Emin Çölaşan: Avukatlık adına!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Türkiye'de hangi konuyu deşseniz elinizde kalıyor. Dünkü yazımda suç ve terör örgütleriyle işbirliği yapan avukatlardan söz etmiştim. Şimdi birkaç somut rakam vereyim.

Son zamanlarda 22 avukat, cezaevlerine çeşitli şeyler sokarken yakalandı. Mahkemeleri sürüyor. 3 avukat bıçak sokarken, 1 avukat 22 adet mermi, 2 avukat fotoğraf makinesi, 1 avukat uyuşturucu ilaç, diğerleri cep telefonu, şarj cihazı ve telefon kartı sokarken yakalanmış.

Ayrıca 20 avukat Terörle Mücadele Yasası hükümleri uyarınca yargılanıp hüküm giymiş. Suç: Terör örgütüne üye olmak, yardım ve yataklık etmek.

Bazı avukatlar TCK'nın 312. maddesinden (ırkçılık-bölücülük) yargılanıyor veya hüküm giymiş.

Bizim sözde ‘‘insan hakları’’ derneğinin yöneticilerinden olan Eren Keskin isimli avukat, Metris Cezaevi'ne cep telefonu sokarken yakalandı ve hakkında dava açıldı. İfadesinde ‘‘Üzerimde unutmuşum’’ diyor!

Bu sözleri, örneğin benim ‘‘Kusura bakmayın, dün yazı yazmayı unutmuşum’’ dememe benziyor!

***

Bu gibilerin avukatlık mesleğinden atılması gerek. Peki barolar ne yapıyor? Bunların çoğu İstanbul Barosu'na kayıtlı. Barolardan tık çıkmıyor. Belki oy hesabıyla, belki başka kaygılarla.

Ama Adalet Bakanlığı önlem alınca yaygara kopuyor:

‘‘Üzerimiz aranamaz. Savunma hakkımız kısıtlanıyor.’’

Yargının ve adaletin vazgeçilmez unsuru olan avukatlardan bazıları bu utanç verici yöntemlere başvuruyorsa, yakalanıyorsa, yargılanıp ceza alıyorsa, onlara kim ‘‘Dur’’ diyecek?

Biz buna benzer olayları medyada yaşadık. Aramıza iş bitiriciler, ihale takipçileri, tüccar gazeteciler, devleti dolandıranlar, üçkáğıtçılar karıştı. Kimse umursamadı ve medya giderek yozlaştı.

Yoksa barolar, avukatlık mesleğinin de bu gibi tipler eliyle iyice yozlaşmasını mı bekliyor? Ama unutmasınlar, o takdirde yargının eksiklerini, hatalarını, yanlışlarını eleştirme hakları da ortadan kalkar.

***

Şimdi size Almanya'dan örnekler vereceğim. Cezaevindeki müvekkili ile görüşmeye gelen avukata, üzerini aratmadığı için giriş izni verilmiyor. Hamm Yüksek Eyalet Mahkemesi, cezaevi yöneticilerine üst baş arama yetkisi verildiğine, avukatların bu konuda bir ayrıcalığa sahip olmadığına karar veriyor.

Almanya'da Baeder Meinhof çetesine üye olduğu belirlenen bayan avukat Berberich tutuklanıyor ve 12 yıl hapis alıyor. Avukatlıktan çıkarılıyor.

Yine Almanya'da bir adam kaçırma olayının sanığı ile avukatı arasındaki görüşmeler, ‘‘eylem devam ettiği sürece’’ yasaklanıyor.

Almanya'da terör sanığı ile avukatı görüşürken, arada ayırıcı bir cam olması zorunluğu var.

***

Barolar, önce meslek onuruna sahip çıkmakla yükümlüdür. Terör örgütünün temsilcisi, sözcüsü, kuryesi olan, yardım ve yataklık eden, cezaevine cep telefonu, silah, hatta yukarıda verdiğim örnekte olduğu gibi uyuştucu ilaç sokarken yakalanan, yargılanıp ceza alan avukatları koruyup kollamak, onları meslekte tutmak eğer barolara düştüyse, vah adaletin haline!

Sonra devlet bu konuda önlem alınca, böyleleri yüzünden avukatların üzerinin cezaevlerinde aranmasına karar verince ‘‘Savunma hakkımız kısıtlanıyor’’ diye feryat etmek de barolara düştüyse, yine vah adaletin haline!

***

Her mesleği, içine sızan bazı tipler yozlaştırır. Zamanında önlem alınmadı, medya yozlaştı.

Ama yargı yozlaşırsa, yargının vazgeçilmez unsuru olan avukatlık mesleği barolar eliyle, hem de çok ucuz hesaplarla yozlaştırılırsa, bundan sadece adalet değil, bütün Türkiye zarar görür.

Sen baro olarak düzgün çalışan, alnının teriyle para kazanan, haksızlığa ve iftiraya uğrayan meslektaşını koru. Görevin de budur. Ama avukatlık mesleğinin kurallarını ve ahlakını ayaklar altına alan tipleri korursan, sonra işin cılkı çıkar. Bundan en büyük yarayı da avukatlık mesleği alır.

Baro seçimlerinde alınacak üç beş oy için değer mi?

ECEVİT YANILIYOR

Başbakan Ecevit, partisinin grup toplantısında ‘‘İslam'a en büyük ihanet Hizbullah'tan geldi’’ diyor. Hayır, yanılıyor.

Hizbullah, dinimize yıllar boyu ihanet edenlerin yeşerttiği fidandır.

Din tüccarlığı, din baronluğu, din sömürüsü, dini yalan yanlış öğretip para kazanmak, düzmece şirketler ve holdingler kurup Allah'ın adını kullanarak halkın parasını hortumlamak, kitap ve medya yoluyla halkı kandırmak...

İhanet onlardan fışkırdı. Hizbullah onların sonucudur.

***

Amerikalı Merwe'nin dayısı, Fazilet Milletvekili Zeki Ünal, yazdığı kitapta ‘‘Kurtuluş Savaşı İslam'ın hákimiyetini kaldırmak için uygulanan gizli senaryodur. Devletsiz İslam, halifesiz Müslüman olmaz. Allah'ın kuralını kabul etmeyen rejim yıkılmaya mahkûmdur’’ diyor.

Gazeteci arkadaşım Süleyman Demirkan'ın bugünkü Hürriyet'te bir haberi var. Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı ve bir dinci gazetenin yazarı olan Zübeyir Yetik isimli şahıs, ‘‘İslam Savaşçısına Notlar’’ isimli kitap yazmış. Baştan sona vahşetle dolu.

‘‘İslam'dan ayrılanın öldürülmesi farzdır... İslam'ı kuvvete, güce dökmek... Kılıca havale etmek... Savaş, ölüm, öldürmek...’’

Ecevit bir kez daha düşünsün! Dine en büyük ihaneti yapanların kim olduğuna iyi bir baksın. Sadece topraktan fışkıran Hizbullah filizini değil, o tarlayı süren, tohumlayan, gübreleyen, sonra da ürününü satıp köşeyi dönen ağababalarını unutmasın.

Yazarın Tüm Yazıları