’’ demeye getiriyor.

Adamlar idama karşı ama teröre karşı değil!

***

MİT tarafından enselenip Türkiye'ye getirilen Cevat Soysal'ın üzerinden Alman pasaportu çıkıyor. Bay Fischer bu konuda da son derece pişkin:

‘‘Sığınmacı olmuş, bu belge kendisine yıllar önce verilmiş.’’

Peki ama nasıl sığınmacı olmuş? Adam terör olayları yarattığı için Türkiye'de yıllarca hapis yatmış. Sonra Almanya'ya gidip sığınmacı olmuş ve belgesini cebine koymuş.

Büyük olasılıkla orada işi gücü yok. PKK'nın haraç ve uyuşturucu parasından pay alıp yaşıyor.

İyi de, Alman istihbarat örgütleri bu durumları bilmiyor mu? Orada böyle binlerce işsiz güçsüz takımından Cevat'lar var.

Ama PKK ile Alman hükümeti arasında pazarlık kesilmiş:

‘‘Almanya'da terör yaratmayın da, ne yaparsanız yapın...’’

Hadise bu kadar basit. Hadise sırıtıyor.

Siz bu düğümü ‘‘diplomatik yöntemlerle’’ çözemezsiniz. O masalardaki, ziyafet sofralarındaki ‘‘kibar’’ üslupla bu işlerde sonuç almak mümkün olmaz...

Çünkü biraz ileri gittiğinizde, alacağınız şantajla karışık yanıt hep aynıdır:

‘‘Ama sayın Türkiye, biz sizin Avrupa Birliği'ne girmenizi destekliyoruz...’’

Zaten bu yalanı, bu konuyu duyunca sinirlerim tepeme çıkıyor. Bizi 35 yıldan bu yana aynı laflarla uyutuyorlar. Ağzımıza bir parmak bal çalıp sonra gargara yapmamızı istiyorlar.

***

Almanya'da yayınlanan Kürtçü gazetede çok ilginç yazılar çıkıyor. Aslında bunların da birbirine girdiğini, aralarına bir sürü üçkáğıtçının karıştığını yine kendilerinden öğreniyoruz.

Elbette böyle olacaktır çünkü onlar da Anadolu insanıdır. Aynı hamurun insanlarıyız. Ama gidip yanlış ata oynadılar.

Türkiye'den uzun zaman önce tüyen ve şimdi Almanya'da yaşayan Yaşar Kaya isimli Kürtçülük tüccarı var. Gazetenin 19 Temmuz 1999 tarihli nüshasındaki köşe yazısında bakınız ne diyor:

‘‘Bugünlere bakıyoruz. 25-30 yıldan beri Kürtlüğü aklına bile gelmemiş, Avrupalı kadınlarla yalan dolan evlilikler yapmış, Kürtlere bir çocuk bile vermemiş, tam varoşlarda çürümek üzere iken PKK trenine atlamış, Kürtlük vadisinde emeği olmayan birileri var ki, sorma gitsin. Gözleri doymuyor.

Hangi kurumda, nereye, hangi emekle gelmiş, onu hiç hesaba katmıyor.

Kürdistan'a kral yapsan doymuyor. Haddini de bilmiyor.

Sonra ulusal hareketin yarattığı kurumların yüzyıllık sahibi imiş gibi oturup ahkám kesiyor.

Adama sorarlar: Sen kimsin? Düne kadar neredeydin? PKK hareketi 1970'lerden beri var. Sen neredeydin? Kime hizmet ediyordun...’’

Adam bunları yazarken haklı... Çünkü PKK içerisinde bir sürü üçkáğıtçı, sahtekár, vurguncu var. Aralarındaki aşk ve para ilişkileri Dallas dizisini aratmıyor.

Bir yanda Dallas'ı yaşıyorlar, öte yanda ise bu tatlı hayatı sürdürebilmek için terör yaratıyorlar.

Ama sadece Türkiye'de!

Çünkü maşası oldukları Avrupa emperyalizmi, onlara bu doğrultuda direktif veriyor.

Dağ başlarında can veren Kürt çocuklarının aileleri, yakınları bu yazıları okusunlar. Okusunlar da, kendi evlatlarının Avrupa'da yaşayan bu terör baronları tarafından bozuk para gibi nasıl harcandığını iyi öğrensinler.



Yazarın Tüm Yazıları