Kavi: Program detaylarını yitirdi, yeni iş planı şart

Güncelleme Tarihi:

Kavi: Program detaylarını yitirdi, yeni iş planı şart
Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2001 02:06

İSO Meclis Başkanı Hüsamettin Kavi, 2002'ye girmeden önce hükümetin bir iş planı yapmasını isterken, ‘‘Uygulanan programın artık detayları kalmadı, hükümet ay ay ne yapacağını belirlesin’’ dedi. Gelmesi beklenen dış kaynağa da çok güvenilmemesi gerektiğini söyleyen Kavi, ‘‘Dolar bir ay düşse ne olur, eğer gelecek ay ne olacağını bilmiyorsanız’’ diye konuştu.

İSO (İstanbul Sanayi Odası) Başkanlığı'ndan ayrılıp Meclis Başkanlığı'nı üstlenen Hüsamettin Kavi, hükümetten 2002 yılına girmeden önce detaylı bir ‘‘iş planı’’ hazırlamasını istedi. ‘‘Daha önceki iki stand-by sonrası gelen mali yardımın nasıl harcandığı ortadayken, gelecek yeni kaynağın da sonuç vermeyeceğini görmek lazım’’ diyen Kavi, yeni kaynağın sadece borçların döndürülmesi açısından güven verdiğini ancak bunun da yeterli olmayacağını söyledi. Kavi, ‘‘Dolar gevşemiş, faiz gevşemiz. 15 gün, bir bir ay düşse ne olur, eğer bir sonraki ay düşüp düşmeyeceğini eğer bilmiyorsanız’’ derken, mevcut programın detaylarını yetirdiğini, bunu nedenle ay ay yapılacak işlerin planlanmasının şart olduğunu vurguladı. Kavi, bu yılı ve 2002 yılına ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:

Mevcut koşullara bakarak, sizce yeni bir yıla girerken nasıl bir yöntem izlenmesi gerekiyor?

2002'nin başında Türkiye'nin son iki yılını çok iyi görmesi lazım. Geçmiş 10 yılı, 20 yılı bilmek elbette önemli ama son iki yılı çok iyi teşhis etmek lazım. Türkiye'nin son iki yılda nerede hata yaptığını, neleri başaramadığını kavrayamazsa 2002'den sonuç alma şansı yok. Aslında 2001'e girerken önümüzdeki gerçekleri doğru anlayamamanın faturasını ödüyoruz, krizin nedeni de budur. Karar vermemiz lazım; olmayan kaynakları mı harcayacağız, yoksa yeni kaynak mı yaratacağız? IMF ile şimdiye kadar 2 stand-by yaptık ve üçüncüsünün eşiğindeyiz. 99'un sonunda bir anlaşma yaptık mali yardım aldık bir yılda onu tükettik, 2001 yılının başında bir anlaşma daha yaptık yine bir maddi kaynak aldık onu da tükettik. Şimdi bir 10 milyardan daha söz ediyoruz. İlk ikisinin nerelere, nasıl harcandığını ortadayken, aklı başında politikalar belirleyememiş, bunları belli bir program içinde hedeflerine taşıyamamış Türkiye için, bu üçüncü mali yardımın da sonuç vermeyeceğini görmemiz lazım.

BİR SONRAKİ AY NE OLACAK?

Son günlerde gelecek kaynağa bağlı bir iyimserlik yaşanıyor, bu da 2002 beklentilerini olumluya çevirmiş durumda...

Bu iyimserlik Türkiye'nin borçlarını yönetebilceğine ilişkin güvenin artmasıdır. Türkiye borçlarını öder, bir para basma sürecine girmez, hiperenflasyon olmaz, konsolidasyon riski yoktur anlamına geliyor bu. Dış mali yardım konusu bu riskleri ortadan kaldırıyor. Bu nedenle de dövizde, faizde bir gevşeme var ama asıl olan dengelerin sürdürülebilir hale gelmesi. 15 gün, bir ay düşse ne olur, eğer bir sonraki ay düşüp düşmeyeceğini bilmiyorsanız. Bu sürecinin kalıcı olması lazım.

O zaman ne yapmak lazım?

