AB dağılırsa biz de çakılırız

Güncelleme Tarihi:

AB dağılırsa biz de çakılırız
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2011 16:21

Bilgi Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof.Dr Ege Yazgan, euro bölgesindeki krizin çözümü konusunda iyimser olduğunu, aksi takdirde Türkiye’nin ‘yere çakılma’ tehlikesi yaşayabileceğini söyledi. Yazgan, genel görüşün aksine TL’de kalmanın uzun vadede çok doğru olmadığını da belirtti.

Haberin Devamı

 

Bilgi Üniversitesi’nin Dolapdere Kampüsü’nde bir araya geldiğimiz Yazgan, bugünkü kritik AB liderler zirvesinden sonuca yönelik bir karar çıkmasını beklediğini, aksini düşünmek dahi istemediğini söyledi.     

 

Euro bölgesinin dağılmasının, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye tarafında da yıkıcı sonuçları olabileceğine dikkat çeken Yazgan, bunun gerçekleşmesi durumunda ‘yumuşak iniş’ senaryosunun rafa kalkacağını ve ‘çakılma’ olasılığının gündeme geleceğini belirtti.

 

Yazgan’a göre önümüzdeki dönemde büyümede küresel çapta önemli bir yavaşlama sürecine girilecek ve Türkiye’de kaçınılmaz olarak bundan etkilenecek. Buna rağmen, Türkiye bu dönemde diğer yüzde 2 ile 3 arasında bir büyümeyi yakalayacak. Yazgan, yaşanan süreçte bu oranın ‘iyi’ olduğu tespitini yaptı.

Haberin Devamı

 

Cari açık konusunda da önemli saptamalarda bulunan Yazgan, burada bir hesap hatası olduğunu ve aslında cari açığın hesaplanandan daha düşük olabileceği görüşünü savundu.

 

Son dönemde yükselen enflasyondan korkulmaması gerektiğine de vurgu yapan Yazgan, kurun mevcut seviyenin altına inmesinin zor olduğunu ve uzun vadede TL seçiminin çok doğru olmayabileceğini belirtti.

 

İşte Yazgan ile gerçekleştirdiğimiz o söyleşi:

 

- Yeni yılda Türkiye ve küresel ekonomide genel hatlarıyla nasıl bir seyir bekliyorsunuz?

 

Genel olarak dünya ekonomisini seyri Avrupa Birliğine endekslenmiş durumda. Türkiye ekonomisi olarak da biz bu sürece çok bağlıyız. Görünen o ki; Almanya'nın mali olarak sorunlu gördüğü İtalya, İspanya, Portekiz, Yunanistan ve İrlanda üzerinde ciddi mali denetim uygulanacağına dair bir takım taahhütleri alması durumunda, AB’nin bu problemi bir şekilde çözeceğini düşünüyorum.

 

Haberin Devamı

Bu da, 2008'de ABD'de uygulandığı gibi, Avrupa Merkez Bankası (ECB) üzerinden bir parasal genişlemeye gitmek suretiyle problem daha derin bir hal almadan gerçekleşebilir.

 

ECB, bunu yani sınırsız likidite sağlayarak bu adımı atmayı hükümetlerden destek alarak yapmak istiyor. Burada en büyük sorun Almanya. Almanya, bu sorunların tekrarlanmamasını sağlayacak mali disiplin önlemlerinin alınması için baskı yapıyor.

 

Benim söylemek istediğim şey özetle, eğer AB'nin tamamen dağılması istenmiyorsa önünde sonunda bir parasal genişlemenin yapılması gerekiyor. Ancak, bu sorunun tamamen çözüleceği anlamına gelmesin sadece daha da derine gitmesine engel olur.

 

 

Haberin Devamı

- Hocam, Türkiye tarafına gelirsek. Buradaki resmi nasıl görüyorsunuz?

