Hırsızlık yapmayan bankalar yaşatılacak

Güncelleme Tarihi:

Hırsızlık yapmayan bankalar yaşatılacak
Oluşturulma Tarihi: Ocak 06, 2002 01:42

Devlet Bakanı Kemal Derviş, kamuyoyuna ‘‘banka kurtarma operasyonu’’ olarak yansıyan tasarının ‘‘kurtarma değil güçlendirmeye’’ yönelik olduğunu savundu. ‘‘Hırsızlık yapmamış olan, ama kriz nedeniye güç duruma düşmüş’’ bankalara Hazine'nin ya ortak olacağını ya da faizle borç vereceğini söyleyen Derviş, ‘‘Hediye yok, kimsenin cebine para koymayacağız’’ dedi.

Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, bankacılık sektörüne yönelik hazırlanan yasa tasarısının, ‘‘ekonomide büyümeyi bir an önce harekete geçirmek’’ için hazırlandığını açıkladı. ‘‘Kurtarma’’ yerine ‘‘güçlendirme’’ sözcüğünü tercih eden Derviş,bu operasyon ile ‘‘hırsızlık yapmamış’’ ama kriz nedeniyle zora düşen ama ayakta durabilen bankaların güçlendirilmesinin amaçlandığını dile getiren Derviş, ‘‘Bir banka batmışsa sermayesini yetirmişse bu banka Fon'a gidecektir. Bu uygulama aynen devam edecek. Hiçbir bankayı kurtarma diye bir şey yok’’ diye konuştu. Derviş, ‘‘Olay, hırsızlık yapmamış ama ağır bir kriz nedeniyle zor duruma düşen ve kredi verebilmek için, asli görevlerini yerine getirebilmeleri için yeterli ölçüde güçlü olmayan bankayı güçlü kılmak. Hediye ile değil. Sermaye ile ortak olarak ya da faizle borç vererek’’ diye konuştu.

AYAKTA TUTMAMIZ LAZIM

TRT 1'de yayınlanan ‘‘2002'ye Bakış’’ programında Hürriyet Ankara Temsilcisi Sedat Ergin, gazeteci Zeynep Göğüş ve TRT ekonomi masasından Çetin Çetiner'in sorularını yanıtlayan Bakan Kemal Derviş, bankalara yönelik yeni tasarı hakkındaki soruları da yanıtladı. Kamuoyuna ‘‘Banka kurtarma operasyonu’’ olarak yansıyan bu tasarının kamuoyuna verilen ‘‘şeffaflık’’ sözüne rağmen niçin sürpriz bir şekilde gündeme getirildiği sorusuna Derviş, ‘‘Meclis'te Komisyon'a gelmiş bir tasarı, bu son şekli değil, tartışmalar sürüyor bu kamuyonuun önünde geçiyor, saklı gizli bir şey yok’’ cevabını verdi. Bu tasarıya ilişkin çalışmaların hızla ilerlediğini söyleyen Derviş, genel kurulda son şeklini aldıktan sonra çok iyi anlatılması gerektiğini belirtti. Türkiye'de yaşanan krizinin en önemli nedenlerinden birinin de bankacılıktan kaynaklandığını dile getiren Derviş, ‘‘Kur sistemimizi düzelttik, ama bankacılk sektöründe sorunu henüz halledemedik. Demek ki bankacılık sektörünü Türkiye büyürken ayakta tutmamız lazım’’ diye konuştu. Bankacılık sektörünün büyük darbe yediğini, bunun kısmen kendi kabahatleri olduğunu, kısmen de faiz ve devalüasyon şokundan kaynaklandığını dile getiren Derviş, ‘‘Bu iş Almanya'da olsa, Amerika'da da olsa bankacılık sektörü sıkıntıya girer. Dolayısıyla bu bankacılık sektörünü ayakta tutmamız lazım. Ayakta tutabilmenin ötesinde sağlıklı tutabilmemiz lazım. reel ekonomiye daha uzun vadeli, bol kredi verebilecek hale getirmemiz lazım’’ diye konuştu.

‘‘Madem devlet desteği verilecekti, neden bir ay öncesine kadar bazı bankalar Fon'a alındı’’ şeklindeki soruyu da Derviş, şöyle yanıtladı:

Fon'a hangi bankalar alındı, sermayesini tamamen yitirmiş bankalar alındı, yani bir banka tamamen sermayesini yitirirse, sahipleri başkalarının parasıyla iş yapmaya devam ediyorlarsa bu bankalar Fon'a alındı ve alınmaya devam edecek. Banka sahiplerinin mutlaka kendi bankalarında kendi paraları olacak. Başkalarının parasıyla bankacılık olmaz. O zaman olmadık riskler alıyor, mevduatı topluyor riskli işler yapıyor. Buna müsade edilmedi ve edilmeyecek. Eğer bir banka sermayesini yitirdiyse Fon'a alınmaya devam edecek.

Devlet desteği hálá sermayesi olan, yani sermayesini yitirmemiş ama kriz yüzünden sermayesinin bir kısmını yitirmiş bankalar için söz konusu. Bir kere kendisi daha çok sermaye koymak mecburiyetinde. Hesapları 3 aşamalı denetimden geçecek, her zamanki denetim, ek bir denetim bir de BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) denetimi. Hiçbir zaman bu şeffaflığa ulaşılmadı. Bu operasyonun sonucunda tüm bankaların durumu bütün şefaflığı ile ortaya çıkacak. Hangi bankada ne kadar sermaye var, hangi bankada ayakta durma ihtimali var, hangisinde, yok bunlar ortaya çıkacak.

