Türkiye’den öğretmen hikayeleri: Sobayı yakan da var, okulu boyayan da

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’den öğretmen hikayeleri: Sobayı yakan da var, okulu boyayan da
Oluşturulma Tarihi: Kasım 23, 2017 16:32

24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle Türkiye’nin dört bir yanında farklı öğretmen hikayeleri geliyor. Bunlar arasında köy okullarında öğretmenliğin yanı sıra soba yakıp öğrencilerini bekleyen de var, önce aileleri okula alıştırıp sonra çocukları eğitime kazandıran da var.

Haberin Devamı

Öğretmenlerin fedakarlığı, sabrı, azmi sürekli dile getiriliyor. Her yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde de farklı illerden öğretmen hikayeleri gündeme geliyor. Bunlar arasında görme engelli olup öğrencisini sesinden tanıyan, okulda sobayı yakıp eğitim ortamı hazırlayan, aileleri okula alıştıran öğretmenler bulunuyor. İşte onlardan bazıları: 

"KIZLAR OKUMAZ" DİYEN AİLESİNE İNAT ÖĞRETMEN OLDU
Kırşehir'de ailesinin "kızlar okumaz" demesine aldırmadan azimle eğitim hayatını sürdürerek öğretmen olan 36 yaşındaki Fatma Süter, hazırladığı projelerden elde edilen geliri, maddi sıkıntılar nedeniyle öğrenimini sürdüremeyecek durumdaki öğrencilere harcıyor. 

Kırşehir'de dünyaya gelen Fatma Süter, çocukluk hayali olan öğretmenlik mesleğini yapabilmek için eğitim hayatı süresince canla başla çalıştı. Süter, ailesinin "Kızlar okumaz, üniversiteye gitmez" şeklindeki uyarılarına rağmen girdiği üniversitesi sınavında Anadolu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünü kazandı. Ailesine inat üniversiteden mezun olarak öğretmenlik mesleğine adım adan ve 15 yıldır görevini başarıyla yapan Süter'in tek amacı kendisi gibi eğitim hayatını sürdürmekte zorluk çeken öğrencilere yardım etmek. 

Haberin Devamı

Öğretmenlik hayatı süresince çeşitli projeler hazırlayan Fatma öğretmen, bu projelerden elde edilen geliri de maddi durumu yetersiz öğrencilere burs olarak harcıyor. 

PROJELERİNİN GELİRLERİNİ ÇOCUKLARA BAĞIŞLIYOR
Antalya'da görev yaptığı Mehmet Akif Ersoy Anaokulu’nda 4 yıldır "üstün sesler" projesini yürüten Fatma öğretmen, her yıl çocuklarla farklı etkinliklere imza atıyor. Fatma Süter, bu yıl 200 öğrenci, velileri ve öğretmenlerin katılımıyla kentin çeşitli noktalarında söyledikleri şarkılardan klip oluşturdu. Bu klibi de sosyal medyadaki hesaplardan paylaşan Fatma öğretmen, klibin izlenme sayısına göre elde edilecek geliri de şehit ailelerine ve çocuklarına bağışlayacak.

Süter, ailesinin tasvip etmemesine rağmen öğretmen olduğunu ve bugünlerine tırnaklarıyla kazıyarak geldiğini söyledi. Daha önce de Samsun'un bir köyünde görev yaptığını ve orada da kız çocuklarının okutulmasının desteklenmediğini anlatan Süter, "Kendi hikayemi çocukların aileleriyle paylaşıyordum. Oradaki birçok aile ile hala görüşüyorum. O çocukların hala eğitimini sürdürmesi beni mutlu ediyor" dedi.

Haberin Devamı

"BU PROJELER ÇOCUKLARIN ÖZGÜVENİNİ GELİŞTİRDİ"
Oluşturdukları "üstün sesler" projesinde masal kitabı çıkardıklarını ve bunun 81 ilde satıldığını belirten Süter, "İkinci kitabımızı da çıkartıyoruz. Bu kitaptaki masalları çocuklar huzurevindeki yaşlılarla birlikte hazırlıyor. Kitabın resimlerini de birlikte yapıyorlar. Velilerin desteğiyle doğada söyleyerek klip çektik. Renkli ve eğlenceli oldu. Bu projeler çocukların özgüvenini geliştirdi. Kendilerini daha rahat ifade etmelerini, yeteneklerini de keşfetmelerini sağladı" diye konuştu.

Süter, öğretmenlik gibi kutsal bir mesleği yaptığı için çok mutlu olduğunu, mesleği süresince öğrencilerinin önünü açmak, onların yoluna ışık tutmak için çalışacağını belirtti. 