 

Parasal genişleme olsa dahi bu Avrupa'nın gelecek sene birden bire bir hızlı bir büyüme sürecine gireceği anlamına gelmiyor. Özellikle bu, mali disiplin uygulamalarıyla birlikte olacağı için gelecek sene tüm dünyada resesyon diyebileceğimiz düşük büyüme süreci yaşanacak. Avrupa'nın büyümesi en fazla yüzde 1'ler düzeyinde olacak.

 

Bizim için çok önemli pazar olan Avrupa'daki bu durum elbette bizi de yakından etkileyecek. Bizim de büyümemiz yavaşlayacak?

 

YÃœZDE 2 YA DA YÃœZDE 3 BÃœYÃœME NORMAL

 

- Türkiye'de büyümenin ne kadar yavaşlayacağını tahmin ediyorsunuz?

 

Orta Vadeli Planda Sayın Ali Babacan'ın da belirttiği gibi yüzde 4 gibi bir hedef vardı. Sanıyorum bunun altına düşeceğiz. Bu zaten ekonomi yönetimi tarafından da tasdik edildi. Gelecek sene, küresel yavaşlamayla birlikte yüzde 2 veya yüzde 3'lük bir büyüme normaldir. Ancak, bu tahmini yaparken euro bölgesinin dağılarak, Lehman Brothers'ın batışı gibi bir krize neden olması durumunu dışarıda bırakıyorum.

 

Haberin Devamı

CARİ AÇIKTA TREN KAÇMADI

 

- Önümüzdeki dönemde büyümede yavaşlama bekleniyor diyorsunuz. Türkiye de en büyük sorunlarından cari açık için, kalıcı şekilde indirim getirecek adımlarını bu dönemde hızlandırıyor. Sizce, geçmiş dönemde büyüme oranları yüksekken bu adımların atılması daha uygun olmaz mıydı? Bu tren kaçtı mı acaba?

 

Treni kaçırmak diye bir şey söz konusu değil. Uzun yıllardan beri bir cari açık sorunumuz var. 2008'den sonra hızlandı. Burada önemli olan şey, yurtdışına olan enerji bağımlılığımızın azaltılması. Kriz yani büyümenin yavaş olduğu dönemde dahi sadece enerjiden kaynaklanan cari açığımız, gayri safi yurt içi hasılamızın yüzde 4.5 düzeyinde oluşuyor. Normal dönemlerde bu yüzde 5.5, yüzde 6'ya kadar çıkıyor.

 

Haberin Devamı

Bu çok ciddi bir rakam. Bu, kurdaki düzeltmelerle ortadan kalkmaz. Hükümetimiz aslında uzun zamandan beri bunun farkında. Yani geç kaldı diyemeyiz. Nükleer santraller falan gündeme geldiğinde, bu sorunun dikkate alındığını düşünüyorum. Tabi, alınan yapısal önlemler hep uzun vadeli.

 

Bir de tabi ki tasarruf azlığı problemimiz var. Çin ve Hindistan gibi ülkelerle karşılaştırıldığında bu konuda geriyiz. Bu, enerji sorunu gibi kolay çözülecek bir problem değil.

/images/100/0x0/55ea36e2f018fbb8f871ce03
 

CARİ AÇIK KISA VADEDE AZALACAK

 

- Bu noktada, kısa vadede ne yapılması gerekiyor peki?

 

Yapılacak tek şey aslında kredi hacminin genişlemesini engellemek. Merkez Bankası da bunu yapmaya çalışıyor.

 

Cari açığın enerji dışında kalan kısmında kurun seviyesi etkili. Kurun bulunduğu seviye bir miktar bunu düzeltmeye başladı. Son rakamlarda ithalatın düşmeye başladığını gördük. Ancak, ihracattaki artış istendiği kadar hızlı değil. Bu ortamda bunu sağlamak da ne yazık ki oldukça zor.

 

Kısa vadede, ekonomideki yavaşlamayla birlikte cari açıkta bir düzelme göreceğiz. Ama elbette bu kalıcı bir çözüm değil?

 

- Peki Hocam kalıcı çözüm bulunması için yapısal anlamda adımlar atılıyor. Teşvik politikası da bunun önemli ayaklarından biri. Teşvik politikasında nasıl bir yöntem izlenmeli ve özellikle hangi alanlar öne çıkartılmalı?

