Yükseköğretimde kadın yönetici oranı düşük

Güncelleme Tarihi:

Yükseköğretimde kadın yönetici oranı düşük
Oluşturulma Tarihi: Aralık 16, 2019 09:18

Yükseköğretim; bilgi üretmenin yanında, üretilen bilginin paylaşılmasının ve bu bilgilerin insanlığın her alanda ihtiyaç duyduğu değerlere dönüşmesinin önem taşıdığı bir alan. Bu alanda kadın olmak; insanlık ve bilim için çalışmayı kolaylaştırıyor.

Haberin Devamı

Dinamik, sürekli farklı ve yeni gelişmelerle yoğrulan, yaratıcılığın ve değişime yön vermenin temel olduğu, akademik ama bir o kadar da sosyal öğelerle dolu bu alanda yöneticilik yapmak da önemli bir fırsat ve elbette büyük bir sorumluluk. Bana göre kadın olmak da böyle bir sorumluluğu yerine getirirken, gençliğin, insanlığın ve bilimin hayrına çalışmakta kolaylaştırıcı bir unsur. Bu bakış açısıyla, yükseköğretimde kadın bir yönetici olmayı; kadın olmak, akademisyen olmak ve yönetici olmak çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor.

AKADEMİSYENLİK BİR YOL
Henüz üniversite yıllarında akademisyen olmaya karar vermiş biri olarak benim için bunun bir meslek değil yaşam biçimi olduğunu ifade etmeliyim. Akademisyenlik bir yol; bu yolda engel olunamayan bir merak duygusu, sürekli bir araştırma dürtüsü ve yeniliklere olan ilgi olmadıkça başarılı olmak da mümkün değil. Diğer taraftan akademik yaşamda bölüm başkanlığı, dekanlık, rektörlük gibi idari görevleri yürütmek, akademisyenliğin doğasına uygun görünmese de benim için durum biraz daha farklı. Stratejik yönetim alanında uzman bir akademisyen olarak, teorik bilgimi ve deneyimimi akademik süreçlere aktarma şansı bulduğum için şanslıyım. Ancak yöneticilik elbette her akademisyen için, bilimsel çalışma alanının bir parçası olmadığından, öğrenilmesi gereken bilgiler içeriyor.

Haberin Devamı

YÖNETİCİLİK DÖNÜŞÜME UĞRADI
Yöneticilik kavramı da geçmişten günümüze dönüşüme uğradı. Günümüzde; mensupların farklı beklentilerini karşılayabilmek, çalışanlarda motivasyonu arttırabilmek ve özellikle kurumsal verimliliği yükseltebilmek için yöneticilerin de çok çeşitli özelliklere sahip olması gerekiyor. Nihayetinde yöneticilik rollerini yerine getirirken de yöneticinin yaşı, cinsiyeti, akademik çalışma alanı, özellikleri de elbette etkili olabiliyor. Kadınların ve erkeklerin sorulara farklı yanıt vererek, sorunlara farklı çözümler bularak, olaylara farklı açılardan bakarak birbirlerini tamamladıkları herkesçe kabul ediliyor. Kadınlar yaşanılan bir sorunda ‘Neden?’ ve ‘Nasıl?’ sorularını daha çok sorarken, erkekler ‘Ne?’ ve ‘Kim?’ sorularını soruyor. Bu tür basit farklılıklar bile yöneticilik görevlerini yerine getirirken farklı davranışsal sonuçlara sebep olabiliyor. Örneğin; kadın yöneticiler bir öğrenci sorununu çözerken, sorunun nasıl geliştiğine ve sorunun sürecine odaklanırken, erkek yöneticiler doğrudan sorunun temel kaynağını arıyor. Bu tür davranışsal farkları düşününce elbette akademik alanda bir kadın yönetici olmanın kolay ve zor yanları, avantaj ve dezavantajları bulunduğunu da belirtmeliyim.

