Elveda eylül

HANGİSİ söylemiş hep unuturum, ölümlerin peş peşe gelmesinden dolayı ya T. S. Eliot ya da Ezra Pound, nisanı 'ayların en kahpesi' olarak tanımlandırır.

Oysa, galiba zamanlar değişti!

Çünkü, şimdi aynı şeyi eylül için tekrarlamak gerekecekmiş gibime geliyor.

En azından 2003 yılının eylülü için.

*

BAKSANIZA, ilkin New York'tan Edward Said'in ölüm haberi geldi.

Her ne kadar Filistin kökenli Amerikan entelektüeline bayağı bayağı eleştirel yaklaşsam da, inkarı mümkün değil, 'Doğu' çok önemli bir düşünce adamını yitirdi.

Ya ertesi, ya daha ertesi günüydü, bu defa yine aynı şehirden yapılan açıklamayla, Kayseri'nin en büyük evladı ve dünya sinemasının dahi ustası Elya Kazancıoğlu'nun, nam-ı diğer Elia Kazan'ın vefat ettiği duyuruldu.

Bir tek onun hakkında 'post memorium' yazı yazdım, zira Kayseri'nin, dolayısıyla Türkiye'nin kendi 'Anadolulu'suna hiç olmassa 'öbür tarafta' sahip çıkmasını öylesine çok istiyordum ki!

Kimse duymadı veya duymazdan geldi, o başka mesele.

*

SONRA, sonra, Kazan'a ilişkin satırlarımın yayınlandığı gün Tuğrul Şavkay'ın da meleklerin yanına uçtuğunu okudum ki, beynimden vurulmuşa döndüm.

Tıpkı 'Amerika'daki Anadolulu' gibi, ülkemizin çok nadir yetiştirdiği türden bir gusto abidesi ve bir kültür deryası olan sevgili Tuğrul için hiç ama hiçbir şey 'karalayamadım'. Acısı sonsuz yeni ve yazabileceklerim sonsuz kifayetsizdi.

Üstelik, yine geçen hafta, 'Fransız Şarkısı' ekolünün en dev icracılarından ve en usta şairlerinden birisi olan Jacques Brel'in yirminci ölüm yıldönümüydü.

Hemen bütün Avrupa UNESCO çerçevesindeki etkinliklerle onu idrak etti.

Şimdi gel de, 'Eylül, ayların en kahpesidir' deme!

*

KAHPE mahpe, ne o ölümden, ne de nisan veya eylül'den kurtuluş var!

Bunu biliyoruz ve de unutmak istemesek dahi biliyoruz.

O takdirde, hadi bari şakaya vurmaya çalışalım ki, unutuyormuşluğumuzu biraz daha sürdürüyormuş gibi yapalım.

Bunun için de, madem ölümsüzlüğe gidişinin 20. yıldönümüydü, dev Jacques Brel'in ölümü 'şakadan' ölümsüzleştirdiği 'Elveda Emil' şarkısını serbest biçimde tercüme ediyor ve bu tercümeyi yukarıdaki dört insanın anısına adıyorum.

*

'ELVADA Emil, severdim seni. / Elvada Emil, bilirsin, severdim seni. / Aynı şarapların, aynı kızların, aynı hüzünlerin şarkısını söyledik. / Elveda Emil, işte ölüyorum.

Baharda ölmek zor, bilirsin. / Ama ruhum huzur içinde gidiyorum o çiçeklere / Çünkü madem sen beyaz ekmek gibi iyisin / Biliyorum, ardımdan karımı kollarsın.

Gülün, tepinin, eğlenin deliler gibi / Evet arzum budur, gülün, tepinin, eğlenin deliler gibi / Koyarlarken beni çukura.'

*

'ELVEDA papaz efendi, severdim seni. / Elveda papaz efendi, bilirsin, severdim seni. / Varsın, sen sancaktaydın, ben iskelede / Varsın, ayrı tutturmuştuk rotaları / Fakat aynı limanı arıyorduk sonuçta. / Elveda papaz efendi, işte ölüyorum.

Baharda ölmek zor, bilirsin. / Ama ruhum huzur içinde gidiyorum o çiçeklere/ Çünkü madem sırdaşıydın karımın / Biliyorum ki ardımdan onu kollarsın.

Gülün, tepinin, eğlenin deliler gibi / Evet arzum budur, gülün, tepinin, eğlenin deliler gibi / Koyarlarken beni çukura.'

*

'ELVEDA Antuvan, sevmezdim seni. / Elveda Antuvan, bilirsin, sevmezdim seni. / Ve, geberiyorum diye bugün, acımdan geberiyorum. / Çünkü sen oradasın, turp gibi / Hatta, can sıkıntısından bile gürbüz. / Elveda Antuvan, işte ölüyorum.

Baharda ölmek zor, bilirsin. / Ama ruhum huzur içinde gidiyorum o çiçeklere / Çünkü madem dostuydun karımın / Biliyorum ki ardımdan onu kollayacaksın.

Gülün, tepinin, eğlenin deliler gibi / Evet arzum budur, gülün, tepinin, eğlenin deliler gibi / Koyarlarken beni çukura.'

*

'ELVEDA karıcığım, severdim seni. / Elveda karıcığım, bilirsin, severdim seni. / Ama işte öbür tarafa giden trene biniyorum / Senin treninden öncekine biniyorum / Ama hepimiz, hangi trene yetişirsek ona biniyoruz. / Elveda karıcığım, işte ölüyorum.

Baharda ölmek zor, bilirsin. / Fakat o çiçeklere gözlerim kapalı gidiyorum, karıcığım. / Çünkü madem öyle çok kapattım ki gözlerimi / Biliyorum ki ruhumu kollamakta kusur eylemeyeceksin.

Gülün, tepinin, eğlenin deliler gibi / Evet arzum budur, gülün, tepinin, eğlenin deliler gibi / Koyarlarken beni çukura.'

*

BAHARDA ölmek zor da, güzde ölmek kolay mı?

Nisan ayların en kahpesiyse, eylül ayların en dürüstü mü?

Yok canım!

Ama olsun, hadi elveda eylül diyelim ve Brel ustayla birlikte tekrar söyleyelim:

'Gülün, tepinin, eğlenin deliler gibi / Evet, arzuları odur, gülün, tepinin, eğlenin deliler gibi / Koyarlarken onları çukura.'
Yazarın Tüm Yazıları