Haberin Devamı

ÖLEN ÖĞRETMEN EŞİNİN ANISINA OKUL YAPTIRDI
Düzce'nin Akçakoca ilçesinde yaşayan Esvet Sarıoğlu, 3 yıl önce kanser nedeniyle hayatını kaybeden eşi Dilek Sarıoğlu anısına okul yaptırdı.

İlçede çok sevilen ve mesleğine olan tutkusuyla bilinen edebiyat öğretmeni Dilek Sarıoğlu, yakalandığı kanser hastalığıyla uzun süre mücadele etti. Dilek Sarıoğlu, tedavi gördüğü hastanede 2015 yılında hayatını kaybetti. Esvet Sarıoğlu da eğitime gönül veren eşi Dilek Sarıoğlu anısına okul yaptırmak için girişimlerde bulundu.

İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve belediyeden yardım isteyen Sarıoğlu, talebinin olumlu karşılanması üzerine bir anaokulu yaptırdı. Tamamlanan okula, Esvet-Dilek Sarıoğlu Anaokulu adı verildi.

Haberin Devamı

Esvet Sarıoğlu, en iyi yatırımın eğitime yapılanın olduğunu söyledi. Kendi iş yerinde de eğitime ciddi anlamda katkıda bulunduğunun altını çizen Sarıoğlu, "Bu anaokulunu yapma amacım kanser hastalığından kaybettiğim eşim Dilek Sarıoğlu. Milli Eğitim ve Belediye yetkilileriyle görüştüm. Onlar bizlere bir yer gösterdi. İlk gösterilen yer olmadı. Akçakoca Ortaokulu yakınında bir yer bulmaları beni çok mutlu etti" dedi.

Eşini çok sevdiğini ve bu okulu onun anısını yaşatmak için yaptırdığını anlatan Sarıoğlu, şunları söyledi:
"Eşim edebiyat öğretmeniydi. 15 yıllık öğretmendi. Kendisini kaybettikten sonra adı yaşasın istedim. Akçakoca'da bir eğitimci olarak bu okul vasıtasıyla isminden bahsedilsin istedim. Hayır duası gönderilsin niyetiyle bu okulu yaptırdım. Akçakoca'mıza hayırlı olsun. Yerinde ve güzel bir şey olduysa bizim adımıza gurur verici."

Haberin Devamı

ŞAMPİYONLARIN ‘BİLİM ANNESİ’
Çin'in başkenti Pekin'de düzenlenen Uluslararası Robot Şampiyonası'nda dünya birinciliği, ikinciliği ve dördüncülüğü ödülü kazanan takımın öğretmeni Hatice Küpeli'yi, öğrencileri ‘Bilim anne’ olarak adlandırıyor. 

Antalyalı öğrencilerin oluşturduğu 3 kişilik robot takımı, 7 Ağustos'ta Çin'in başkenti Pekin'de düzenlenen Uluslararası Robot Şampiyonası'nda “zihin gücü ile nesnelerin kontrolü” projesiyle kendi kategorisinde dünya şampiyonu oldu. "Zihin gücü ile araç kontrolü" ikinci, "uzaktaki el" projesi ise dördüncülüğü elde etti.

Antalya'daki Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM) Okulu'nun 3 kişilik robot takımı için "Bilim annesi" olarak adlandırdıkları öğretmenleri Hatice Küpeli'nin (27) yeri çok ayrı.

Öğrencilerine bilim konusunda rehberlik yapan Bilişim Teknolojileri öğretmeni Küpeli, bir anne titizliği ve şefkatiyle yaklaştığı öğrencilerin başarılarına katkı sağlıyor.

Küpeli, bilime olan merakının okuduğu bölümü kazandıktan sonra üniversitede arttığını söyledi.

İyi bir diyalog kurduğu öğrencileriyle Türkiye ve dünya için daha fazla neler yapabilecekleri üzerine çalışmalar yürüttüklerini aktaran Küpeli, öğrencileriyle oyunlar oynayarak eğlenceli zaman geçirdiklerini dile getirdi.

Genelde öğrencilerinin yaptığı oyunları oynadıklarını anlatan Küpeli, şöyle konuştu:
"Yaptıkları oyunları bana oynatarak ne kadar başarılı bir oyun yaptıklarını test ediyorlar. Öğrencilerimle eğlenerek öğreniyoruz. Hayatımda iyi bir eğitim alıp bilim ve insanlık için neler yapabileceğimi görmeye başlayınca daha da heveslendim. Öğrencilerime bilgilerimi ve tecrübelerimi aktarıyorum. Öğrencilerimiz özel yetenekli çocuklar olduğu için yeni bir şeyler öğrenmekten ve üretmekten çok büyük bir mutluluk duyuyor. Onların mutluluğuyla mutlu oluyoruz. Yakaladığımız başarının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bizi kabul etmesi gurur verici."