Türkiye iki yerde hata yapıyor, yıllardır. Bir tanesi dış ticaret dengesinde. Bazen TL'yi aşırı değerli tutup ithalat cenneti oluyor. Dış ticaret açığı 2000'de olduğu gibi yoldan çıkıyor, sonra da büyük devalüasyon yapmak zorunda kalıyor ve ağır faturalar ödüyor. ikincisi de bütçe açığını kontrol edemediği zaman büyük reel faizler ödüyor. O reel faizlerde bugün üretimi artık yok etme noktasına kadar getirdi.

İçinde bulunulan koşullarda bu nasıl başarılabilir?

Bütçe açığını azaltarak, gelirlerini artırarak başarır. Bütçe açığını azaltmanın üç unsuru var. Bir, gereksiz harcamalar yapmayacaksınız, gereksiz ve verimsiz olan tüm harcamaları durduracaksınız. İki, yapacağınız harcamaların kalitesini artıracaksınız yani 1 liralık malı 2 liraya almayacaksınız. Paranızı doğru kullanacaksınız. Üçüncüsü de bu alınacak desteklerle, üretime kaynak aktaracaksınız ve üretimin rekabet gücünü artıracaksınız. Bunun anlamı şu, eğer üretim üzerindeki vergileri, kamunun yükünü azaltırsak rekabet gücü artar, o zaman üretim büyür, büyüyen üretimden daha fazla vergi toplanabilir. Bunun için de önünde fazla zamanı yok, 2002'ye girmeden çok ciddi bir iş planı yapması lazım. Eğer 2002 için Türkiye bir iş planı yapmaz ise, bu iş planının taraflarını belirlemez, hangi işleri hangi zaman dilimi içinde sonuçlandıracağını, buradan ne tasaruf elde edemeyeceğini ve nakit akışını da buna göre planlamaz ise 2002 yılının verilecek dış mali destekle, üzülerek ifade ediyorum, kesinlikle sonuç vermez.

Bir iş planı istiyorsunuz ama, zaten uygulanmakta olan bir program söz konusu...

Bu programın şu anda artık alt detayları kalmadı. Ana hatları yerinde durmakta, burada bir yanlışlık yok. Şimdi bunu bizim detaylandırmamız gerekir. Her ay hangi işleri yapacağız, Siyasi reformlardan tutun da kamuda verimliliği sağlayacak, kamu kayıtlarını sağlam bir zemine taşıyacak, borçlanma yerine vergi gelirleriyle ekonomiyi sürdürebilir hale getirecek, vergi gelirlerini de doğru harcayacak bir yönetim anlayışı gerekiyor. Bunu başaramadığı sürece, krizden çıktığımızı düşündüğümüz tarihlerde yeni krizleri davet ederiz.

Sanayici projeksiyonu varsayımlarla yapıyor

Sanayicilerin şu anda 2002 yılı için çok net projeksiyonlar yapamadığını söyleyen Hüsamettin Kavi, ‘‘Ancak bir takım varsayımlar üzerinden haraket edeceğiz’’ dedi. Kavi, yeni yıl projeksiyonlarına ilişkin şunları söyledi: ‘‘Bütçe ve plan hedeflerini tabii ki dikkate alacağız ancak bunları tedbirli bir iyimserlikle alacağız. 2002 yıl sonu için öngörülen enflasyon hedefini şu an sanayicinin aynen öngörmesi, hükümetin önümüzdeki iki ay içinde atacağı adımlara bağlı. Bu konuda önce güvence verilmesi lazım, çünkü bu sadece matematiksel ve kağıt üzerindeki bir hedef değildir. Onun ötesinde borçlanma ihtiyacı ne olacak? Üretimi bugüne kadar yok etme noktasına getiren konu Türkiye'nin ödediği reel faizlerdir. Bu reel faizler devam ettiği sürece üretimin tekrar eski rotasına, eski gücüne kavuşma şansı yok. Türkiye üretimini sağlığa kavuşturamadığı sürece de hiçbir projesini hayata geçiremez. Üretmeyen bir ülke neyi tüketecek? Tabii üretmek de yetmeyecek, o gerçeği de bilmeli, üretecek ama rekabet gücü olan ürünler üretecek. Elbette burada hepimize, her kesime görev düşüyor, başka çaresi yok.’’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!