İstihdamda 'yanlış adım' uyarısı

Güncelleme Tarihi:

İstihdamda yanlış adım uyarısı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 22, 2010 10:35

Hak-İş, istihdam stratejilerinin belirlenmesi ve işsizlik sorununun çözümü için alınacak kararlar ve atılacak adımlar konusunda uyarılarda bulundu.

Konfederasyon, Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağına ilişkin görüş ve önerilerini içeren bir rapor hazırlayarak Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer ile Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün'e iletti.

Raporda, güvenceli esneklik, esnek çalışma modelleri, fazla çalışma süreleri, özel istihdam büroları-geçici iş ilişkisi, bölgesel asgari ücret gibi konularda değerlendirmelerde bulunuldu.

Raporda, yatırımlar arttırılıp yeni iş yerleri veya işler ortaya çıkarılmadan, çalışma saatleri azaltılıp artan iş saatleri için işsizler istihdam edilmeden başvurulacak hiçbir yolun işsizliğe çare olmayacağı vurgulandı.

Güvenceli esneklik, esnek çalışma modelleri, fazla çalışma süreleri gibi kavramların “insana yakışır iş” perspektifinde tartışılması gerektiği belirtilen raporda, işveren kesiminin “devrim” niteliğinde olduğunu belirttiği İş Kanunu ile çalışma hayatının esnekleşmesi adına bir çok değişiklik yapıldığına işaret edildi.
Öncelikle İş Kanunu'nun alt işverenlik, geçici iş ilişkisi, belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi, kısmi ve tam süreli iş sözleşmesi, çağrı üzerine çalışma, fazla çalışma ücreti ve çalışma süresi ile ilgili hükümleriyle gelen “esnek çalışma” uygulamalarının beraberinde getirdiği sorunların çözülmesi gerektiği belirtilen raporda, esnek çalışma modellerine sosyal güvenlik sistemi açısından da dikkat edilmesi gerektiği ifade edildi.

“SOSYAL GÜVENLİK 'TAMLAR' ÜZERİNE KURULU”

Türk sosyal güvenlik sisteminin, tam çalışma, işsiz kalmama, tam istihdam gibi her şeyin “tam” olduğu bir çalışma hayatı üzerine kurulduğuna dikkat çekilen raporda, esnek çalışma modelleri ile sigortalılık kavramının hukuki yapısında bir sorun olmamakla birlikte sosyal sigorta haklarının kazanılmasında kısa vadeli sigorta kolları ve uzun vadeli sigorta kollarından hak sahibi olmada uygulamada hak kayıplarının yaşanmasının kaçınılmaz olduğu uyarısında bulunuldu.
Raporda, şunlar kaydedildi:

“Özellikle sosyal sigorta haklarının denetimi bakımından öngörülen bazı tedbirlerde ay 30 gün esasından hareketle tebliğde öngörülen şartlar haricinde işverenin, işçinin neden 30 günden az çalıştığını kabul edilebilir gerekçeye dayandırılarak bildirmesi aksi halde idari para cezası ile karşı karşıya kalmasına neden olacak hukuki yapı öngörülmüştür. Bu uygulama İş Kanunu'ndaki esnek çalışma modelleri dikkate alındığında tutarsız bir düzenlemedir.”

“KIDEM TAZMİNATI GELİŞTİRİLMELİDİR”

Hak-İş'in kıdem tazminatı konusunda bir fon oluşturulmasını eskiden beri savunduğu ifade edilen raporda, “Kıdem tazminatının bir fona bağlanması hükmü İş Kanunumuza 1975 yılında girmiştir. O günden bu güne kadar maalesef bu konu gerçekleşememiştir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun hazırlık aşamasında görev alan 9 kişilik Bilim Heyetinin de tavsiyelerine uygun olarak hazırlanan taslak metin üzerinde gerekli düzeltmeler yapılarak o taslağın tasarıya dönüştürülmesi ve kanunlaşması tüm çalışma hayatımızı son derece rahatlatacak hem işçiler için ve hem de işverenler için son derece müspet katkılar sağlayacaktır” görüşüne yer verildi.

Kıdem tazminatına ilişkin mevcut durumun fona dönüştürülmesi ile ilgili mahzur olarak anlatılanların fonun sağlayacağı katkılar karşısında son derece zayıf düştüğü savunulan raporda, “Ekonomik açıdan, sosyal hayatın tanzimi açısından son derece faydalı olacak bir kıdem tazminatı fonu, hak kayıplarına yol açmadan, kazanılmış hakları güvence altına alacak şekilde devlet güvencesinde geliştirilmelidir” denildi.