 

Normalde yapmamız gereken şey ihracatı nerelerde güçlendirebileceğimiz yönünde olmalı. Şu anda ihracat, kur artışıyla destekleniyor. Bunun yanı sıra öncelikli sektörlere ekstra sübvansiyonlar verilebilir.

 

Ama esas önemli olan taraf enerji. Büyümek için enerjiye ihtiyacınız var. Eğer, enerjiyi içeriden sağlayamıyorsanız bu cari açığı azaltmanız kolay değil.

 

- Enerjiden sonra hangi sektörlere destek öne çıkartılmalı?

 

İhracat tarafına bakarsak, sanayi ihracatımız artıyor ancak yeterince hızlı artmıyor. Katma değeri yüksek mallarda ihracat o hızla artmıyor. Tekstil mesela, düşük işgücü maliyetinden faydalandığınız bir ihracat kalemi ve katma değeri düşük. Bunu geride bırakmamız gerekiyor. Bu noktada markalaşmak da önemli. O da katma değeri artırır. Ancak, bunların hepsi cari açık üzerindeki uzun vadeli perspektifler.

 

ENFLASYONDAN KORKMAYA GEREK YOK

 

- Son açıklanan enflasyon rakamlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yılsonunda enflasyonun yüzde 10'u aşar mı? Merkez Bankası'nın politikasını gelinen nokta itibariyle nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Enflasyon büyük bir ihtimalle yılsonu itibariyle yüzde 10'u aşar. Ancak, enflasyondan şu aşamada korkmamıza gerek yok. Bu artış, döviz kurundaki artışın yansıma etkisiyle ortaya çıkmıştır. Bu bir kere olur. Enflasyon sürekli hale geldiği zaman tehlikeli bir hal alır. Bu da ancak talep tarafından gelecek baskıyla ortaya çıkar.

 

Eğer, devletin mali pozisyonu sağlamsa, böyle sürekli bir enflasyonist süreç olmaz. Bizim, kamunun mali pozisyonu oldukça sağlam. Bu nedenle, sürekli enflasyon çok olası gözükmüyor.

 

2012 birinci çeyrek, en geç de ikinci çeyrek de enflasyondaki yükseliş trendi durur. Üçüncü ve dördüncü çeyrekte büyümedeki yavaşlamanın da etkisiyle Merkez Bankası sanıyorum yüzde 5 ile yüzde 6 düzeyindeki hedefini tutturur.

 

 

HÃœKÃœMETÄ°N ELÄ°NDE MALÄ°YE SÄ°LAHI VAR

 

- Önümüzdeki yıl resesyon olması sanki bizim birçok derdimize çare olacak gibi bir durum mu var ortada?

 

Evet... (Gülerek). Hükümet, daha hızlı büyümek istiyorsa iç talep kaynaklı bir büyümeye gidebilir. Maliye politikasında hala elinde bir silah var. Ancak, bu da enflasyonist baskı yaratır. Yani kurun bu düzeyde kalıp, büyümenin hızlı olması ve cari açığın bu seviyede kalması mümkün değil. Ya büyüme azalacak ve cari açık bununla birlikte azalacak ve enflasyon rayına oturacak. Ya da büyümeyi yukarıya çekmek istiyorsanız, kur da biraz yükselecek, enflasyon da biraz artacak ve maliye politikası da biraz bozulacak. Bundan kaçış yok.

 

Bu anlamda büyümeye bir fren söz konusu. Ama hükümet yavaşlama istemezse elinde maliye politikası aracı mevcut. Bu anlamda bizim hala bir silahımız var. Ancak, hükümetin bu yola gideceğini düşünmüyorum. Hükümetin, küçülmeyle birlikte bazı sorunları halletme yoluna gidecek diye düşünüyorum.

 

Bence hali hazırda yürütülen ekonomi politikası, Merkez Bankası'nı da hesaba katarsak doğru görünüyor. Ayakları yere basıyor.

