"Türkiye bölgenin ticaret beyni olacak"

Güncelleme Tarihi:

Türkiye bölgenin ticaret beyni olacak
Oluşturulma Tarihi: Haziran 30, 2011 16:32

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin, yaptıkları çalışmalar ve yeni yaklaşımlarla bölgesinin ticaret beyni haline gelebileceğini belirterek, “Rotamız 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak, ihracatımızı 500 milyar dolara ve ihracatın ithalatı karşılama oranını yüzde 80'lere çıkarmaktır” dedi.

Çağlayan, Bakanlığı tarafından hazırlanan “Küresel Ticarette Türkiye'nin Yeniden Konumlandırılması: Dış Ticarette Yeni Rotalar” başlıklı çalışmayı değerlendirdiği toplantıda, 1-28 Haziran tarihleri arasında ihracatın geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24,8 artışla 10,5 milyar dolar olduğunu, ilk 6 ayda 65 milyar dolarlık ihracatın, bu yıl hedeflenen 127 milyar dolar ile 2008'de ulaşılan 132 milyar dolarlık ihracatı da geçeceğini gösterdiğini, Cumhuriyet tarihinin rekoruna imza atılacağını tahmin ettiğini söyledi. Türkiye'nin böylece 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefine doğru önemli bir sıçrama gerçekleştireceğini belirten Çağlayan, ancak bunun yeterli olmadığını, ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 60'ların altına düştüğünü, şimdi sıranın cari açık meselesine geldiğini ifade etti.

Çağlayan, 2023'te 500 milyar dolar ihracata karşılık 600 milyar dolar ithalat yapma, yani ithalatın yüzde 80'ini ihracatla karşılama hedefinin bulunduğunu kaydederek, cari açığın sürdürülebilir bir durum olmadığını vurgulayarak, “Döviz harcamalarını azaltmanın yollarından biri üretebildiğini ithal etme ihtiyacı duymayan bir sanayi yapısına kavuşmak” dedi.

Cari açığın azaltılması için yeni şeyler söylemek gerektiğini ifade eden Çağlayan, Türkiye ekonomisinin dış ticaret odaklı bir yapıya dönüştüğünü, bu nedenle dış ticareti akılcı yönetmek gerektiğini, bu amaçla cari açığın bariyeri olacak Girdi Tedarik Stratejisini (GİTES) uygulamaya koyduklarını anımsattı. Demir çelik, otomotiv ve makine sektörlerini analiz ettiklerini, kimya sektörü için çalışmalara başladıklarını, tekstil ve gıda/tarım sektörlerine ilişkin çalışmaların da yakında başlayacağını anlatan Çağlayan, demir çelik sektöründeki çalışmanın, dünyanın en büyük ithalatçısı Türkiye'nin, firmaların birbiriyle rekabet yerine güç birliğine gitmesiyle daha az maliyetle girdi tedarik edebileceğini ortaya koyduğunu, makine sektöründe en fazla buzdolaplarında kullanılan kompresörlerde açık verildiğini, bu alanda önde olan Çin ve Kore'nin başarısının altında girdi tedarik stratejisinin yattığını kaydetti.

Otomotiv sanayisinde ise Türkiye'nin plastik ve kauçukta dışa bağımlı olduğu, elektronik ve gömülü yazılımın çok önemli bir girdi kalemini oluşturduğu ifade eden Bakan Çağlayan, GİTES çerçevesinde yaklaşık 30 milyar dolarlık ara malı ithalatına ilişkin tespitler ve politika önerilerinin ortaya konulduğunu, yürüttükleri bir diğer çalışmanın ise “İl il dış ticaret potansiyeli” başlıklı analiz çalışması olduğunu, bunun da iller bazında ihracat potansiyelini ortaya koyduğunu dile getirdi.

TÜRKİYE, İHRACATINI YÜZDE 30 ARTIRMA KAPASİTESİNE SAHİP”

Bu potansiyeli harekete geçirecek yeni bir çalışmanın sonuçlarını paylaşmak istediğini söyleyen Çağlayan, 1995-2009 yıllarına ilişkin dünya verisi baz alınarak ülkelerin ihracat sepetlerinin sofistikasyonu, nüfusları ve GSYH'leri ile ihracat miktarları arasındaki ilişkiyi incelediklerini, Türkiye'nin ihracatını yüzde 30 artırma kapasitesine sahip olduğunu gördüklerini bildirdi. Çağlayan, çalışmanın, son 15 yılda Türkiye'nin ihracata konu üretimde önemli bir dönüşüm geçirdiğini, Türkiye'nin 2009 itibarıyla Brezilya, Rusya ve Hindistan'dan daha sofistike bir ihracat yapısına sahip olduğunu, Çin'in hemen gerisinde bulunduğunu gösterdiğini ifade etti.

