Hükümet IMF ile neden anlaşmadı

Güncelleme Tarihi:

Hükümet IMF ile neden anlaşmadı
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2010 12:51

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin içinde bulunduğu aşamada, Uluslararası Para Fonuyla (IMF) yapılacak bir anlaşmanın getirebileceği kredibilite katkısının çok fazla olmayacağını söyledi.

Ali Babacan, CNNTürk Televizyonunda, IMF ile ilişkiler başta olmak üzere ekonomideki son gelişmeleri değerlendirdi.

Küresel kriz ile birlikte, IMF ile yeni bir program yapılıp yapılamayacağı konusunda yaklaşık iki yıldan buyana müzakereler yaptıklarını anlatan Babacan, bu dönemde “doğrunun ne olduğu” konusunda IMF ile tam bir mutabakata varamadıklarını söyledi.

IMF'nin baştan, Gelir İdaresi'nin BDDK gibi bir yapılanma olması, belediye gelirleri gibi konularda önerileri olduğu belirten Babacan, belediyeler ile ilgili düzenlemelerin yapıldığını ancak Gelir İdaresinde önerilen yapılanmayı kabul etmediklerini, bunun üzerine de bu konuların geçen yılın sonu itibarıyla bir tartışma konusu olmaktan çıktığını kaydetti.

Ali Babacan, IMF ile müzakerelerde projeksiyonlarda tam bir mutabakata varılamadığını kaydederek, IMF ile müzakerelerde, 31 Aralık 2009 itibarıyla, siyasi içerik, sonuç getiren hiç bir konunun kalmadığını vurguladı.

Babacan, müzakerelerin uzaması üzerine de IMF ile bir süredir gündemde olan 4. madde konusunda IMF heyetini çağırdıklarını anlattı.

ANLAŞAMAMA KONUSU, ARTI GELİRİN DAĞILIM KOMPOZİSYONU

IMF ile müzakerelerde, bazı ayrıntılar üzerinde anlaşamadıklarını anlatan Babacan, örneğin Türkiye'nin bu yıl yüzde 3,5'in üzerinde büyümesi halinde burada artan gelirin nereye dağıtılacağı, yani gelirin dağılım kompozisyonu gibi projeksiyonlarda olduğunu söyledi.

IMF'nin, baştan beri Türkiye ile bir stand-by istediğinin altını çizen Babacan, krizin başlarında kredibilite açısından IMF ile bir anlaşmanın daha önemli olmasına rağmen, zaman içinde şartların değiştiğini, son aylarda da IMF fonuna bir gerek olmadığı görüşünün piyasalarda konuşulmaya başlandığını hatırlattı.
Babacan, Türkiye'nin içinde bulunduğu aşamada da IMF yapılacak bir anlaşmanın getirebileceği kredibilite katkısının çok fazla olmayacağını vurguladı.
Ali Babacan, Orta Vadeli Program (OVP) çerçevesinde, Türkiye'nin kendi programını uygulamaya devam edeceğine de dikkat çekti.

IMF'nin son zamanlarda, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelere, baştan ekonomik teşvik önlemleri önerirken, şimdi de disiplin önerisinde bulunması nedeniyle eleştirildiğini hatırlatan Babacan, 7,5 yıldan buyana Türkiye masası şeflerinin değiştiğini, IMF'de, Türkiye'yi iki yıldan buyana takip eden uzmanlara rağmen, kendilerinin 7,5 yıldır tecrübelerinin bulunduğunu söyledi.

Türkiye'nin sağladığı güven unsurunun da önemi dikkat çeken Babacan, ekonomik büyümede dış finansmanını bir etkisinin bulunduğunu ancak, güven unsurunun da çok önemli bir katkısının bulunduğunu vurguladı.

Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye'nin ekonomik durumunun, krizdeki diğer ülkelerden farklı olduğunun da altını çizerek, “IMF ile bir anlaşma Türkiye'yi krizden kurtarma değil, büyümeyi destekleyecek bir program olacaktı” şeklinde konuştu.

İç borç çevirme oranı açısından Türkiye'nin daha iyi bir noktada olduğunu belirten Babacan, bu nedenle iç borç çevirme oranını daha aşağıda öngörmeye başladıklarını anlattı.

Babacan, Türkiye'nin, uluslararası piyasalarda sağladığı güven nedeniyle, İspanya gibi ülkeler konuşulmasına rağmen, ancak Türkiye kendi programını uygulayarak, sıkı bir bütçe disiplini uygulayan Türkiye'nin konuşulmadığına dikkat çekti.

