Yine, yeniden ders saatleri: Azaltmalı mı, artırmalı mı?

Güncelleme Tarihi:

Yine, yeniden ders saatleri: Azaltmalı mı, artırmalı mı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2016 10:50

Öğretim süreleri, karar alıcıların sıklıkla değişiklik yaptığı alanların başında geliyor. Örneğin, Amerikan Başkanı Barack Obama 2009 yılında öğrencilerin okulda kalma süreleriyle ilgili ciddi bir tartışma başlattı. Obama, Amerikalı öğrencilerin diğer ülkelerdekilerle geleceğin meslekleri için rekabet edebilir hale gelmeleri amacıyla gün içinde daha uzun süre okulda kalmaları gerektiğini söyledi. Ülkemizde de öğretim sürelerinde değişiklik yapılması sık sık kamuoyuna yansıyor.

Haberin Devamı

Son yıllarda öğretim süreleri ile ilgili düzenlemeler incelendiğinde ders süresinin 45 dakikadan 40 dakikaya düşürülmesi, 180 gün olan yıl içindeki okul günü sayısının 190-220 gün seviyesine çıkarılması, ders saatlerinde yıllara göre kademeli bir artışın benimsenmesi, temel ve seçmeli ders oranlarının değiştirilmesi gibi çoğu zaman birbiriyle çelişen uygulamaların gündeme geldiği görülüyor.

Kolay bir müdahale alanı olarak görülüyor

Eğitim sistemi içinde kolay bir müdahale alanı olarak görülen öğretim süreleri, aslında çok boyutlu ve oldukça karmaşık bir konu. Öğretim programları ve niteliğiyle yakından ilişkili olan ders saatleri konusundaki tartışmalar ise daha çok nicel karşılaştırmalar üzerinden yürüyor. Bu noktada karşılaştırmaya kaynaklık eden verilerin dikkatle değerlendirilmesi gerekiyor.

Haberin Devamı

Sistemin niteliğini artırmakla ilgili gerçekleştirilmesi planlanan son düzenlemeler de, haftalık ders çizelgelerinde değişikliğe gidilmesi üzerine yoğunlaşıyor. Ders saatlerinin azaltılmasını amaçlayan bu düzenlemenin gerekçeleri kapsamında yer alan temel varsayımların gözden geçirilmesi atılacak adımların sistem üzerindeki etkisi açısından önemli görülüyor.

Bu varsayımlardan ilki haftalık ders saatlerinin çok fazla olduğuna ilişkin. Uluslararası raporlar incelendiğinde OECD tarafından yayımlanan ‘Bir Bakışta Eğitim 2015’ ve Avrupa Birliği Komisyonu tarafından yayımlanan ‘Avrupa’da Zorunlu Eğitim Boyunca Öğretim Süreleri 2015/16’ adlı raporlar öğretim süreleri hakkında önemli veriler sunuyor. Örneğin, Avrupa Birliği ülkelerinde ilkokulda bir yılda alınan ortalama ders süresi 740 saat iken Türkiye’de 720 saat. Benzer şekilde Avrupa Birliği ülkelerinde ortaokulda bir yılda alınan ortalama ders süresi 873 saat iken Türkiye’de 840 saat.

Türkiye’de ders saatleri OECD ve AB ülklerinden uzun değil

Ayrıca OECD ülkeleri genelinde ilkokul öğrencileri bir okul gününde ortalama 4.3, ortaokul öğrencileri 5, lise öğrencileri ise 5.2 saat ders alıyor. Türkiye’de öğrencilerin bir günde aldığı ders süresi ise ilkokulda 4, ortaokulda 4.7, genel liselerde 4.7 ve Anadolu liselerinde 5.3 saat. Veriler, her eğitim düzeyi için derinlemesine incelendiğinde, Türkiye’deki öğretim sürelerinin OECD ya da Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ortalamasından daha yüksek olduğunu veya Türkiye’deki öğrencilerin bir okul gününde diğer ülkelerdeki öğrencilere kıyasla daha uzun süre ders saatlerine sahip olduğunu söylemek mümkün görünmüyor.

