Elli yıllık bir tutkunun kitabı

Polisiye roman sever misiniz? Evet diyorsanız size kitaplığınızın baş köşesine yerleştireceğiniz bir kitabı salık vereceğim: Erol Üyepazarcı’nın yirmi yılda yazdığı, iğne ile kuyu kazma deyişini hak eden Korkmayınız Mister Sherlock Holmes! Türkiye’de polisiye romanın 125 yıllık öyküsü (1881-2006).

Polisiye romanı sevmem diyorsanız, gene de bu kitabı alın diyeceğim, çünkü bunu okuduktan sonra polisiye roman okuma isteği bir tutkuya dönüşecek.

Polisiye roman dar bir sınıflamanın, sınırlamanın türü değil. Nice ünlü, edebiyat dünyasının seçkin yazarı da, polisiye edebiyatın içinde değerlendiriliyor.

Yabancı örnek mi istersiniz?

Dostoyevski, Joseph Conrad, Graham Greene...

Bizim yazarlarımızı soracaksanız, yanıtım hazır.

Peride Celál, Aziz Nesin, Refik Halit Karay...

İki listeyi de çoğaltabiliriz.

Peyami Safa’nın Server Bedi imzasıyla yazdığı polisiye romanları anımsatalım, Kemal Tahir’in F. M. İkinci takma adıyla yazdığı Mayk Hammer’leri analım.

Polisiye roman türü ve kavramı üzerine yanlış bildiklerimizin doğrusunu öğreniyoruz, polisiye romanın sadece cani/cinayet üzerine kurulmadığını bilmek gibi.

Kitabın alt başlığı, Türkiye’de polisiye roman yazsa da, Türkiye’deki durumu incelemek için, yabancı ünlü polisiye yazarların yaşamı ve eserleri hakkında geniş bilgi var. Zira hem Türkçe’ye çevrilmiş olan eserlerin sahibi onlar, hem de önemli bir etkiye sahipler.

Korkmayınız Mister Sherlock Holmes! kitabının birkaç türü içerdiğini söylemeli. Bir polisiye roman tarihi, yani bir edebiyat tarihi, kronolojik bir sözlük, bir ansiklopedi.

Okuduğumuz kitapların türü nedir? O kitabın yazırı kimdir? Bu soruların ayrıntılı yanıtını araştırıyor Üyepazarcı.

Türkiye’de bu tür kitap yazmanın, araştırmacılığın bir tür detektiflik olduğunu kim inkár edebilir?

Yazarımız, Edgar Allen Poe’nun Morg Sokağı Cinayeti’nin doğru ismini bulabilmek için, İstanbul’dan Paris’e uzayan, buradan Erzurum’a geçen bir araştırmayı gerçekleştiriyor ve sorunu çözüyor.

Üyepazarcı, nakli bilgilerle yazmamış kitabını, birinci elden kaynağı görmeden klavyenin başına geçmiyor.

Polisiye romanın izinde, dünyanın, Türkiye’nin siyasal, toplumsal ortamı arasında paralellikler kuruyor.

İşe tanımla başlıyor: Polisiye roman nedir?

İkinci saptamasına katılıyorum: İyi polisiye roman iyi edebiyattır.

Mina Urgan
ile Fethi Naci’nin polisiye romanı edebiyat dairesinin içine sokmamalarını zarif bir dille eleştirdikten sonra, Münevver Andaç’ın polisiye roman üzerine yargısını bize iletiyor: "Bizlere birkaç saat veya birkaç gün müddetle, bitmek bilmeyen ayı, ağlayan çocuğu, kabaran bakkal hesabını unutturan bu cins polis romanına ve yazarlarına karşı, şükran duygusundan başka ne his besleyebiliriz."

Polisiye Romanın Yirmi Kuralı
’nı öğrenirseniz, belki romanları eleştiri konusunda bir yetkinlik kazanabilirsiniz.

Polisiye romanın kurucusu Edgar Allan Poe’yu bu kitaptan sonra okuma isteğinin doruğuna çıkacaksınız.

"Bütün zamanların en tanınmış dedektifi Sherlock Holmes ve yaratıcısı Arthur Conan Doyle"u iyice öğrendikten sonra, polisiye roman okumam diye övünemeyeceksiniz. Conan Doyle’u çok seven II. Abdülhamid, yazarı Mecidiye Nişanı, eşini de Şefkat Nişanı ile ödüllendirmiştir.

Türkçede en çok öyküsü yayımlanan dedektifin Nat Pinkerton olduğunu bilir miydiniz?

İyi romanların altında sözü edilen, ikinci derece diyeceğimiz kitapları yazarımız, İngilizce’den esinlenerek Onparalık Öyküler olarak nitelendiriyor.