Devlet kimsenin de cebine para vermeyecek, hissedar olacak, sermayeyi güçlendirmek için. Zaman içinde bankanın durumu güçlenirse, devlet o payını satacak o bankadan çıkacak.

Derviş'in sözleri kafaları karıştırdı

Devlet Bakanı Kemal Derviş, ‘‘Bankaların grup şirketlerine açtıkları kredilerle ilgili geçmişte sınır yoktu. Biz yüzde 25 sınırı getirdik’’ sözleri kafaları karıştırdı.

Derviş'in söylediğinin aksine, 1999 yılı sonunda çıkan ve 2000 başında yürürlüğe giren Bankalar Kanunu, bankaların kendi grup şirketlerine kredi açma sınırını yükseltti, yani rahatlattı.

1999 yılına kadar uygulamada olan kanuna göre, bankalar mali kurumlar dışındaki bir şirkete kendi öz kaynağının en fazla yüzde 15'i kadar ortak olabiliyordu.

Yine eski kanuna göre, bir holding bankasının kendi grup şirketlerine ortaklık oranı toplamda öz sermayesinin yüzde 50-60'ını aşamıyordu.

Halen yürürlükte olan Bankalar Kanunu'nda bankanın bir şirkete iştirak sınırı kendi öz sermayesinin yüzde 15'inden yüzde 25'ine çıkmış bulunuyor.

Yine halen yürürlükte olan kanun, ayrı ayrı şirketlerdeki iştirak oranının toplamda yüzde 50-60'ı geçmeme şeklindeki sınırı ortadan kaldırmış bulunuyor.

İştiraklere kredi açmada da bankalar son kanunla rahatlatılmıştı. Buna göre, eskiden ‘‘grup şirketlerine açılacak kredi miktarı bir bankanın öz sermayesinin iki katını aşamaz’’ sınırı varken, bu sınır yeni kanunla ‘‘8 katını aşamaz’’ şekline dönüştü.

Yani, Derviş'in iddia ettiği gibi bankaların kendi grup şirketlerine kredi vermelerine sınır yeni gelmedi, aksine bu olanak daha da genişledi.

Bizim suçumuz neydi Derviş Bey?

Devlet Bakanı Kemal Derviş'in, ‘‘Bankaların kendi grup şirketlerine kredi açması yasal sınırlar dahilinde olduktan sonra sorun değil, suç da değil’’ sözleri, daha önce el konulan bankaların sahip ve yöneticilerini kızdırdı. Bu bankacıların Derviş'ten yanıtını beklediği sorular şöyle:

Daha bir ay önce bir bankaya kendi grup şirketlerine fazla kredi kullandırdığı için el koydunuz. Madem suç değil neden bu bankaya el koydunuz? Eğer suç varsa, onları detaylarıyla açıklayın.

Yine daha önce el konulan bankalardan bazılarını sahipleri kendi grup şirketlerine krediyi fazla kullandırdı diye ‘‘hortumcu’’ deyip, hapse attınız. Bu durumda onlara haksızlık edilmiş olmuyor mu?

‘‘Eğer kendi grup şirketlerine açılan kredilerde hırsızlık amacı güdülmüyorsa’’ ifadesi kullanıyorsunuz. Size göre hangi banka sahipleri hırsızlık yaptı? ‘‘Hırsızlık’’ tanımını açıklayın.

Grup şirketine kredi vermek suç değil

Devlet Bakanı Kemal Derviş, grup şirketlerine kaynak aktarmış bankaların da, öngörülen devlet desteğinden yararlanıp yararlanamayacakları sorusu üzerine, ‘‘Burada önemli olan bunun şeffaf bir şekilde olması ve kötü niyetli olmaması’’ dedi. Derviş, bankaların grup şirketi kárlıysa ve iyi değerlendirecese bir ölçüde kredi vermelerinin sakıncalı olmadığını vurguladı. ‘‘Ortak şirkete kredi vermek suç değil, ama batık bir ortak şirkete kredi verip, bunu canlıymış gibi göstermek suç’’ diyen Derviş, bözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Eğer kredi verme olayı, usulüyle, bankacılık kıstasları için de olduysa bu bankalar suç işlemediler. Yüzde 25 limiti getirdik, geçmişte böyle bir limit yok. Zaman içinde gerçekleştirecekler. Bankalara diyoruz ki 'bunu 7 yıl içinde gerçekleştirin.' Bu bankalar kendi ortak şirketlerine, bir miktar krediyi usuller içinde, kötü niyet olmadan, eski yasanın müsaade ettiği ölçülerde yaptılarsa bir suçu yok. Yalnız o krediler batık ise, ama batık değil de canlı gibi gösteriliyorsa o zaman sorun var. O şirket gerçekten kár ediyorsa ve faiziyle ana parasını bankaya geri ödüyorsa bir sorun yok. Ama o kredi batık bir şirkete verildiyse ve bu şirketin batık olduğu saklanıyorsa o zaman bu bağımsız denetimin bunu ortaya çıkarması lazım ve demeli ki, 'Sizin burada canlı olarak gösterdiğiniz kredi esasen canlı değil batık kredidir ve bunun için karşılık ayırmanız lazım.' Karşılık ayırdığınız zaman da sermayenizi yitirirseniz Fon'a gidersiniz.’’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!