 

MERKEZ FAÄ°ZÄ° DAHA FAZLA YÃœKSELTMEZ

 

- Merkez Bankası'nın son faiz koridoru hamlesini nasıl buluyorsunuz, küresel şartlardaki değişimle bir değişikliğe gitmesini bekliyor musunuz?

 

Merkez Bankası son faiz koridoru hamlesiyle sıkılaştırıcı bir politika uygulamaya başladı. Avrupa faizleri indirecek, ABD'de faizler yerlerde sürünüyor. Hal böyle olunca Merkez'in faizleri göreli olarak yurtdışına kıyasla yukarıda kalacak. Zaten beklediği de bu. O nedenle de faizi daha yukarı çekecek bir hamle yapmasını beklemiyorum.

 

CARİ AÇIĞIMIZ HESAPLANAN KADAR BÜYÜK OLMAYABİLİR

 

- Dış finansman tarafında zorlu bir yıl öngörüyor musunuz? Bu konuda gözünüzü korkutan bir tablo var mı?

 

Bu düzeyde bir cari açık devam edecekse. Önümüzdeki yıl finansman bulunması güç olur. Ama böyle olacağını düşünmüyorum. Çünkü büyümedeki yavaşlamayla paralel küçülecek cari açığı finansmanı problem olmayabilir. Ama şunu söylemek gerekiyor ki; beklenen resesyon ortamında finansman kaynağını bulmak da çok kolay bir şey değil. Bu nedenle hükümet, alternatif finansman kaynaklarını bulmaya çalışıyor. Bu da büyüme oranlarından feragat etmek istememesinden kaynaklanıyor.

 

Cari açıkla ilgili sürekli bir söylenti de var? Orda da deniyor ki; cari açığı finanse etmek için Türkiye'ye gelen paranın bir kısmının Türklerin kendi parasıdır. Ayrıca bir de net hata noksan bilmecesi var;  

 

Ya gelen parayı yani sermaye girişlerini doğru ölçmüyoruz ya da ihracatımızı yani kazandığımız parayı yanlış hesaplanıyoruz. Eğer ihracat kaleminde hata yapıyorsak, cari açığımız hesaplanandan daha düşük demektir. Yani cari açığımızın, GSYİH'ya oranının yüzde 9.5'ten daha küçük olduğunu düşünüyorum.

 

 

 

- Bu noktada biraz iyimser bakıyorsunuz yani?

 

Evet... Ancak, elimizde tam veriler olmadığı için bu ne kadar doğru emin olamıyorum. Ancak böyle bir tahminim bulunuyor. Yani cari açık hesaplanandan daha düşük olabilir. Hesaplama hatası olduğu kesin.

 

Ayrıca, finansman bulmak da zorlaştı. Finansmanı bulsanız dahi bunların niteliği önemli. Hala sıcak para oranının bunu içindeki payı yüksek. Zaten böyle bir ortamda uzun vadeli doğrudan yatırımı çekmek de oldukça zor. Para en güvenli limanlara gidiyor. Faizler çok düşük olmasına rağmen para ABD tahvillerine gidiyor. Bu nedenle yetkili isimler dünyayı dolaşarak, bireysel görüşmelerle insanları uzun vadeli yatırıma ikna edilmeye çalışılıyor.

 

- Avrupa Merkez Bankası 2 ile 3 yıllık likidite sağlamayı görüşüyor. Bu Türkiye'nin de kaynak sağlamada elini rahatlatır ve kurlarda geri çekilme getirir mi?

 

Tabii ki böyle bir şey olması bizim için iyi. Çünkü belli bir oranda fonlamayı oradan yapıyoruz. Ama yine de, kriz ortamında genel olarak var olan eğilim, sermayenin güvenli limana gitmesi yönündedir. Kriz ortamı dış finansman güçlüklerimizi ortaya çıkarıyor.

Â

/images/100/0x0/55ea36e2f018fbb8f871ce05

 

- Bu kur üzerindeki baskıyı da kırar mı?