Zafer Çağlayan, “Ancak Türkiye'nin orta ve ileri teknoloji ürün ihracatı milyon dolar olarak yıllar itibariyle artış göstermekle birlikte toplam ihracat içindeki payı 2006'dan itibaren yüzde 44 bandına oturmuştur. Türkiye'nin ürün çeşitlendirmesi yapması, yeni pazarlara nüfuz etmesi, geleneksel pazarlarına yaptığı ihracatın sofistikasyonunu artırması, yani katma değeri yüksek ürün ihracat yapısına geçmesi gerekmektedir” diye konuştu. Çalışmada, 1243 sektör bazında, Türkiye'nin her bir ülke ile ticaret potansiyeline sahip olduğu sektör sayısının tespit edildiğini, sektör sayısı olarak Türkiye'nin ihracat kapasitesini en fazla kullandığı ülkelerin yüzde 80 ile Azerbaycan, yüzde 78 ile Irak, yüzde 77 ile Bulgaristan ve yüzde 68 ile İran olduğunun belirlendiğini anlatan Çağlayan, ihracat potansiyelinin en az kullanıldığı ülkelerin ise yüzde 2 ile Kanada, Hong Kong ve Japonya, yüzde 5 ile Çin, yüzde 8 ile ABD, yüzde 11 ile Hindistan ve yüzde 38 ile Rusya olduğunu, kısa dönemde bu ülkelere olan potansiyeli tam kullanmayı amaçladıklarını kaydetti.

Bakan Çağlayan, Polonya, Slovenya, Macaristan, Slovakya, Litvanya, Çek Cumhuriyeti, Belarus ve Rusya'ya olan ihracat payının artırılabileceğinin belirlendiğini, ihracatta potansiyel arz eden sektör sayısı ve bunların toplam büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda ise karşılarına ABD, Almanya ve Çin pazarlarının çıktığını bildirdi. -PROJE BAZLI TEŞVİK SİSTEMİ- Teknolojik ürünlerin ihracattaki payının yukarı çekilmesi gerektiğini vurgulayan Çağlayan, ihracat, üretim ve yatırım zincirinin tek bakanlık çatısı altında toplanmasının cari açığa efektif çözümler getirilmesi için önemli bir imkan oluşturacağını, yeni dönemde “proje bazlı” yatırım teşvikleri ile ihracatta yeni sektörlere geçişin önünün açılacağını belirtti.

Çağlayan, “Türkiye'nin teknolojik ürün, katma değerli ürün ihraç etmesini sağlayacak yeni bir teşvik sistemine geçmesini gerektiren yeni bir dönem gelmiştir. Bunun yolu da proje bazlı yatırım teşvik sistemidir. Proje bazlı teşvik sisteminde yabancı-yerli ayrımı olmayacak. Proje öne çıkacak. Yatırımcıların Türkiye'ye gelmesini beklemek yerine biz onları bulacağız, yani yatırım avcılığı yapacağız” diye konuştu. Bakan Çağlayan, GİTES çerçevesinde, doğrudan yabancı yatırım ihtiyacı bulunduğu değerlendirilen 2010 itibariyle 7,5 milyar dolarlık ara malı ithalatı ve 5,5 milyar dolarlık dış ticaret açığının kaynağı olan ürün gruplarının tespit edildiğini, ithalata bağlı olunan sektörlerde üretim desenini değiştirecek katma değer ve istihdam sağlayacak yatırımların belirlendiğini anlattı. Çağlayan, “Yerli ve yabancı aktörlerle görüşmelerimizi yapıyoruz. İlk aşamada yatırım için davet edilebilir potansiyel alanları; motor, aktarma organları, paslanmaz çelik, vasıflı çelik, kompresör ve rulman olarak tespit ettik” dedi.

Türkiye'nin dünya ticaretinde belirleyici aktör olması için artık hattı müdafaa yerine sathı müdafaa politikasına geçmesi gerektiğini vurgulayan Çağlayan, şunları ifade etti: “Yaptığımız bu çalışmalar, dış ticaretteki atılımlarımız ve yatırım-üretim-dış ticaret üçlüsünü aynı çatıya entegre eden yeni yaklaşımla birlikte Türkiye, bölgesinin ticaret beyni haline gelebilecektir. Bu amaçla önemli iki uluslararası kuruluş ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesine yönelik kapsamlı bir proje başlatacağız. Rotamız, 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak, ihracatımızı 500 milyar dolara çıkarmak ve ihracatın ithalatı karşılama oranını yüzde 80'lere çıkarmaktır. Bu limana Türkiye'yi götürecek rüzgar ise ihracattır, ekonomi yapımızı dış ticaret odaklı yapıya dönüştürmektir.”

