Rekabet Kurulu: Demirbank sıkıştırılmadı, kendisi battı

Güncelleme Tarihi:

Rekabet Kurulu: Demirbank sıkıştırılmadı, kendisi battı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 09, 2001 00:00

Haberin Devamı

Rekabet Kurulu, yaşanan mali krizin başlangıç noktası olarak görülen Demirbank'ın başka bankalarca sıkıştırıldığı yönündeki iddiaları gerçekçi bulmadı. Kurul Başkanı Prof. Dr. Tamer Müftüoğlu, krizde bankaların ‘uyumlu eylemde’ bulunmadığının tespit edildiğini belirterek, ‘‘Soruşturma açılmasını gerektiren bir durum yok’’ dedi.

Rekabet Kurulu Başkanı Prof. Dr. Tamer Müftüoğlu, 2000 yılının kasım ayındra yaşanan krizde bankaların uyumlu eylemde bulunmadığının tespit edildiğini açıkladı. Bir rapor hazırlatarak kriz dönemini incelettiren Rekabet Kurulu, ‘‘Ortada Demirbank'ı sıkıştırıp, piyasanın dışına atmak için uyumlu bir eylemin olmadığı’’ sonucuna vardı.

2000 yılı ekim-kasım dönemini kapsayacak şekilde hazırlatılan rapora göre, Rekabet Kurulu'nun bir soruşturma açılmasına gerek olmadığı sonucuna varıldığını belirten Müftüoğlu, bankaların ellerindeki fazla nakiti vermeme konusunda birlikte hareket ederek krize neden oldukları yönündeki yorumları şöyle çürüttü:

‘‘Bankaların ellerindeki fazla nakitleri vermemeleri uyumlu eylemin sonucu değil, kendi değerlendirmelerinin tabii bir sonucu. Aksi takdirde riski kendi üstlerine almaları gibi bir durum söz konusu olacaktı.’’

Raporun sadece ‘‘uyumlu eylem’’ yönünden bir inceleme olduğunu belirten Mütüoğlu, ‘‘hakim durum’’ olmasının da mümkün olmadığını kaydetti. Müftüoğlu, ‘‘Birlikte hakim durum olabilirdi’’ demekle birlikte bunun uyumlu eylemin sonucu ortaya çıkabilecek bir durum oldğunu vurguladı.

RAPOR NE DİYOR?

Türkiye'de kamu borçlanmasını sürdürme gayreti ile banka bilançolarında risk biriminin, Merkez Bankası para ve kur politikaları ile teşvik edildiği ifade edilen raporda, şu görüşler yer aldı:

NASILSA DEVLET KURTARIR:

Bu çerçevede, bankaların faiz oranı riski ve kur riski algılamaları zayıflamıştır. Kamu otoritesinin nasıl olsa bankaları kurtarmak için devreye gireceği inancı güçlendirilmiştir. Dün kamu borçlanmasının sürdürülmesi için gerekli olan bu yaklaşım bugünkü problemlerimizin temel nedenidir.

BİRLEŞMELER KAÇINILMAZ:

Bankacılık reformunun 2000 yılı programının gündeme alınmış olmasının nedeni de, bu risklerin banka bilançolarından temizlenmesidir. Önümüzdeki dönemde bu tür riskler için ek sermaye bulundurulması gereği yüzünden banka birleşmeleri ülkemizin gündemine girecektir.

DEMİRBANK'IN SIKINTISI:

Söz konusu riskler tüm banka bilançolarında bulunmakla birlikte, Demirbank'ın da içinde bulunduğu bir dizi bankanın bilançoları bu süreçten fazla etkilendi. Bu bankalar daha fazla risk alarak büyümeyi tercih etmişlerdir. Krizin yapısal temeli bankacılık sistemindeki bu ikili yapı ve riskli bilançolardır. Demirbank'ın içine düştüğü likidite sıtıntısı zaten beklenmesi gereken normal bir gelişme olarak algılanmalıdır.

FON BULMANIN YOLLARI VAR:

Bankaların kısa vadeli fon ihtiyaçlarını Merkez Bankası bünyesindeki resmi interbank piyasasından, İMKB tahvil ve bono piyasasından ve bankalar arasında bir telefon piyasası olan ikincil interbank piyasasında karşılayabilmeleri mümkündür. Anılan ilk iki piyasada belli işlem limitleri dahilinde tüm işlemler gücünce altında bulunmaktadır.

DEMİRBANK SIKIŞTIRILMADI:

Ortada Demirbank'ı sıkıştırıp, piyasanın dışına atmak için uyumlu bir eylemin olmadığı düşünülmektedir. Demirbank'ı fonlamayı reddeden bankaların piyasada hakim durumda olduklarını iddia edebilmek de mümkün görünmemektedir.

Demirbank'ın sıkıntısının nedenleri

Demirbank'ın probleminin üç temel nedenden kaynaklandığı kaydedilen raporda, şöyle denildi:

Öncelikle bankanın fonlama biçimi nedeniyle kısa vadeli likidite ihtiyacı çok yüksektir ve piyasada uzunca bir süredir tedirginlik yaratmaktadır.

İkinci olarak, BDDK'nın bankalara açık pozisyonlarını kapatmaları talimatı vermiş olması ve kontrolun mevzuata uygun olarak tüm grup şirketleri konsolide edilerek yapılacağını belirtmesi sistemin döviz almak için likidite ihtiyacını birdenbire artırmış ve Demirbank'ın fonlanma olanaklarını daraltmıştır.

Üçüncü olarak ise Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yönelik olarak, yabancı yatırımcıların risk algılamasının 2000 yılının üçüncü çeyreğinde artmaya başlaması, ülkemize yabancı fon girişlerinin sınırlandırmış ve çıkışı hızlandırmıştır. Hükümetin iyi niyet mektubu çercevesinde verdiği bir dizi sözü tutmamış olması ve bu nedenle IMF kredisinin üçüncü dilimi ile Dünya Bankası mali sektör kredisinin ilk ödemesinin ertelenmesi bu risk algılamasını daha da arttıran faktörler olmuştur.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!