Haberin Devamı

AKADEMİK YAŞAMDA KADIN ORANI YÜZDE 45
Samimiyetle söyleyebilirim ki; bir kadın yönetici olarak çok sayıda genci yetiştirirken, kişisel olarak sahip olduğum en temel duygu tüm öğrencilerimizin farklı annelerin evlatları olduğu ve bize emanet edildiği. Bu açıdan bakılınca elbette kadın olmanın, şefkat ve duyarlılıkla yakın bir ilişkisi olduğunu da düşünmek gerekiyor. Diğer taraftan bana göre kadınlar eş zamanlı pek çok farklı işi bir arada ve aynı verimlilikte yapabiliyor. Hatta bazen eğitimlerde ‘Pazar yerinde manavdan alışveriş yaparken hızla bir adım sonra ne alacağını ve cüzdanındaki parayı hesaplayan, bunu yaparken aynı anda küçük çocuğunu gözetleyen ve eş zamanlı olarak da telefonla konuşmayı başaran canlıya kadın diyoruz’ diyorum. Gerçekten de kadınlar, yaşadıkları olayları her yönüyle analiz edebilen, vermesi muhtemel alternatif kararların sonuçlarının neler olabileceğini önceden sezebilen ve verdikleri kararların sonuçlarına gönüllülükle katlanabilen bir tür. Bu türün yöneticilik görevlerinde neden düşük oranda bulunduğu da tam bir uzmanlık sorusu. Uluslararası istatistiklerle kıyasladığımızda, kız öğrenci oranının oldukça yüksek olmasına, üniversitelerde bölümlere dereceyle giren ve dereceyle de mezun olan öğrencilerin büyük çoğunluğunu kızların oluşturmasına rağmen kadın yönetici oranı oldukça düşük. Ülkemizde akademik yaşamda da kadın oranı yüzde 45, kadın profesör oranı yüzde 31, kadın rektör oranı ise yüzde 8.

Haberin Devamı

KADINLARIN; AZMİNE, CESARETİNE VE FERASETİNE İHTİYAÇ VAR
Peki neden tüm olumlu özelliklere ve sahip oldukları yeteneklere rağmen hatırı sayılır oranda kadın akademisyen bulunuyorken, yönetici sayılarımız oransal olarak düşük? Elbette bu sorunun yanıtını arayan pek çok çalışma bulunuyor. Ama benim kişisel deneyimlerime göre en temel sebep; kadınların yöneticiliğin beraberinde gelen stres faktörlerini göz önünde bulundurarak, bu göreve aday olmaması yani parmak kaldırmaması. Bu stres faktörlerinin başında, kadın olmanın getirdiği farklı roller sebebiyle zamanı iyi yönetememe endişesi geliyor. Bir başka stres faktörünün de adaylık ve diğer adaylarla rekabet süreçlerinde haksızlığa veya adaletsizliğe uğrama algısı olduğunu düşünüyorum. Her ne sebeple olursa olsun, toplumumuzun ve dünyamızın kadınların sahip olduğu birbirinden farklı yeteneklerden daha fazla faydalanması gerekiyor. Kadınların hangi düzeyde olursa olsun toplumsal yaşama katkısı değer katıyor. Akademik yaşamda veya farklı sektörlerde, yöneticilik konumunda veya daha başka alanlarda kadınların; azmine, cesaretine ve ferasetine ihtiyaç var. Kadınların özgüven ve çalışkanlıklarıyla üstlendikleri her görevin üstesinden layığıyla gelebileceklerine gönülden inanıyorum. Cehaleti ve şiddeti ortadan kaldırmak üzere topyekûn mücadele verdiğimiz bir gündemde, parmak kaldırmamız ve ‘Ben de varım’ dememiz gerekiyor…

Haberin Devamı

PROF. DR. NİGAR DEMİRCAN ÇAKAR KİMDİR?
Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, 1976’da İstanbul’da doğdu. Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra lisans eğitimini 1998’de Mimar Sinan Üniversitesi İstatistik Bölümü’nde tamamladı. Gebze Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı’nda 2000’de yüksek lisans; 2003’te de doktora eğitimini tamamladı. 2003-2005 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Sabancı Üniversite’sinde doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. 2005’te yönetim ve organizasyon alanında doçent unvanını aldı ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi İşletme Bölümü’ne doçent olarak atandı. Anabilim dalı başkanlığı, bölüm başkanlığı ve dekan yardımcılığı görevlerini yürüttü. 2008’de Düzce Üniversitesi’nde göreve başladı ve 2010’da Düzce Üniversitesi’nde profesör unvanını aldı. Anabilim dalı başkanlığı, merkez müdürlüğü ve dekanlık görevlerini yürüttü. 2010-2015 yılları arasında Düzce Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İşletme Fakültesi Dekanlığı yaptı. 15 Mayıs 2015 ve 24 Mayıs 2019 tarihlerinde Düzce Üniversitesi Rektörü olarak atandı. Üniversitelerarası Kurul Üyeliği ve Yükseköğretim Kurulu Etik Kurul Üyeliği yapan Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, çoğunluğu örgüt kültürü, yenilik yönetimi ve örgütsel sadakat konularında olmak üzere yönetim bilimleri ve örgütsel davranış alanında 50’den fazla uluslararası ve ulusal yayına sahip. Bu yayınlarına yapılmış 800’den fazla da atıf bulunuyor. İleri düzeyde İngilizce bilen Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, iki çocuk annesidir.

 

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!