“KİRALIK İŞÇİLİK KABUL EDİLEMEZ”

Kamuoyunda “kiralık işçilik” olarak bilinen, “özel istihdam bürolarının mesleki faaliyet olarak geçici iş ilişkisinde bulunmasına yönelik düzenlemelerin, iş piyasasında kaos yaratacağı” değerlendirmesinde bulunulan raporda, bu büroların aracı kurum olma niteliğinden çıkarılarak doğrudan işverenmiş gibi çalışmalarının asla kabul edilemeyeceği vurgulandı. Raporda, şunlar kaydedildi:

“Sosyal koruma sitemleri geliştirilmemişken, İş Kanunu'nun uygulanması tam olarak sağlanamamışken, esnek çalışma modellerinin sosyal güvenlik boyutu sağlam temellere oturtulmamışken, sendikal örgütlenmenin önündeki engeller dururken, toplu iş sözleşmelerinin kapsamı AB ülkelerine kıyasla sınırlıyken oldubittiye getirilerek yapılacak bir düzenleme iş piyasasında bir kaos yaşanmasına neden olacak, işsizlik ve beraberindeki sorunların, çalışma hayatında yaşanacak sorunlarla birlikte daha da derinleşmesine neden olacaktır.”

2821 Sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'na ilişin değişiklik teklifinin neden yasalaştırılamadığının izah edilemediği ifade edilen raporda, bu değişikliğin birkaç maddedeki iyileştirmelerle çalışma yaşamına rahatlama getireceği belirtildi.

“BÖLGESEL ASGARİ ÜCRET...”

Bölgesel asgari ücret tartışmasının başlatılmasının dahi bir dizi sıkıntıyı beraberinde getireceğini savunulan raporda, şu görüşlere yer verildi:

“Bölgesel asgari ücret uygulaması geçmişte ülkemizde 3 yıl uygulanmış ve başarılı olmamıştır. Bölgesel asgari ücret uygulamaya geçirilirse toplumsal, ekonomik ve teknik açıdan bir dizi soruna neden olacaktır. Bölgesel asgari ücret, gelir adaletsizliğini artıracağı, yoksulluğu derinleştireceği, politik istismar konusu yapılarak bölgesel ayrımcılığı körükleyeceği için toplumsal sorunlara neden olacaktır. Toplu iş sözleşmesi düzenini torpilleyeceği, istihdama katkı sağlamayacağı ve haksız rekabet yaratacağı için de bölgesel asgari ücret ekonomik ve sosyal sorunlara yol açacaktır. Bölgesel asgari ücret, emeklilik ya da işsizlik ödenekleri ile asgari ücrete bağlı cezalar başta olmak üzere asgari ücrete dayalı konularda teknik açıdan bir kargaşaya neden olacaktır.

İşverenlerin istediği üretim maliyetlerini ve vergi yüklerini azaltmaksa, zaten hükümet yeni uygulamalar ile yaygın bir şekilde sektörel boyutu da olan
teşvik uygulamalarına başlamıştır. Ayrıca devlet asgari ücret üzerindeki işveren yükünün bir bölümünü de üstlenmiştir. Firmalara ürettikleri gıda, giyim, mobilya ve dayanıklı tüketim malları için mevcut satış fiyatları üzerinden bölgesel fiyatlandırma ile geri kalmış bölgelere daha düşük fiyat uygulamalarının istenmesi ne derece mantıklı değilse, yeni tartışmaya konu olan bölgesel asgari ücret de o derece mantıklıdır.

Yapılması gereken, gelir adaletsizliğini giderecek politikalar üretmektir. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi geliri olmayan herkese asgari düzeyde bir gelirin sağlandığı, düzenli gelir yardımı sistemi kurulmalıdır.”

“YENİDEN TARTIŞILMALI”

Hak-İş'in raporunda, 2023 yılına kadar Türkiye iş piyasasının sorunlarının hafifletilmesini hedefleyen bir strateji belgesinin sağlam temellere oturtulmasının ve taraflarla daha fazla tartışılmasının önem taşıdığı vurgulanarak, “Atılacak yanlış adımların faturası ve oluşacak kaos, gündemi yoğun olan ülkemiz açısından, tahribatlar yaratacak kadar ağır olabilecektir” denildi. Raporda, taraflardan alınan görüşlerin yapılacak bir toplantıda, taslak metin üzerinden yeniden tartışılmasının faydalı olacağı kaydedildi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!