Fiat otomobile Türkçe isim aranıyor

Güncelleme Tarihi:

Fiat otomobile Türkçe isim aranıyor
Oluşturulma Tarihi: Ocak 18, 2006 12:16

Tofaş Üst Yöneticisi (CEO) Alfredo Altavilla, Fiat'ın Türkiye'de üreteceği otomobilin isminin tüm dünyada telaffuzu kolay, hatırda tutulabilir Türkçe bir isim olmasının düşünüldüğünü söyledi. Altavilla, Türkiye'nin mühendislik ve tasarım alanlarında dünyada söz sahibi haline gelmesi gerektiğini de vurguladı.

Haberin Devamı

Tofaş Üst Yöneticisi (CEO) Alfredo Altavilla, düzenlediği sohbet toplantısında, Fiat, PSA Peugeot Citroen ve Tofaş arasında yapılan işbirliği ile üretilecek hafif ticari araç Minicargo için mühendislerin çok iyi bir performans sergilediğini belirtti. Altavilla, projeye 40 mühendisle başladıklarını ve şu anda bu sayının 120'ye yükseldiğini kaydetti.

Fiat'ın tedarikçilerle birlikte tasarım yapma anlayışı getirdiğine işaret eden Altavilla, bu doğrultuda Minicargo'nun geliştirme ve tasarlanma sürecinin bir bölümünün de tedarikçilerle yürütüldüğünü söyledi.

Alfredo Altavilla, “Minicargo üretim kapasitesini 30 bin daha artırmaya karar verdik. Bunun için 30 milyon euroluk ek yatırım yapılacak. Fiat, Peugeot ve Tofaş pazarın çok daha büyük bir potansiyele sahip olduğunu gördüğü için bu ortak kararı aldı” diye konuştu. Minicargo'nun konsept olarak Paris Motor Show'da yer almayacağını belirten Altavilla, “Çünkü Minicargo, hafif ticari araçta çok yeni bir segment oluşturuyor. Biz rakiplerimize peşin peşin neler tasarladığımızı göstermek, tüyoları vermek istemiyoruz” dedi. Altavilla, bu projede 3 markanın da dağılım konusunda ağırlıklarını ortaya koyduğunu, ancak hacim açısından bu segmentte çok iyi varlık göstermesinden dolayı en büyük payı Peugeot'nun alacağını ifade etti.

“MINICARGO 3 FARKLI VERSİYONDA ÜRETİLECEK”

Alfredo Altavilla, yenilikçi, akıllı ve kullanışlı olması planlanan Minicargo'nun kargo ve kombi versiyonu ile birlikte 3 farklı versiyonda üretileceğini kaydederek, şöyle devam etti: “3 farklı versiyon, 3 farklı marka... 3 markanın özelliklerinin birleşmesi ortaya son derece karmaşık, ilginç bir ürün ortaya çıkarıyor. Peugeot ve Fiat, birbirinden çok farklı versiyonlarda görünüyor. Temel fikir, son derece esnek ve modüler bir yapıyı araca eklemek ve birbirinden farklı olan parçaların en az maliyetli parçalar olmasını sağlamak. Her şeyden önce farklı markalar arasında sinerji yakalarken, bununla üretilen araçların markalarının kendi kimliğini koruması arasındaki dengeyi gözetmek çok önemli. Biz aracımızı ortak projeyle yürütüyoruz, ancak Peugeot'dan farklı kılmak istiyoruz. Geçmişte tüketiciler Peugeot Citroen ve Toyota bayilerine gidiyordu. Versiyonlar arasındaki farkı göremedikleri için hangi bayi ucuza fiyat veriyorsa onu alıyorlardı. Böylece markalar birbirinin kuyusunu kazıyordu. Bunun olmaması için versiyonlar arasında farklılıklar gözetiyoruz. Aracın kasası adeta özel olarak Türk tüketiciler için icat edildi.”

“FIAT OTOMOBİLE TÜRKÇE İSİM”

Fiat'ın Türkiye'de üreteceği otomobile de değinen Altavilla, bu otomobilin isminin tüm dünyada telaffuzu kolay, hatırda tutulabilir Türkçe bir isim olmasının düşünüldüğünü söyledi. Altavilla, “Biz özellikle D200 için Türkçe bir isim düşünüyoruz. Çünkü D200'ün Türkiye'deki pazarının çok daha kuvvetli olacağına inanıyoruz. Bu satışın arkasında Tofaş ismi olduğu takdirde biz zaten amacımıza ulaşmış olacağız. Ancak Çin'deki ismi Çince'nin çok farklı bir dil olmasından dolayı oraya özgü olacak” diye konuştu.

İsmin bütün ülkelerde kabul görmesi için Avrupa, ABD, Japonya ve Türkiye'de araştırma yapabilecek pazar araştırma şirketleriyle çalışacaklarını belirten Altavilla, “Geçmişte bununla ilgili değişik olaylar yaşadık. İtalyanca'da kullandığımız Fiat Ritmo'yu aynı isimle ABD'de lansmanını yapmak istedik. Ancak Ritmo, Amerikan İngilizce'sinde argo kullanımda kadınların muayyen günlerine verilen ad olduğu için çok tepki geldi ve ismi Strada olarak değiştirdik. Yine Japonca'da 1, 6 ve 4 rakamları yan yana geldiğinde çok yakınlarının ölüm döşeğinde olduğu anlamına geldiği için Alfa Romeo 164'ü de 166 olarak değiştirmiştik” dedi.

