Bavulla gidip, patron oldular

Güncelleme Tarihi:

Bavulla gidip, patron oldular
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 03, 1998 00:00

Haberin Devamı

Bu yıl ikincisi düzenlenen Dünya Türk İşadamları Kurultayı, dünyanın dört bir yanında bulunan Türk işadamlarını bir araya getirdi. Yurtdışında iş yapan, 42 ülkeden yaklaşık 500 Türk işadamı, İzmir'deki Kurultay'da Türkiye'deki işadamlarıyla yeni işbirliği olanaklarını aradılar. Bu arada da, hükümet yetkililerine yurtdışında karşılaştıkları sorunları aktardılar. Arjantin'den Japonya'ya, Uruguay'dan Endonezya'ya, Romanya'dan Almanya'ya, Yunanistan'dan Amerika'ya, Bulgaristan'dan Türk Cumhuriyet'lerine kadar dünyanın dört bir yanında iş yapan işadamları ikinci vatanlarına ‘‘moralli’’ döndüler. İzmir'deki zirve, Türkiye'den bir bavulla çıkıp, gittikleri ülkelerde patronluğu yakalayan ilginç portreleri de biraraya getirdi.

Plastikle 50 milyon dolarlık ciro yaptı

20 yıl önce ABD'ye giden Türk-Amerikan İşadamları Forumu Başkanı Ömer Karabey, bugün bütün dünyaya kimyevi plastik hammaddesi satıyor. Yıllık 50 milyon dolarlık ciroyu yakalayan Ömer Karabey, ABD'deki Türkler'in genellikle profesyonel yönetici olarak görev yaptıklarına işaret etti. Karabey, şunları söyledi:

‘‘20 yıl önce ABD'de yüksek işletme ihtisası yaptım. 15 yıl önce de merkezi New York'da olan plastik hammaddeleri üzerine çalışan bir firma kurdum. Kimyevi plastik hammaddeleri satışı ve dağıtımını yapıyorum. Uluslararası çalışıyoruz. Teksas, Hollanda, Çin, Türkiye ve Endonezya'da bürolarımız var. Bir yıl önce Türk-Amerikan İşadamları Forumu'nu kurduk. Merkezi New York'da olan forumun 300 üyesi bulunuyor. Üyelerimiz arasında profesyoneller ve müteşebbisler var. Amerika'da profesyonel olarak çalışan Türkler'in sayısı fazla. Amerika'daki Türk işadamları, ticaret, ihracat, ithalat, müşavirlik, turizm gibi alanlarda çalışıyorlar. Ancak imalat sektöründe de çalışan Türkler de var. Amerika'da yaklaşık 500 bin Türk oturuyor. İşadamlarının sayısı bilinmemekle birlikte tahmini 10-20 bin civarında Türk işadamı olduğunu söylemek yanlış olmaz. ‘

Japonya'da kirazdan 2.5 milyon dolar kazandı

12 yıl önce Japonya'ya yerleşen Necdet Demiryürek, önceleri Türkiye'den Japonya'ya götürdüğü hediyelik eşyalarla başladığı ticaret hayatında ‘‘kiraz’’la büyümüş. Demiryürek, kirazın ana vatanınının Giresun olduğunu ise Japonlar'dan öğrenmiş. O yıllarda Türkiye'de kiraz konsantresi olmadığı için de kiraz yerine vişne konsantresi satmış. Bugün Tokyo'da seçkin Japonlar'ın uğrak yeri olan bir Türk Restoranı da olan Demiryürek'in yıllık cirosu ise 2-2.5 milyon dolara ulaşıyor. Demiryürek, Japonya'daki ilk günlerini şöyle anlattı:

‘‘Eşim Japon'du, kendim de ticaretin içindeydim. Türkiye'de iyi bir şirkette çalışıyordum. İçimizdeki cevheri Türkiye'de değerlendirme fırsatı bulamadık. 1980'li yıllarda yaratılan fırsatlara kapıldık ve kendimizi Japonya'da bulduk. Daha önce Avrupa ve ABD'ye gitmiştim. Bu yüzden ilk gittiğimde çok şey biliyorum zannediyordum. Japonya'da ilk gördüğüm şey hiçbirşey bilmediğim oldu. Gittiğim ülkenin şartlarına göre kendimi değerlendirmeyi öğrendim. Tokyo'da bir restorant, trading firması, Yamagata da Türk evinin işletmeciliğini yapıyoruz. Yanımda 13 Türk çalışıyor.’’

Avusturalya'da plastik torba zengini oldu

Akan Packaging Ltd. Başkanı Yahya Akan ise 26 yıl önce Avusturalya'ya iki bavulla gitmiş. ‘‘Bavuldaki eşyalarımdan başka bir şeyim yoktu’’ diyen Yahya Akan, o günleri şöyle anlattı: ‘‘İş makinası fabrikasında çalışmaya başladım. Ancak bu arada boş durmuyordum. Dağdan topladığım kirazları, yetiştirdiğim domatesleri fabrikadaki işçi arkadaşlara satıyordum. Bu bana ek gelir sağlıyordu. Bir gün fabrikada kimyevi maddelerin plastik torbalarının atıldığını gördüm. Bu plastik torbaları toprak malzemesi satan dükkanlara ucuz vermeye başladım. Fabrikada haftada 200 dolar alırken, bu işten 400 dolar kazanıyordum. Plastik torbaları önceleri kendi arabamın arkasında taşıyordum. Daha sonraları minibüs aldım, o yetmeyince kamyon aldım. Plastik torbaları garaja depolarken, annem babamın Türkiye'ye döndükleri bir gün evin bütün odalarını depo olarak kullanmaya başladım. Gece gündüz 24 saat çalıştıktan sonra ilk fabrikamı 270 bin dolara kurdum. Dört yıl sonra 1.5 milyon dolara ikinci fabrikamı inşaa ettim. Yıllık cirom 6.5 milyon dolar Avustralya Doları.’’

