Bakkalın azarı zoruna gitti, bisküviye asılıp ilk üç arasına girdi

Güncelleme Tarihi:

Bakkalın azarı zoruna gitti, bisküviye asılıp ilk üç arasına girdi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 24, 2011 00:00

BİFA’nın Onursal Başkanı Yılmaz Babaoğlu, yıllar önce Unkapanı’nda birinin “Dikkat et! Bak burası İstanbul. Burada Allah’ın cebinden peygamberi çalarlar” uyarısı üzerine İstanbul’a gelmekten ürktüğünü söyledi. Babaoğlu, “Tatlı bisküvide rekabet çok acıdır. 317 milyon TL ciromuz var. 81 ülkeye ihracat yapıyoruz. Türkiye’de bisküvide üçüncüyüz” dedi. Babaoğlu, Sivaslı bir bakkaldan işittiği azarın BİFA’nın gelişmesinde önemli rol oynadığını vurguladı.

BİSKÜVİ Fabrikaları’nın ilk iki harfi bir araya getirilip 60 yılı geride bırakan BİFA kuruluyor. 1934 Karaman doğumlu olan Yılmaz Babaoğlu, önce yüzde 25 ortak olduğu BİFA’da işleri iyi yönetip yüzde 90 hissesine sahip olmuş. Yılmaz Babaoğlu, 2009 yılında Üstün Hizmet ödülü de aldı. Binlerce insanın yaşamı Babaoğlu’nun okuduğu bir kitapla değişti. Mümin Sekman’ın “Herşey Seninle Başlar” kitabını idealist bir öğretmen okuyup çok beğenir. Yaşadığı şehirdeki tüm öğrenciler bu kitabı okursa kentin ÖSS başarısının yükseleceğini düşünür. Kitaptan bir tane daha alıp Babaoğlu’na verir. Babaoğlu kitabı beğenip, şehirde yaşayan ve ÖSS’de başarı sözü veren her öğrenciye hediye eder. İl Milli Eğitim müdürü de her sabah kitap okuma kampanyası başlatıp projeye destek olur. 2006’da 25 bin kitap dağıtılır. Şehir merkezinde yaşayan 4 kişiden birine bu kitap ulaştırılır. 2006’da ÖSS başarı sıralamasında 28’inci olan Karaman, 2007’de dördüncü, 2008’de birinci sıraya yükselir. 2009’da ilk sıralardaki yerini korur. Yılmaz Babaoğlu ile hem iş hem sosyal sorumluluk hem de işin dışındaki yaşamını konuştuk.

Büyükler tehdit ederdi

İstanbul’a gelişiniz neden çok gecikti?
Nereden İstanbul’a gelip adımı duyuracağım. Ben sanayici olmak istiyordum. Demir-çelik üretecek halim yoktu ki. Bisküvi ürettim. Mahalli bisküviciydik. Büyük şehre git, dağıt, sat mümkün değildi. Türkiye’nin ortasındaydık, Doğu’ya gittik. Doğu’da güçlenip Batı’ya geldik. Bir gün Unkapanı’nda adamın biri bana “Dikkat et! Bak burası İstanbul. Burada Allah’ın cebinden peygamberi çalarlar” dedi. İstanbul’dan hep ürktüm. 1970’lerde toptan kanallarla İstanbul’a geldik. 1980’lerde ise temsilciliğimizi açmıştık. Zamanın da büyüklerden çok tehdit gelirdi. Bisküvi tatlı bir iştir ama rekabeti hep acı olmuştur.

Hangi kararınızla kaderiniz değişti?
Sivas’ta bir bakkalda bizim mallar hep arkaya atılmış. Bakkala “BİFA’nın sahibiyim” dedim, hiç ilgilenmedi. “Bak bunlar kırık, yanık, sert, ambalajı yırtılıyor” diye azarladı. Hakir gördü. Çok gücüme gitti. Döner fırınlarla fabrikayı bir yılda yeniledim. 1969 dönüm noktası oldu. Üretim 10 kat arttı, kalite yükseldi. Eleştiren, tenkit eden insanları sevin. Onlar büyük iyilik yaparlar.

/images/100/0x0/55eb0c78f018fbb8f8a7afed
Cezayir’de de üretim var

Ve bugüne gelirsek. Ne kadar büyüdünüz bisküvi işinde?

Şu anda 81 ülkeye ihracat yapıyoruz. 317 milyon TL 2010 ciromuz. Amerika’da Universal Stüdyolarında elinde BİFA bisküvili adam gördüm. Nereden aldığını sordum, sahibi olduğumu söyledim. Benim deli olduğumu düşündü. 2003 yılında talep üzerine Cezayir’de yatırım yaptık. 68 milyon liralık satış yapıyoruz oradan. Toplam ihracatımız da 100 milyon TL. Bisküvi işinde Türkiye’de üçüncüyüz.

Malımın çoğu vakfıma

Sosyal sorumluluk projelerine ne kadar bütçe ayırdınız?

Ben pazarda çürüklerin arasından yemek seçen insanlar gördüm. Yağmurda, karda okula yürüyen körpeler gördüm. Camiye kolay gidilir, okula zor. Bu yüzden hep okul yaptım. 1984’te başladım 6 okul yaptırdım. Şimdi vakıf düşünüyorum. Malımdan çocuklara az kalsın, vakıf hayır işlerinde kullansın.