Alfredo Altavilla, Tofaş'ın D200'de hem mühendislik hem de imalat açısından çok iyi bir başarı sergilediğini vurgulayarak, “Bugüne kadar aldığımız sonuçlar o kadar iyi ki, D200'ün Türkiye'deki lansmanı 2 ay daha öne çekildi. Fiat açısından bu projenin liderliğini üstlenmekle kalmadık, hiç kimsenin beklemediği performans gösterdik. Lansmanın 2 ay öne alınmasıyla, 2007 rakamları Tofaş açısından çok daha iyi olacak” diye konuştu.
Altavilla, aracın üretiminin üçte birinin ihracata kaydırılmasına odaklandıklarını söyledi.

300 MİLYON EUROLUK YATIRIM

Haberin Devamı

Yatırımlara da değinen Altavilla, “2006 yılı, Tofaş'ın bütün tarihi açısından bakıldığında yatırımlarının en üst düzeye ulaştığı yıl olacak. 2006 yılına baktığımızda, toplamda 300 milyon eurodan fazla yatırım yapmış olacağız” dedi.
Tofaş'ın mali durumunun şu anda kredilere ulaşım da dahil bütün yatırımları kendi kendilerine finanse edebilecek güçte olduğuna dikkat çeken Altavilla, toplam üretim kapasitesinin 2008 yılına gelindiğinde 300-350 bin civarında olacağını bildirdi.

Altavilla, “Geçtiğimiz aylarda değişen en önemli faktörlerden biri, Tofaş'ın Fiat açısından en stratejik yerlerden biri haline gelmesi. Bundan dolayı Tofaş olarak, Fiat'ın yatırımlarından aslan payını alır durumdayız” diye konuştu.
Tofaş'ın geçen yıl 692 milyon euro ihracat gerçekleştirdiğini, 2006 yılında bu rakamın yaklaşık 750 milyon euroya ulaşmasını öngördüklerini ifade eden Altavilla, Minicargo ile birlikte ciroda önemli artış beklediklerini söyledi.

“TEŞVİKLER OLMAZSA DEVLER TARİH SAHNESİNDEN ÇEKİLİR”

Alfredo Altavilla, 2005 yılında otomotiv sektöründeki performans ve satışların büyük ölçüde indirimlerden kaynaklandığını, 2006 yılında sektörün 2005 ile aynı ve istikrarlı seyredeceğini düşündüğünü dile getirdi.
Teşviklerle ilgili olarak da Altavilla, şunları kaydetti: “Biz ayrıcalıklı bir muamele görmek istemiyoruz. Ama sağlıklı bir şekilde büyümeyi sağlamak, ihracat-ithalat dengesini korumak için yapılabilecek en önemli şey, yerel üretimin teşvik edilmesi. Bu anlamda hükümet bir teşvik mekanizması kurabilir. Üretim konusunda bir liderlik üstlenmek isteniyorsa hükümetlerin belli teşvik mekanizmasını devreye sokması son derece önemli. Eğer bunlar yerinde ve zamanında devreye sokulmazsa bu sefer otomotiv devleri bir anlamda tarih sahnesinden çekiliyorlar. İngiltere'de olduğu gibi...”

“FİYAT SAVAŞI YEREL SANAYİYİ ÖLDÜRECEK”

Altavilla, Tofaş'ın ihraç ettiği her araçtan para kazandığını kaydederek, “Ben birinciliğin peşinde değilim. Bence bir numara olmak çok önemli değil. Hedefim, Tofaş'ı karlı bir şirket haline getirebilmek ve son derece güçlü bir ihracat temeli, tabanı oluşturabilmek” diye konuştu.

2005 yılında Tofaş'ın pazar payının gelişimine bakıldığında, kendisinin Türkiye'ye gelişinden bu yana şirketin pazar payında düşüş olduğunun görüleceğine dikkat çeken Altavilla, şöyle devam etti: “Çünkü ben şuna karar verdim; şirketin ana amacı para kazanmak olacak. O nedenle Ben Türkiye'de olup biten fiyat oyununa katılmak, onun bir parçası olmak istemedim. Bundan dolayı 2005 yılında faaliyet dışı karlılığımız, faaliyet karlılığımızdan daha yüksek oldu. Ancak her ay kar-zarar tablolarına baktığımda ve faaliyet dışı karlarla faaliyet karlarını karşılaştırdığımda sürekli bir ilerleme kaydedildiğini görüyorum. Ben buradaki fiyat savaşının bir parçası olmayacağım. Çünkü bu, sonunda yerel sanayiyi öldürecek. Bu fiyat savaşı, Türkiye'de nihayetinde çok büyük bir işsizliğe yol açacak. Er geç umuyorum ki insanlar bu gerçeğin farkına varacaklar. Türkiye'ye araçlarını dışardan getirmekle yetinen birçok rakibim Türkiye'deki işsizliğin durumuyla ilgili herhangi tasa, endişe taşımıyorlar. O nedenle istedikleri türden oyunun bir parçası olabilirler. Ama benim 4 bin 500 çalışanım var. Ben bu kişilerin işlerini güvence altına almak zorundayım. Ben para kazanamazsam, çalışanlarımın işlerini güvence altına alamam.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!