Üyepazarcı, görsel malzemeyi de ihmal etmemiş, gerek yabancı dildeki polisiye romanların, gerek bizde yayımlanan çevirilerin, özgün kitapların kapaklarını koymuş. Kendi kitabının kapağını da bu esprinin izinde yaptırmış, çok iyi olmuş. Kapak bile bizi kitaba hazırlıyor.

Türkiye’de telif polisiye romanların gelişimi bölümünü dikkatle okudum, eskiden çok az sayıdaki kitaba karşılık, bugün bizim polisiye edebiyatımız üzerine çok önemli bir tarihçe.

"1990 sonrasıysa edebiyatımızda polisiye romanın atılım yaptığı yıllardır. Başta Ahmet Ümit olmak üzere, Tamer Ay, Osman Aysu, Ümit Kıvanç, Esmahan Aykol, Hasan Doğan, Engin Geçtan, Rıza Kıraç, Reha Mağden, Birol Oğuz, Celil Oker, Piraye Şengel, Nihan Taştekin, Armağan Tekdöner, Yıldırım Üztuğ belirli bir düzeyi tutturan polisiye romanlarıyla, bu türü seven okuyucularına büyük umutlar vermişlerdir."

Báb-ı Áli’nin emekçileri, ekmek parası için polisiye roman yazmışlar, çeviri yapmışlardır. Kemal Tahir’in yazdığı Mayk Hammer’ler edebiyattan anlayan birçok kişinin söylediği gibi, asıllarından çok daha iyi ve edebidir.

Polisiye roman ve edebiyatçılarımız ilişkisi üzerine, şimdiye kadar yapılmamış karşılaştırmaları bu kitapta bulacaksınız.

Eugene Sue’nun Paris Esrarı romanını, Karl Marx’ın, kendi ideolojisi bağlamında incelediğini bu çalışmadan okuyoruz.

Latin Harflerinin Kabulünden Sonra Çevrilen Polisiye Romanlar (1928-2006) birçok kitabı seçmeniz için yararlı bir kaynak. Seçtiğiniz kitap hakkındaki bilgi, sizi kitabı okuyup okumama konusundaki tereddütten kurtaracaktır.

Korkmayınız Mister Sherlock Holmes! iki ciltten oluşuyor, 1148 sayfa, ikinci cildin sonunda, Kaynakça, Kişi Adları Dizini, Yayınevleri Dizini yer alıyor.

Erol Üyepazarcı’nın bu çalışmasını kitap sever herkesin alacağı kanısındayım. Öyle bölümleri var ki, bir polisiye roman okuyorum duygusuna kapıldım. Elime aldığımdan beri de sık sık içindeki bilgiler için sayfalarını açmaya başladım.

Çok seyrek rastlanacak bir araştırma ürünü. Kitap severlerin kitapçıda bunu gördüğünde dayanamayıp alacağından kuşkum yok.

POLİSİYE ROMAN NEDEN OKUNUR

Polisiye romanın okurda karşıladığı pek çok gereksinim haricinde belki de en önemlisi, "kaçış zevki"dir ki, bu yadsınamaz bir gerçektir, ancak "kaçış zevki"nin sanatın her türünde olduğunu unutmamak gerekir. (...)

Bu nedenle polisiye romanın okuruna yoğun olarak "kaçış zevki" tattırması aslında bu türün olağanüstü niteliğinin ve sıradan yazın türlerine üstünlüğünün bir kanıtı değil midir? Okurların geleneksel bir polisiye romanı, örneğin bir Agatha Christie öyküsünü yalnızca "kaçış zevki" için okumaları onun değerini azaltan bir öğe olabilir mi? Topluma eleştirel hatta devrimci biçimde yaklaşan bir okurun bile kendi görüşlerini değiştirmeksizin polisiye yapıtlardan hoşlanması mümkün değil midir? Komünist lider Bukharin’in hastalık derecesinde polisiye roman düşkünü olduğu bilinir, öyle ki okumakta olduğu bir polisiye romanı bırakamadığı için önemli parti toplantılarına geç kaldığı bile olmuştur. Osmanlı padişahlarının en ilginci olan II. Abdülhamid’in her gece polisiye roman okutup dinlemeden uyumaması, acaba olayı yanlış yorumlayanların sandığı gibi padişahın vesveseli huyunun bir sonucu mudur yoksa bütün karmaşasıyla kábus gibi üstüne çöken koca Osmanlı İmparatorluğu’nun sorunlarıyla uğraşmakla geçen günlerin öldürücü yorgunluğundan bir anlık "kaçma" gereksiniminden mi ileri gelmektedir?

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Georges Simenon Flamanların Evinde Kabalcı

Özdemir Asaf Çiçek Senfonisi YKY

Sibel K. Türker Meryem’in Biricik Hayatı Doğan Kitap

Sandra Brown Kirli Oyun Altın Kitaplar

Melisa Gürpınar Dul Evinde İncesazGürer Yayıncılık
Yazarın Tüm Yazıları