Hep yönettim hiç emir almadım

Babam beni hafız yapacaktı ama ben anamdan hafız doğmuşum.
Babam pazarcılık, sebzecilik yapardı. Halkla iç içeydi. İlk okulu bitirdim 11 yaşında dükkanında yetiştim.
Sabırsızdım. Yazıyla, hesapla uğraşmadım. İşi yönetirdim.
Babam dahil kimseden emir almadım, hiç maaşla çalışmadım. Hep yönettim, prim aldım.
Eşimin tarafı varlıklıydı, tahsilliydi. Akrabaları bisküvi işine girip yürütemeyince beni ortak aldılar. Zamanla BİFA’nın yüzde 90’ı bizim oldu.
Malın da insanın da iyisini bilirim, tanırım. Kim hangi işi yapabilir gözünden anlarım.

Benim odam olmadı

Toplantılar şimdi randevulu yapılıyor.
Bizde her an her saat toplantı olurdu. Ne zaman gerekse o zaman yapardık.
Artık icraya çok fazla karışmıyorum.
Benden çekinirler diye toplantılara da sık girmemeye çalışıyorum.
Kolay kolay ortalık yerde insanları tenkit etmem.
En çok çalışanların yanına gittiğimde mutlu oluyorum.
Benim hiç odam olmadı.

Duş almadan asla çıkmam

Gençken gece 11’de çıkan son vardiya çalışanı da beni görürdü sabah 8’de gelen ilk vardiya çalışanı da.
Nerede denk gelirse orada kalkarım. Bugün bu röportaj için erken kaldırdılar.
Pazardayken çok erken kalkardım. 8 saatten az uyursam rahatsız olurum.
Kalkar kalmaz tıraş olur, banyo yaparım. Sabahın köründe de olsa duş alır çıkarım.
Mutlu kalkmak nerede? Sorumluluk sahibi insan mutlu kalkabilir mi, rüyası tatlı olabilir mi?

Hep ikinci el aldım

Hiç merakım yok. İlk otomobilimi 1973’te aldım. İkinci eldi. Hep ikinci el aldım.
Çocuklar her şeyin iyisine sahip olayım ister ama telefonu da öyle ikinci el aldım hep.
Daha çok Mercedes arabalarım oldu.
Şimdi Hyundai Sorento arabamız var.
Bana izin vermiyorlar. Arabayı da eşim kullanır. Eşim internet de kullanır.

Soğanla da mutlu olurum

İyi kahvaltı etmem; geçiştiririm. Çay muhakkak içerim.
Tatlı severim ama şekerim var; yedirmezler.
Çok yemek insanı değilim. Yemek seçmem. Çoğunlukla sebze ağırlıklı besleniyorum.
Öğlen iş yerinde ne bulursam onu yerim. Domates, soğan verseler onu da yerim. Mutlu olurum.
Artık alkol alamıyorum.
Ne desem yalan. Artık yediklerime ben karar veremiyorum. Neyi uygun bulurlarsa onu yiyorum.

Çocuklar torunlar gezdiriyor

Balık deniz kenarında güzeldir. Eskiden Karaman ve Ankara’da bulmak, iyisini yemek mümkün değildi.
Artık var tabii ki, dünya değişti.
Gençken de sosyal yapım, yaşantım kulüplere pek uygun değildi.
Rotary, Mason kulüplerine girmek istedim ama yaşantım uygun değildi.
Dışarı çık, restorana git alışkanlığım çok olmadı.
Pazar günleri bazen çocuklar ve torunlar bir yerlere götürüyor.
Ben evde olmayı, evde yemeyi çok severim. Dışarı çıkmayı aramam.
Bana kalsa hep evde zaman geçirebilirim.

Takım bile tutmam

Spor yapmam. Yapamam. Zaten artık yaşım da spora uygun değil.
Hayatımda elime top değmedi. Futbol, voleybol, basketbol bilmem; hiç oynamadım.
İçimde kaldı hep. İş hayatına çocuk yaşta atıldım. Ağır mesuliyetler aldım.
Takım bile tutmam.
Ama fabrikada futbol takımımız var. Çalışanların çocukları da oynuyor.
O minikler nasıl güzel koşturuyor görmeniz lazım. Sevinçle izliyorum.
Torunlarla uçurtma uçurduk. Çok eğlendik. İçimde kaldığının farkında bile değildim.

Briçte kimse beni yenemez

Eskiden kuş bakardım. 200 kadar kuşum vardı.
Hâlâ kuşlar var ama ben pek ilgilenemiyorum. Keklikleri büyütüp sonra doğaya bırakıyoruz.
Kağıt oyunlarında yiyimdir. Çok iyi briç oynarım. Kimse beni kolay kolay yenemez.
Ağaçlara, ormana düşkünüm. Çam ve meyve ağaçları ormanlarımız var.
Türkiye’nin en büyük elma bahçesi bizde.
Tarımda örnek olalım diye hobi olarak başladık.

Deniz sevgisi otel aldırdı

Tatili çok severim. Hep yazlığım olsun, denize gireyim isterdim.
Silifke, Didim’de sırf bu yüzden 1993’te otel aldım.
Çocuklarımla yaşantım ayrı ayrı yerlerde sürdü.
Ben dünyayı görerek tanıdım. Çok gezdim. Dünyada görmediğim yer kalmadı.
Doğa, orman da severim ama denizin yeri ayrı.
Ömür iş-güçle geçti. Hayatın tadını yaşlanınca çıkarmaya başladım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!