ÖĞRENCİLERE SİNEMA SALONU YAPMAK İÇİN KOLLARI SIVADILAR
Sivas'ın Ulaş ilçesinde görev yapan 7 eğitimci, öğrenciler için işçi gibi çalışarak sinema salonu kuruyor.

İlçe Milli Eğitim Müdürü Cemil Aslan, Şube Müdürü Fehmi Doğan, Ulaş Anaokulu Müdürü Burak Şahinaslan ve 4 öğretmenden oluşan grup, hiç sinemaya gitmeyen öğrenciler için çalışma başlattı. Eğitimciler, Ulaş Anaokulu’nun kullanılmayan deposunu sinema salonu yapmaya karar verdi.

Hiçbir destek almayan grup, salonda kullanılan tüm malzemeleri, inşaatlardan ve çeşitli yerlerden temin etti. Usta için de para vermeyen eğitimciler, kolları sıvayarak harç kardı, kaynak yaptı, duvar boyadı, ses sistemi ile oturulacak platformları kurdu, minder dikti.

Okulun çıkış saatinden sonra depoya inerek çalışan eğitimciler, hafta sonlarını da burada geçirdi. Öğrenciler için gece gündüz demeden çalışan eğitimcilerin tek isteği, daha iyi bir projeksiyon cihazıyla öğrencilere sinema keyfi yaşatmak.

Haftaya açılması planlanan 50 kişi kapasiteli sinema salonunda, her gün ilçedeki 100 öğrenciye film gösterimi yapılacak.

"İLÇENİN İLK SİNEMA SALONU OLACAK"
Cemil Aslan, ilçede sinema görmeyen birçok çocuk bulunduğunu belirterek, "Bütün ilçeye hitap edecek şekilde bir plan yaptık. Malzemelerin tamamı, atıl malzemeler ve inşaat atıklarından oluşuyor. Paletleri inşaattan aldık, işe başladıkça salon kendini göstermeye başladı. Salonu bir hafta içinde inşallah faaliyete geçireceğiz" dedi.

İlçede 1.400 öğrenci olduğunu söyleyen Aslan, "Bütün öğrencilerimize Milli Eğitim Bakanlığımızın tavsiye ettiği eğitici, öğretici, milli, manevi değerleri yansıtan filmleri izleteceğiz. Öte yandan vizyona giren ve telif hakları alınan filmlerin de tamamını en kısa zamanda izleteceğiz" dedi.

Öğrencilerin kış şartlarında sportif ve sosyal faaliyetlerinin azaldığını, sinema salonun önemli bir ihtiyacı gidereceğini vurgulayan Aslan, şöyle devam etti:
"Perde için duvarı kullanacağız. Işığı yansıtmayan özel bir boya kullandık. Ses sistemimizi de bir öğretmen arkadaşımız getirdi, salona bağışladı. Burada 2-2,5 saat film gösterimi yapacağız. Öğrencileri, sabah ve öğleden sonra olmak üzere 2 grup şeklinde alacağız. Öğrencilerimizin buraya gelip gitmeleri için gerekli şartları da planlayacağız. Daha sonraki süreçte salonu velilerimiz ve memurlarımıza da açacağız. Tüm ilçedekiler bu etkinliğimizden faydalanacak. İlçenin ilk sinema salonu olacak. Bu bizim için gurur verici. Devletin imkanlarını para anlamında kullanmadan, tamamen amatör ruhla başlayıp işçiliğini kendimizin yaptığı bir salona kavuşmuş olacağız."

Şahinaslan da eğitimcilerin gayreti, azmiyle kısa sürede depoyu yenilediklerini dile getirdi. Malzemeleri kendilerinin temin ettiğini anlatan Şahinaslan, şunları söyledi:
"Devletin imkânları bazen yetmeyebiliyor. Taşın altına elimizi koymamız gerekiyor. Bu tarz çalışmaların da örnek olmasını diliyoruz. İlçede hiç sinema görmeyen öğrencilerimiz var, onlar da sinemanın nasıl olduğunu görecek. Biletler hazırlayacağız, içeriye biletlerle girecekler. Mısır makinesi getirip, mısır patlatıp dağıtacağız. Bütün öğrencilerimiz sinema atmosferini ilçede yaşayacak, o duyguyu tatmış olacak." 

