IMF ile bir ‘üç yıl’ daha

Güncelleme Tarihi:

IMF ile bir ‘üç yıl’ daha
Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2001 00:00

IMF ile ilişkilerimizi yeni bir boyuta taşıyoruz. 2000 yılında uygulanmasına başlanan üç yıllık 17. stand-by düzenlemesi 2002 yılı sonunda enflasyonun tek haneli rakamlara inmesiyle bitecekti. Olmadı. Çeşitli yol kazalarına uğradık.Kasım ve şubat krizleriyle 17. stand-by düzenlemesinin hedeflerine ulaşılması zaten imkansız hale gelmişti. Mayıs ayında yapılan ‘‘tazeleme’’ enflasyona değil, devletin borçlarını zamanında ödeyebilmesine yönelikti. Bu anlamda başarılı da olundu.Ama, ‘‘dalgalı kur’’ seçimiyle ekonomik dengeleri daha da bozduk. Sonuçta, enflasyon yüzde 90'ın üzerine fırladı. Milli gelirimiz bu yıl reel olarak yüzde 10'dan fazla azalıyor. Dolar bazında da milli gelirimizin üçte birini kaybetmiş bulunuyoruz.YENİ DURUMİki yıl içinde IMF'den toplam 19 milyar dolar civarında yeni kredi limiti aldık. Yakında gelecek 3 milyar dolarla beraber bu yıl sonuna kadar 15 milyar dolar civarında bir krediyi kullanmış olacağız. Bu paralarla ne yaptık diye baktığımızda, borçlarımızı ödemekten başka bir şey yapmadığımızı görüyoruz.Şimdi, IMF ile 18. stand-by düzenlemesi içine gireceğimiz anlaşılıyor. Daha ayrıntıları bilinmese de, yeni yapılacak üç yıllık düzenleme ile IMF'den 10 milyar dolar alınabileceği konuşuluyor.Akla ilk gelen soru şu: Son iki yılda IMF'den 15 milyar dolar kullandığımız halde bir şey yapamamışken, yeni gelecek 10 milyar dolar bize üç yıl yeter mi? Konuya böyle yaklaşırsak, bu paranın yetmeyeceği çok açık. Ama, gerçekçi ve inandırıcı olduğumuz takdirde, IMF'den gelecek 10 milyar dolara dahi ihtiyaç duymayabiliriz. Yeter ki, ekonomi yurtdışından yeniden borçlanabilir duruma gelsin ve borçlanma ihtiyacı düşsün.Yeni program, 2000 yılı programı gibi, çok ciddi hedefler içerecektir. Her şeyin aynı kaldığı, 2002 yılı rakamlarının yanına 2003 ve 2004 yıllarına ait rakamlar konarak yeni program olmayacaktır. Büyük bir olasılıkla, 2004 yılı sonunda enflasyonun yeniden tek haneli rakamlara ineceğini programlayacağız. Bankacılık sektöründen başlamak üzere çok ciddi yapısal önlemler programın başında alınmaya başlanacak. Burada da, hükümetin ciddiyetini anlayacağız.GERÇEKÇİ OLMAKAma, ne yaparsak yapalım, yeni program 2000 yılındaki programın sahip olduğu inandırıcılığa (ki inandırıcılığının çok fazla olduğu söylenemezdi) sahip olamayacak. İnandırıcılık sonuçlar alındığında yavaş yavaş oluşacak. Bu da yeni programın önündeki en büyük engel olacak. Dolayısıyla, yeni programın daha işin başında inandırıcılığını sağlayacak ‘‘şaşırtıcı’’ önlemlere ihtiyacı var. Bu çeşit önlemleri içermemesi yeni programa ‘‘eski tas, eski hamam’’ görüntüsü verecek. 2000 yılı programının aksine, yeni programın Kemal Derviş dışında siyasetçiler tarafından sahiplenilmesi inandırıcılığı bir ölçüde artıracaktır.Türkiye, bugün uyguladığı şekliyle ‘‘dalgalı kur’’ sistemiyle hiçbir yere gidemez. Bu kur rejiminin yarattığı ve yaratacağı belirsizliklerle Türkiye ekonomisinin sorunlarına çözüm bulmak mümkün değildir. Bunu IMF'nin de öğrendiğini düşünüyoruz.Üç günlük olumlu havaya güvenerek üç yıllık bir programı yanlış uygulamaların üzerine oturtmak ekonomideki riskleri artıracaktır. Gerçekçi olmak gerekiyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!