Özerk kurullar ve siyaset

Güncelleme Tarihi:

Özerk kurullar ve siyaset
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2001 00:00

SİYASETÇİLERİN yetki alanları sınırlandırılıyor. Çünkü, en ufak teknik kararlar dahi siyasi dürtülerle alındığında ekonominin nerelere gelebileceğini yaşayarak gördük. Ama, yaşadıklarımızdan dersler çıkardığımızı söyleyemeyiz. Çünkü, siyasetçilerin ellerindeki yetkileri bırakmakta hálá isteksiz olduklarını görüyoruz.1999 yılı sonundan beri çeşitli özerk kurullar kurulmaya başlandı. Örneğin, Bankacılık Üst Kurulu, Telekomünikasyon Üst Kurulu ve Enerji Sektörü Üst Kurulu gibi yasal güvence içinde özerk kurullar oluşturuldu. Kurulların amacı, ilgili oldukları sektörleri yasalarındaki yetkiler çerçevesinde denetlemek ve yönlendirmek.ZAMAN GEREKİYORÖzerk kurulları gerekli gördüğümüz için değil, bize kredi veren uluslararası kuruluşların dayatmalarıyla kuruyoruz. Doğal olarak, uygulamada sorunlar çıkıyor. İktidardaki siyasetçiler ellerinden kaçırdıkları yetkileri kullanamamanın ıstırabını çekiyorlar. Bu sıkıntı, iktidardaki siyasetçiler tarafından ‘‘özerk kurumlara söz geçiremedikleri için devletin etkinliğinin azalması’’ olarak dile getiriliyor. Siyasetçiler gerçekten söz geçiremiyorlarsa, bu kurullar kendilerinden bekleneni yerine getiriyorlar demektir. Çünkü, amaç, zaten bu kurulların söz sahibi olduğu sektörlerde siyasetçilerin etkilerinin ve yetkilerinin sıfırlanmasıydı. Bu şekilde, devletin etkinliği azalmayacak, aksine artacaktır. Fakat, siyasetçilerimiz kendilerini ‘‘devlet’’ olarak gördüklerinden, kendi sesleri duyulmadığında, işler arzuladıkları gibi gitmediğinde devletin de etkinliğinin azaldığını sanıyorlar.Şimdiye kadar kurulan özerk kurulların gerçekten kendilerinden bekleneni vermeleri biraz zaman alacak. Bu kurullarla iktidardaki siyasetçiler arasında zaman zaman çatışmalar yaşanacak.Bugünkü haliyle, kurullara yapılan atamalar siyasi etkilerden arındırıldıkça, çatışmalar daha da artacak. Ama, devleti ele geçirdiklerini düşünmeyen yeni siyasetçiler işbaşına geldiğinde, bu çatışmalar azalacak ve yok olacaklar. Dolayısıyla eski alışkanlıklarımızdan vazgeçmek bu aşamada biraz zaman alacak.DEĞİŞİM KAÇINILMAZTürkiye'de yasal açıdan özerk olan ilk kurum Merkez Bankası'dır. Daha sonra özerk olarak Sermaye Piyasası Kurulu kurulmuştur. İşlevsel açıdan Merkez Bankası'nın her zaman tam olarak özerk olduğu söylenemez. Çünkü, siyasetçiler ‘‘kendi istediklerinin yapıldığı’’ sürece özerkliğe saygı duymuşlardır. Özerk bir kurum kendi başına iktidara danışmadan bir karar aldığında ise ‘‘devlet içinde devlet’’ olmakla suçlanmıştır.Artık bu bakış açısı değişecektir. Değişmek zorundadır. Aksi takdirde, Türkiye ekonomisinin değişen dünyada rekabet gücü giderek azalacaktır. Türkiye siyasetçinin yetki ve sorumluluklarını yeniden tarif etmek zorundadır. Aynı çerçevede, ‘‘devlet’’ ve ‘‘siyasi iktidar’’ kavramları da yeniden tanımlanacaktır.Bu tanımlar yapıldığında devletin örgütlenmesi daha sağlam temeller üzerine oturacaktır. Sonuçta, özerk kurullar herkesi şaşırtabilecek kararlar alsalar dahi yetkilerini tartışmayı aklımıza dahi getirmeyeceğiz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!