Sofra dünyaya ismini satacak

Sofra Restoranları'nın sahibi Hüseyin Özer, İngiltere'ye lisan öğrenmek için gitmiş, ama sonra oraya yerleşerek Sofra Restoranları zincirini kurmuş. Bugün Londra'da 15'i restoran, 5'i gıda malzemeleri satışı yapan toplam 20 dükkanı var. Hüseyin Özer, İngiltere'deki işlerini şöyle anlattı: ‘‘İngiltere'deki restoranlarımda 200 kişiyi istihdam ediyorum. Restoranlarımın yıllık cirosu 10 milyon pound. Sofra Restoranları aynı zamanda Türkiye'nin de reklamını yapıyor. Müşterilerimizin hemen hepsi orta ve üst gelir grubundaki İngilizler. Sofra'ya gelen İngilizler, daha sonra mutlaka Türkiye'yi ziyaret ediyorlar. Sofra zincirinin bir halkası da Türkiye'de Swissotel'de. Yakın bir zamanda franchising vermeye başlayacağız. Abudabi, Dubai ve Moskova'da bu konuda çalışmalar yapıyoruz. Ayrıca Granada oteller zinciriyle ortak bir projemiz var.’’

Arjantin’e 100 çeşit gıda maddesi satıyor

Akrabalarını ziyaret amacıyla 24 yıl önce gittiği Arjantin'de kendi işini kurmaya karar veren Divan Important S.R.L. sahibi Onnik Nahabetyan, bugün turşudan rakıya, incirden kuruyemişe yaklaşık 100 çeşit ürünü Güney Amerika'ya ithal ediyor. Onnik Nahabetyan, Arjantin'de iş kurmasınını öyküsünü şöyle anlatıyor:

‘‘1974'de Arjantin'e akrabalarımı ziyarete gitmiştim. Oradaki iş hayatı ilginç geldi. Yoğun bir üretim ve tüketim vardı. Gittikten 1 ay sonra konfeksiyon işine girdim. Ürünlerimi bütün Arjantin'e pazarlıyordum. Kumaş fabrikaları olan akrabalarımdan destek aldım. 19 yıl sonra tekstil sarsılmaya başlayınca, 1983 yılında gıdaya döndüm. Türk gıda ürünlerini Arjantin'e götürdüm. Arjantin'de bürokrasi yoğundu o yıllarda. Gıda ithalatı iznini 9 ayda alabildim. Rakı, turşu, kuruyemiş gibi ürünleri ilk ben götürdüm. Bugün Rakı, yedi çeşit likör, Tat konserve, Melis Turşuları, kuruyemiş gibi 100'e yakın Türk ürününün pazarlıyorum. Türk incirini Arjnatin'de herkes tanıyordu. İlk başladığımda 10 müşterim vardı, şimdi 200'ü geçti. Bütün dileğimiz bu sayıyı artırmak. Henüz ufak bir şirketiz. Yılık ciromuz 1 milyon dolar civarında. Bu yıl bu rakamı geçmek istiyoruz. ’’

Denizden 20 milyon dolar kazanıyor

Mega Shipping and Forwarding Ltd. Başkanı Behçet Tüysüzoğlu, ABD'de deniz taşımacılığı ile ilgili tahsil yaptıktan sonra kendi şirketini kurdu. Yıllık cirosu 20 milyon doların üzerinde olan Tüysüzoğlu, şöyle konuştu:

‘‘Kendi şirketimi 1983 yılında kurdum. Amerikan Ulaştırma Bakanlığı'ndan 1988 yılında başarılı çalışmalarımız nedeniyle ödül aldım. İşlerimizin yüzde 70'i Amerika ile Türkiye arasında.’’

Yedek parçacı Mike Behmoaras

İnseco Inc. Mike Behmoaras, 20 yıldır Amerika'da. Uluslararası bir ticaret firmasında çalışan Behmoaras, şunları söyledi: ‘‘Şirketimizin İstanbul'da bir irtibat bürosu var. Türkiye'den Latin Amerika'ya yönelik ticaret yapmak gibi bir çalışmamız var. Türkiye'de bulunan şebekemizden yararlanıp otomotiv yedekparçası satmaya başladık. Şirketimizin yıllık cirosu yaklaşık 6-7 milyon dolar.’’

ABD'de kargo şirketi kurdu

Ata Freight Line Başkanı Cengiz Oğuzhan, 15 yıldır Amerika'da. Oğuzhan, işletme eğitiminden sonra uluslararası kargo taşımacılığıyla ilgilenmeye başladığını söyledi. Oğuzhan, ‘‘Odak noktası Türkiye olmak üzere taşımacılık yapıyorum. Şirketimin merkezi New York. Amerika'da, bir işin bulunup büyütülmesi çok kolay değil. Ancak eğer başarı gerçekleşirse, gerisi geliyor’’ dedi.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!