Emin Çölaşan: Atatürk ve din

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

ATATÜRK'ün din üzerindeki görüşlerini ‘‘Belgelerle Türk Tarihi Dergisi’’ çok güzel toparlamış. Halkımız üzerinde baskı kuran, gerçek Müslümanları sömüren din tüccarları konusundaki sözleri özellikle ilginç. Bunların 1923-1931 tarihleri arasında söylendiğini de unutmayalım.

İşte Atatürk'ten, günümüze de örnek olması gereken bazı sözler:

‘‘Din vardır ve lazımdır. Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkán yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. (1930)

Allah'ın emri çok çalışmaktır. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre ilim ve fen her türlü medeni buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur. (1923)

Bizim dinimiz akla en uygun ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilime ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf olarak varlığını korumaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini hükümlere uygun hareket etmiş olmazlar. Bizde ruhbanlık (özel din adamları sınıfı) yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimiz hükümlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her kişi dinini, din işlerini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur. (1923)

Bizim dinimiz için herkesin elinde bir değer ölçüsü vardır. Bu değer ölçüsü ile herhangi bir şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebiliriz. Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarına uygundur, biliniz ki o dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin çıkarına, İslamın çıkarına uygunsa kimseye sormayın. O şey dindir. (1923)

Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, akılladır. (1923)

Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz. (1923)

Milletimizin, memleketimizin ilim irfan yuvaları (okulları) bir olmalıdır. Bütün memleket evladı kadın ve erkek aynı şekilde oradan çıkmalıdır. Fakat nasıl ki, her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahipleri yetiştirmek gerekli ise, dinimizin gerçek felsefesini inceleyerek, araştıracak bilimsel ve teknik olarak telkin kudretine sahip olacak seçkin ve gerçek din ilim adamlarını da yetiştirecek yüksek öğrenim kurumlarına sahip olmalıyız. (1923)

Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunu düşünmek, yani konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır. (1923)

Hutbeden amaç ahalinin aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir, başka şey değildir. Yüz, iki yüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir.

İnsanlık dini ihtisas ve derin dini bilgilere sahip olup, her türlü boş inanışlardan sıyrılarak, gerçek ilim ve fennin nurları ile mükemmel oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine (din tüccarlarına ve din sömürücülerine) her yerde rastlanılacaktır. (1927)

Halkın temiz, saf duygularından yararlanarak milletin maneviyatına el uzatan kimseler ve onların izleyicileri ve taraftarları elbette ki bir takım cahillerden ibarettir. Bunlar Türk milleti için sorun oluşturacak durumların meydana gelmesinde daima etken olmuşlardır. Milletimizin önünde açılan kurtuluş ufuklarında devamlı yol almasına engel olmaya çalışanlar hep bu kurumlar ve kurumların mensupları olmuştur. Millete anlatmalıdır ki, bunların millet bünyesinde yaptıkları tahribatı hissetmek lazımdır. Bunların varlığını hoşgörü ile karşılayanlarla Menemen'de Kubilay'ın başı kesilirken kayıtsızca seyretmeye katılanlar ve hatta alkışlamaya cesaret edenler aynıdır. (1931)

Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina, yüzyıllardır ihmal edilmiş. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur-yorumlar, boş inançlar binayı daha fazla hırpalamış.

Bizi yanlış yola sevk eden kötü yaradılışlılar, bilirsiniz ki, çoğu zaman din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep dini kural sözleriyle aldatmışlardır. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden kötülükler hep din perdesi arkasındaki dinsizlik ve kötülükten gelmiştir. (1923)

Her şeyden önce şunu en basit bir dini gerçek olarak bilelim ki, bizim dinimizde özel bir sınıf yoktur. Ruhbanlığı (din adamları sınıfını) reddeden bu din, dinde tekelciliği kabul etmez.

Efendiler, bir fikri daha düzeltmek isterim. Milletimizin içinde gerçek din adamları, din adamlarımız içinde de milletimizin hakkıyla iftihar edebileceği bilginlerimiz vardır. Fakat bunlara karşı hoca elbisesi altında gerçek ilimden uzak, gereği kadar öğrenmemiş, ilim yolunda gereği kadar ilerlememiş, hoca görünüşlü cahiller de vardır. Bunların ikisini birbirine karıştırmamalıyız. Seyahatlerimde birçok gerçek aydın din bilginlerimizle temas ettim. Onları en yeni ilmi terbiyeyi almış, sanki Avrupa'da tahsil etmiş bir seviyede gördüm. İslamiyet ruhu ve hakikatlerini çok iyi bilen din adamlarımızın hepsi bu olgunluk derecesindedir. Şüphesiz ki, bu gibi din adamlarımızın karşısında imansız ve hain din adamları da vardır. Fakat bunları onlara karıştırmak doğru olmaz. (1923)’’

Yazarın Tüm Yazıları