Emekli öğretmen borsacı olursa...

Erdal SAĞLAM
Haberin Devamı

Geçen hafta yayımlanan İş Bankası'ndaki Hazine hisselerinin satışına ilişkin haberden sonra aldığım telefonlar, hisse senedi yatırımcılarının ruh halleriyle ilgili, korkutucu ipuçları edinmemi sağladı.

Öğlen saatlerinde arayıp, haberin sahibinden ‘‘haberin doğruluğunu’’ soruşturmaya kalkan, büyük ihtimalle aracı kurum mensubu, bir zatın akşam saatlerinde tekrar arayıp, sözde kurnazlık gösterileri ile ertesi güne ne yazdığımı öğrenmeye çalışması, sinir bozucuydu...

Ancak Cumartesi günü aynı konu ile ilgili gelen bir telefon, beni borsa yatırımcılarının ruh hali ve yarattığı sonuçlar konusunda çok korkuttu.

Arayan kişi, emekli bir öğretmen olduğunun altını çizerek, bir-kaç sene önce aldığı emekli ikramiyesi ile Borsa'ya girdiğini, o zaman aldığı bir senetten hala zararlı bulunduğunu belirterek, ‘‘Benim ne yapmam gerekiyor, bu senetten çıkayım mı, çıkarsam parayı nereye yatırayım’’ diye sordu.

Borsayı bilmediğimi, bilsem de bir şey söyleyemeyeceğimi ilettim. Ancak ‘‘tutunacak bir dal telaşı’’ ile detaya girmeye başladı. Son dönemde sanayileşme hızı ile öne çıkan illerden birinde oturuyordu. 50 kişilik, çoğu emekli öğretmenden oluşan, bir grupları bulunduğunu, bunların hepsinin borsada yatırımcı olduğunu ve yakından izlediklerini söyledi.

Son olarak konuyu siyasi liderlerin Borsayı etkileyen sözlerine getirdi. CHP Lideri Deniz Baykal'ın başlattığı ‘‘ara rejim’’ tartışmalarına çok sinirlenmişti. Bunun Borsa'ya zarar verdiğini söyleyip, ekledi:

- Biz 50 kişiyiz. Yaklaşık 40'ımız toplumcu görüşlerden gelen emekli öğretmenleriz. Baykal'ın son demeçleri nedeniyle, inanın; aramızdan hiçbiri evvelden oy verdiğimiz CHP'ye, artık oy vermeyecek.

Gelinen noktayı görüyor musunuz?

ENFLASYON

NELER YAPIYOR

Baykal'ın başlattığı tartışma doğrudur, yanlıştır, o ayrı bir şey.

Zaten konunun bu yönünü hiç değerlendirmeyen bu emekli öğretmen, bir siyasi lidere ilişkin değerlendirmesini tümüyle ‘‘borsayı etkileyen konuşma yapıp yapmayadığına’’ göre belirleyebiliyor.

Hem de o ‘‘dediğim dedik’’liği ile bilinen meslek, siyasi görüş ve yaş grubuna ait bir kişi bunları söyleyebiliyor. Büyük ihtimal eski terliğini bile değiştirmeye korkarken, siyasi partisini bu nedenle değiştirebiliyor.

Bu halkın küçük bir rant artışı uğruna, 30 yılını verip kazandığı emekli ikramiyesini, çok büyük risklere atıp bankerlere kaptıran bir halk olduğunu biliyordum. Hiç bir ders almadığı da bu örnekle açıkca ortaya çıktı.Adından da anlaşılacağı gibi uzun vadeli fon piyasası olması gereken ‘‘sermaye piyasası’’, üç günde bir kağıdın değiştirildiği bir piyasa haline gelmiş. Büyük oyuncular istedikleri gibi fiyatları indirip, çıkartıyor. Doğal olarak da büyük oyuncular hep kazanan taraf oluyor.

Her alanda olduğu gibi; kazanan biri varsa, o kadar da kaybeden birileri var demektir. Ve doğal olarak kaybeden de yine küçük yatırımcı oluyor.

Durum ortada. Bunu herkes biliyor ama oynayan, özellikle de küçük paralarla oynayan kişi sayısı her geçen gün çoğalıyor.

Oynayan çoğaldıkça, Türkiye'nin yönetimi için seçilecek siyasiler de görüşlere değil, borsaya yararlı olup olmadığına göre değerlendiriliyor.

Kimileri, ‘‘bunun sağlıklı olduğunu, siyasi partilerin piyasaya uygun tavır içine girmeye zorlandıklarını’’ söylüyorlar. Ama bu piyasa, piyasa değil ki... Yüksek enflasyonla olacağı da bu...

İşte size enflasyonun yarattığı bir siyasi sonuç daha...

Enflasyona karşı korunma güdüsü halkı korkutucu noktalara itiyor.

Politikacılar kendi yarattıkları enflasyondan bakın nasıl etkileniyor?













Yazarın Tüm Yazıları