ANAYASA'NIN ER YA DA GEÇ DEĞİŞMESİ GEREKİR

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, Anayasa değişikliğinin bu dönemde yapılıp yapılmayacağı yönündeki soruyu yanıtlarken, mevcut Anayasa'nın birinci sınıf bir demokrasiye yakışmadığını, mutlaka değişmesi gerektiğini defalarca dile getirdiklerini belirtti.

Avrupa Konseyi'nin Venedik Komisyonu'nun ülkelerin anayasalarını incelediğini, uluslararası demokratik standartlara uygun olup olmadığına baktığını anımsatan Babacan, söz konusu komisyonun Türkiye ile ilgili yayınladığı raporda da anayasada belli noktalarda kesinlikle demokratik standartlara uymayan maddelerin olduğunun açıklandığını kaydetti.

Dolayısıyla Anayasa'nın er ya da geç değişmesi gerektiğini ifade eden Babacan, bununla ilgili sürdürülen çalışmaların belli aşamaya geldiğinde TBMM'de tartışılacağını söyledi.

“Bu dönemde Meclis'e gelir mi?” şeklindeki soru üzerine Babacan, AK Parti'nin Anayasa'yı tek başına değiştirecek çoğunluğunun olmadığını ancak milletvekili sayılarının 330'un üzerinde olduğunu anımsattı.

Yapılacak gizli oylamada bir sorun olmayacağını düşündüğünü, ancak her gizli oyun bir risk payının bulunduğunu ifade eden Babacan, “Tabii 330'u bulamazsak Anayasa değişmemiş olur. Ancak bu noktada bir sorun yaşanmayacağını düşünüyoruz” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün hukukçularla bir değerlendirme yapacağını belirten Babacan, ondan sonra konunun gündeme geleceğini ve Türkiye'nin bunu tartışacağını söyledi. Daha sonra TBMM aşamasına geçileceğini anlatan Babacan, şöyle konuştu:

“Arkasından başka partiler destek verir mi vermez mi ki şu an itibariyle bu biraz şüpheli görünüyor. Bütün siyasi partiler, (Bu anayasa yanlıştır düzeltilmesi gerekir) diyor (Hadi düzeltelim) dediğimizde de herkes ortadan kayboluyor.

(Gelin konuşalım) dediğiniz de konuşmuyorlar. Bugün genel başkanlar bizim bakan arkadaşlarımıza randevu vermiyorlar. (Biz sizle hiç bir şey konuşmayız) diyorlar. Bu ne demek? Türkiye'nin en çok tercih edilen, 81 ilin 80'inden oy alan tek partiyiz. Diğer partilerin oy tabanları belli bölgelerde yoğunlaşmıştır. Ama biz Türkiye'yi temsil eden tek partiyiz. Siz bizimle konuşmayacaksınız da kiminle neyi konuşacaksınız. Dolayısıyla biz bir süreç başlattık bunun sonucunun iyi olacağını düşünüyoruz. Halkımızda da bu konuda arzu, istek olduğunu biliyoruz.”

ERGENEKON SORUŞTURMASI

“Ergenekon soruşturmasının Türkiye'yi kutuplaştırdığı, tutuklamaların bir ceza haline geldiğine ilişkin eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine de Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye'de yargının bağımsız olduğunu belirterek, “Dışarıdan görüldüğü kadarıyla çok vahim bir tablo Türkiye açısından. Yani eğer gerçekten bunlar varsa, böyle hazırlıklar, böyle yapılanmalar, ki yargı sonucunda belli olacak, Türkiye için bu çok büyük risk” dedi.

Bu tür operasyonların özellikle demokratikleşme sürecinde olan pek çok ülkede şöyle ya da böyle yaşandığını ifade eden Babacan, zamanında bu süreçleri Yunanistan'ın, İspanya'nın, İtalya'nın yaşadığını söyledi.

“Ülkeler anormal durumdan normal duruma geçerken böyle şeyler yaşıyorlar” diyen Babacan, Türkiye'de de yaşanılan sürecin böyle değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Yargı sürecinin sonunda gerçekleri ortaya çıkaracağını anlatan Babacan, yargıya intikal eden konularda çok fazla yorum yapmanın doğru olmadığını belirtti.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!