Haberin Devamı

Bu varsayımlardan bir diğeri ise, öğretim sürelerinin öğrenci başarısı üzerindeki etkisini odağa alıyor. Öğretim sürelerini artırmanın ya da azaltmanın öğrenci başarısı üzerindeki etkisini araştıran çalışmalar incelendiğinde bu konuda kurulabilecek tüm hipotezleri destekleyecek çalışmalar bulmak mümkün görünüyor. Ancak, son yıllarda gerçekleştirilen meta-analiz çalışmaları ve geniş ölçekli değerlendirmelerin verilerini inceleyen araştırmalar, hangi durumlarda ders saatlerinde yapılan değişikliklerin öğrenci başarısı üzerinde etkili olduğunu anlamaya yardımcı olacak kapsamlı bulgular sunuyor. Buna göre, ders saatlerinin öğrenci başarısı üzerindeki etkisi öğretim programının niteliği, öğretimin kalitesi ve sınıf ortamı ile ilgili pek çok değişkene bağlı olarak artıyor ya da azalıyor.

Haberin Devamı

PISA puanları ile ders süresi arasında pozitif ilişki var

Bu kapsamda gerçekleştirilen önemli çalışmalardan biri, öğrencilerin PISA puanları ile ders süreleri arasında pozitif bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Diğer bir deyişle, belirli bir derse ayrılan süre arttıkça öğrenci performansı artıyor ya da ders süresi azaldıkça öğrenci performansı da azalıyor. Ancak, ders saatleri ve öğrenci başarısı arasındaki bu ilişki gelişmekte olan ülkeler için OECD ülkelerinin neredeyse yarısı kadardır.

Ayrıca ders saatlerinin öğrenci başarısı üzerindeki etkisi kız öğrenciler, sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı öğrenciler ve göçmen öğrenciler için daha yüksek. Bununla birlikte hesapverebilirliğin yüksek olduğu, öğretmenlerin seçiminde ve bütçe kullanımında daha çok özerkliğe sahip okullarda bu ilişki daha güçlü. Pedagojik özerklik ve teknolojik araçların niteliğinin ise bu ilişki üzerinde anlamlı bir etkisi yok.

Haberin Devamı

Bilindiği üzere PISA 2012 bulgularına göre Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 68.7’si sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı gruplar arasında yer alıyor. Ayrıca kız öğrencilerin ve sayıları her geçen gün artan göçmen öğrencilerin, eğitim süreçleri ile ilgili sıkıntıların devam ettiği biliniyor. Sadece bu pencereden bakıldığında bile ders saatlerini azaltmak, niteliği artırmak yönünde atılması beklenen öncelikli adımlar arasında yer almıyor.

Esas mesele eğitimin niteliği

Bununla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açılan destekleme ve yetiştirme kurslarında 9, 10 ve 11’inci sınıf öğrencileri 12 saate kadar, 8’inci sınıf öğrencileri 18 saate kadar, 12’nci sınıf öğrencileri ise 24 saate kadar ders alabiliyor. Bu durum, haftalık ders programlarının ‘yoğun’ ve ‘ağır’ olarak nitelendirilmesiyle ilginç bir tezatlık oluşturuyor. Diğer yandan, haftalık ders çizelgelerinde yapılan bir saatlik bir değişiklik bile norm kadro sıkıntıları ve taşımalı eğitim ya da ikili eğitim öğrencileri için ciddi problemler oluşturabiliyor. Bu sebeple alınacak kararlarda sistemin tüm öğeleri göz önünde bulundurulmalı.

Haberin Devamı

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ders saati sürelerinin değiştirilmesinin öğrencilerin akademik başarıları üzerinde gelişmiş ülkelerdekinden daha zayıf bir ilişki ortaya koyması nicelikten çok nitelikle ilgili tartışmaları ön plana çıkarıyor. Bu bulgu aynı zamanda öğretim sürelerinin sistemdeki diğer değişkenler ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği düşüncesini güçlendiriyor. Eğitim için belirlediğimiz büyük hedeflere ulaşabilmemiz, zaten ortalamanın altında olan ders saatlerini azaltmakla değil, öncelikle öğrencilere ulaştırdığımız eğitimin niteliğini artırmakla mümkün olabilecek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!