“ELEKTRİKLİ OTO YAPACAĞIM DİYE MONTÖRLÜK YAPAMAM”

Zafer Çağlayan, bir soru üzerine, devletin çeşitli kurumlarıyla, Türkiye'nin ihracat ve yatırım yaptığı ülkelerdeki olumsuz gelişmelere karşı kendilerini uyaracak mekanizmaların oluşturulması yönünde çalışmalar yaptıklarını, bunları birkaç ay önce devreye soktuklarını belirtti. Kamu ihalelerinde yabancı ürünlerin kullanımına ilişkin bir tedbir alınıp alınmayacağına ilişkin de Çağlayan, Başbakan Erdoğan'ın kamu kuruluşlarına, kamu alımlarında yüzde 15 yükseğine kadar Türkiye'de üretilen malların alınması yönünde genelge gönderdiğini anımsattı.

Çağlayan, “Bunu bütün kamu kurumlarının yapma mecburiyeti var. Bu dönem bunu zorunlu yaptıracak olan tedbirlerin çok yakında alındığını göreceksiniz. Hükümet olarak kesinlikle Türkiye'de üretilen malların alınmasını sağlayacak her türlü hukuki tedbir alınacaktır” dedi. Bazı ürünler, enerji gibi sektörlerde ithalatın zorunlu olduğunu, ancak otomotivde bazı ürünlerin yerinin başka ürünlerle doldurulabileceğini vurgulayan Çağlayan, şöyle devam etti: “Otomobillerde kullanılan kauçukların hepsi ithal ediliyor. Bir Ar-Ge, inovasyonla kauçuğun gördüğü işler başka şeylerle görülebilir. Bu çerçevede biz bunları kullanmak zorunda değiliz. Biz kendi elimizde olan bir şey kullanabiliriz. Bakın elektrikli oto... Güzel. Benim bu konuda olmazsa olmazım var. Elektrikli oto çevreye duyarlı, yakıt az harcıyor, falan filan... Ama bana ne getirecek? Elektrikli otonun üretim teknolojisi normal otodan çok farklı. 5 milyar dolarlık aktarma organı ve motor ithal ediyoruz dışarıdan. Elektrikli otoda bir elektrikli motor koydun mu, gidiyor. Şimdi bu konuda Türkiye olarak ben elektrikli oto yapacağım diye dışarıdan motor, aktarma organı ithal edip burada montörlük yapamam. Bu bizim anlayışımızda yok. Elektrikli oto yapacakların da dikkatine, buradan özellikle ifade ediyorum. Şu anda elektrikli oto 10-12 bin avro, elektrikli otoda kullanılan akü 10-12 bin avro. Şu anda bu teknoloji Türkiye'de yok. Elektrikli her araca bir pil getirirsen dış ticaret açığı önlenemez noktalara gider.”

Elektrikli oto pili Türkiye'de yapılmak istenirse lityum hammaddesinin Türkiye'de bulunmadığını, Bostwana, Zimbabve ve Şili'deki maden yataklarının Çin başta olmak üzere pek çok ülke tarafından kapatılmış durumda bulunduğunu anlatan Çağlayan, “O firma Türkiye'ye vermediği zaman ne yapacağız? Zorla alacak halimiz yok. Bir taraftan da tedarik zincirini sağlamak zorundayız” dedi.

Otomotiv sektöründe motor ve aktarma organlarının yurt dışında üretildiğini, Türkiye'de işin “hamallığının” yapıldığını ifade eden Çağlayan, “Otomotiv sektörümüz güzel, ihracatta güzel, istihdamda güzel, ama bizi tatmin etmiyor bu kısmı. Niye biz kendi motorumuzu, aktarma organımızı kendimiz yapmayalım? Neyimiz eksik? Biz kesinlikle kendi üreteceğimiz ürünleri ithal etmeyecek bir yapıya geleceğiz. Yapacağımız iş bu” diye konuştu. Bu arada, Mersin'de 5 yılda 8,2 milyar dolar yatırım yapılacağını belirten Bakan Çağlayan, bu yatırımlar içinde yıllık 30 milyon yolcu kapasiteli havaalanı, konteyner limanı, 800 milyon dolarlık turizm yatırımı ve karayolu yapım işlerinin bulunduğunu, ilave 5 serbest bölge, 1100 yataklı Türkiye'nin 6. büyük hastanesinin kurulacağını ifade etti. Çağlayan, “Mersin, Türkiye'nin Singapur'u olacak. Dünyanın en büyük ticari aktarma merkezlerinden biri olacak” dedi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!