Emin Çölaşan’a kınama mektubu (I)

PEK "Sakıncalı Gazeteci" Emin Çölaşan, her okuduğuna inanan hasta niyetli bir okur, "Bugünkü Cumhuriyet ekinde Emin Çölaşan’ın senin ve Tufan Türenç’le ilgili söylediklerini okuyunca büyük Ziya Paşa’nın Terkib-i Bend’inden bir cümle geldi aklıma. Ne güzel de söylemiş Ziya Paşa: ’Onlar ki verir dünyaya láf ile nizamat. Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde’" mesajını göndermeseydi, bana bile bile yaptığın düşmanca haksızlığın farkına varmayacaktım.

Kitabını okuyan bir okur da aynı tepkiyi göstermiş ama ben ciddiye almamıştım. Şimdi ciddiye alıyorum.

MAĞDURİYET FIRSATÇISI

"Sakıncalı Gazeteci" kitabını okurken, seninle ilgili olarak hissettiğim "Mağduriyeti ranta çeviren bir fırsatçı" kuşkusu, 9 Temmuz 2009 tarihli Cumhuriyet Kitap ekini okuyunca iyice pekişti. Senin Aydın Doğan ile mahkemeleştiğini ve Aydın Doğan’ın beni tanık gösterdiğini belki okurlar bilmiyordur. Bunu hatırlatayım.

Cumhuriyet Kitap ekinin muhabiri soruyor: "Bu tanıklık yapan yazarlarla hiç görüştünüz mü, görüştüğünüz oluyor mu?"

Sen cevap veriyorsun: "Hayır, sadece onların tanık olacağını öğrendiğim zaman, Tufan Türenç’e ve Özdemir İnce’ye telefon açtım, sordum. Dedim ki sizi tanık göstermiş, nasıl oluyor bu iş. İkisi de bizim ne ilgimiz var, biz senin olayını bilmeyiz, biz senin olayını sadece kulaktan dolma duyduk o kadar, biz tanıklık yapmayız dediler. Ondan sonra gittiler şakır şakır tanıklık yaptılar. Hadise budur."

SAPTIRIYORSUN


Sözlerinin bir bölümü doğru. Ancak ben sana "Tanıklık yapmayacağım" demedim. "Mahkemede şimdi sana söylediklerimi söyleyeceğim" dedim.

Davacı olarak Aydın Doğan bazı tanıklar göstermiş (biri benim), davalı olarak sen de birkaç gazete çalışanını tanık göstermişsin. Aydın Doğan’a "Ben tanıklık etmem" mi diyecektim? Niçin, senden aferin almak için mi öyle diyecektim?

Burada sana çok ağır şeyler yazabilirim, ama işi uzatmamın gereği yok.

Tanıklığımda senin aleyhine tek bir cümle ya da sözcük var mı? Önemli olan bu! Kendimi sana beğendirmek için senin lehinde yalancı tanıklık mı yapmalıydım?

Senin "Sakıncalı Gazeteci" kitabının 59-60. sayfalarından mahkemede yaptığım tanıklığın metnini yarın olduğu gibi aktaracağım. Kitabına aldığın metni bile saptırıyorsun!

UTANACAK MISIN

"Biz tanıklık yapmayız dediler. Ondan sonra şakır şakır tanıklık yaptılar. Hadise budur!" diyorsun.

Yani, "Mahkemeye gittiler şakır şakır aleyhimde tanıklık ettiler" demek istiyorsun.

Yalan söylediğin yetmezmiş gibi, bir de benim onurumla oynuyorsun. Bu çok ayıp!

Onuru için yaşadığını yerli yersiz ileri süren senin gibi bir insanın başkalarının da onuruna saygı göstermesi gerekmez mi? Demek ki, muhasebeyi sen yapınca, gerekmiyormuş!

Seni mutlu etmek gibi bir görevim mi var? İftirandan kurtulmak için, senin lehine yalancı tanıklık mı etmeliydim? Çok daha ağır bir cevabı hak ediyorsun ama herhangi bir ağır cevabın megalomani marazına bir yararı olacağını sanmam.

Mahkemede yaptığım tanıklığın metnini yarın senin kitabından okuyacağız! Bakalım utanacak mısın, özür dileyecek misin?
Yazarın Tüm Yazıları