 

Elbette, gerçekleştiği takdirde kur üzerindeki yukarı yönlü baskının azalmasını sağlar.

 

DOLARIN DAHA FAZLA DEĞER KAYBEDECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM

 

- Kur demişken; son dönemde önemli isimler uzun vadede TL'de kalmanın daha doğru bir seçim olduğu yönünde görüş beyan etmeye başladı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

 

Uzun vadede bunu kestirmek çok zor ama. Kurun bu seviyenin altına inmesi çok zor. Cari açık sıkıntınız varken ve dışarıda da böyle bir ortam olduğu sürece inmez. Aslında kimsenin de inmesini istediğini düşünmüyorum. Kurun uzun yıllar boyunca belli seviyede kalması, ihracatçıları cezalandırmanız anlamına geliyor. Onun yerine iç piyasaya yönelik çalışanları ödüllendiriyorsunuz. Bu kadar yüksek cari açığınız varken, bu modelle yürümeniz mümkün değil.

 

Bizim içeride daha az tüketip, dışarıya daha çok satacak bir kura sahip olmamız lazım. Bu nedenle, bu düzeyin altına ineceğini düşünmüyorum hatta eğilim de yukarı doğru. Yani uzun vadede TL'nin yavaş yavaş değer kaybedeceğini tahmin ediyorum.

 

 

- Avrupa'ya dönecek olursak. Sürekli kritik toplantılar gerçekleşiyor ve bir türlü piyasaları rahatlatan kalıcı çözümler çıkmıyor? Acaba piyasalar bu tip toplantıları kanıksadı mı? 9 Aralık'taki toplantıyı nasıl görüyorsunuz?

 

Evet, biraz öyle bir durum oldu. Bence bu artık son şans. En azından ben öyle düşünüyorum. Avrupa'nın artık herkesi tatmin edecek bir anlaşmaya varması gerekiyor.

 

ALMANLARA GÖRE BORÇLU OLAN KABAHATLİDİR

 

- Siz toplantıdan nasıl bir sonuç çıkmasını bekliyorsunuz?

 

Mali disiplin konusunda anlaşacaklarını ve bunun sonunda da Almanya'nın piyasayı rahatlatacak likiditenin vermesine rıza göstereceğini düşünüyorum. Anlaşmanın olmamasında hiç bir üye ülke fayda sağlamaz. Almanya'nın yapmaya çalıştığı şey, benzer bir sorunun yeniden ortaya çıkmasına engel olacak tedbirlerin alınmasını sağlamak. İlginç bir örnek vermek gerekirse, Almancada borç ve suç aynı kelimeyle ifade ediliyor. Yani, borçlu olan kabahatlidir, demeye getiriyor. Öyle bir psikolojik algıları var.

 

Ama önünde sonunda sorunun çözüleceğine inanıyorum. Ancak, bu bir anda her şey çözülecek anlamına da gelmemeli. Borsalar, hurra yükselişe geçiyor. Bunu da demek istemiyorum.

 

Ayrıca, Avrupa Birliği'nde bir parçalanma süreci yaşanırsa biz de ekonomik olarak yere yumuşak iniş yapmak yerine, çakılırız. Tabi bu sadece bizim için değil tüm dünya için geçerli bir durum.

 

- Önümüzdeki dönemde piyasalarda nasıl bir seyir bekliyorsunuz? Son yaşanan yükselişin devam edeceğini düşünüyor musunuz? Ayrıca son dönemde kısa vadede çöküş senaryoları çoğaldı buna katılıyor musunuz?

 

Piyasa kısa vadede, ufak bir olumlu haber çok büyük tepki veriyor. Negatif tepkiyi de aynı şekilde veriyor. ABD'li ekonomist Nouriel Roubini son olarak bu durumu manik-depresif olarak tanımlamıştı. Bu gerçekten de uygun bir tabir.

 

Çöküş senaryolarına da, yukarıda anlattığım Avrupa Birliği sürecinden dolayı katılmıyorum.

 

https://twitter.com/emekkaplangil

 

ekaplangil@hurriyet.com.tr

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!