ÖĞRETMENLERİNE ORMANLIK HEDİYE ETTİLER
24 Kasım öğretmenler günü ülke genelinde ve tüm okullarda çeşitli etkinliklerle kutlanırken, en anlamlı etkinliklerden biri Aydın’da gerçekleşti. Aydın Ekrem Çiftçi İlkokulu’nun ana sınıfı öğrencileri velileriyle birlikte öğretmenlerine öğretmenler günü hediyesi olarak ormanlık hediye ettiler. 8 yıllık öğretmen Tuba Şahin, öğrenci ve velilerin anlamlı hediyesi karşısında gözyaşlarını tutamadı.

Atatürk’ün 24 Kasım 1928’de Millet Mektepleri Başöğretmenliği’ni kabul ettiği günde kutlanan ‘Öğretmenler Günü’ için Aydın Ekrem Çiftçi İlkokulu Anaokulu öğrencileri velileri ile birlikte uzun bir çalışma yaptı. Öğretmenlerinden gizlice yaklaşık 2 haftalık çalışma ile Aydın Efeler İlçesi Gölhisar Mahallesi’nde öğretmenleri adına hatıra ormanı kuran minikler hiçbir şeyden haberi olmayan öğretmenlerini öğretmenler günü dolayısıyla pikniğe davet etti.

Öğrencileri ve velilerle birlikte Gölhisar Mahallesi’nde yeni oluşturulmuş ormanlığa giden öğretmen kendi adına dikilmiş onlarca ağaçtan oluşan ‘Öğretmen Tuba Şahin’ ormanını görünce gözyaşlarına hakim olmadı. En anlamlı öğretmenler günü hediyesini alan Tuba Şahin, çevre ve doğal yaşamı her fırsatta öğretmeye çalıştığı öğrencilerine sarılarak sevincini paylaştı. 

TUĞBA ÖĞRETMEN, MÜDÜR ODASINI EĞİTİME AÇTI
Muş merkeze bağlı Nadaslık köyünde 2 yıldan beri okul müdürlüğü yapan sınıf öğretmeni Tuğba Harmankaya, okuldaki makam odasından depoya kadar her tarafı öğrencilerin eğitimine açtı. Harmankaya makam odasında sadece bilgisayarı kullanırken, odasının bir köşesini kitaplık, bir köşesini satranç ve oyun alanı yaptı, masasını da öğrencilerin çalışma alanına çevirdi.

6 öğretmen, 55 öğrencisi bulunan 5 derslikli Nadaslık İlkokulu, 2 yıl önce İzmir’den Muş’a atanan Tuğba Harmankaya sayesinde büyük değişim yaşıyor. Görev başladığı ilk günden itibaren okuldan sonra köy halkı ile kaynaşmayı ve dayanışmayı sağlayan 32 yaşındaki Harmankaya, muhtardan, imama, çobandan, veliye kadar herkesle görüşüp fikir alışverişinde bulunuyor. Yaptığı çalışmalarla kısa sürede okul müdürü olan Harmankaya yılın sadece 1 ayını memleketinde geçiriyor. Bekar olan Tuğba Harmankaya, köyde herkesten büyük destek gördüğünü belirtti. Okulda yapılacak en küçük bir değişiklikte bile öğrencilerin fikrini alan Harmankaya, okulun kapılarından duvarlarına kadar her tarafı bayraklarla donatmış. Üniversiteden mezun olduğunda öğretim görevlilerinin kendilerine, "Ülkenin her yeri bizim vatan toprağımızdır. Bayrağın dalgalandığı her yerde gidip çalışabilirsiniz" dediklerini hatırlatan Tuğba Harmankaya, "İlk atamam Şırnak Beytüşşebap daha sonra Bursa Gemlik ve şimdi burası. Ülkemin bayrağının dalgalandığı her yerde onur ve gururla çalışırım. Daha önce görev aldığım yerlerdeki insanlarla bağımı koparmadım. Çok güzel dostluklar kurdum. Öğrencilerimin ise hiçbirini unutmadım hepsini tek tek isimleri ile hatırlıyorum" diye konuştu.

Teneffüs ya da okul çıkışında müdür odasında kitap okuduklarını bazen de oyun oynadıklarını söyleyen öğrenciler ise, "Okulumuzda çok mutluyuz. Bazen eve zorla gidiyoruz" dediler.

Köy Muhtarı Mehmet Şirin Yılmaz, Tuğba öğretmenin köy okuluna atanması ile eğitim de olduğu gibi fiziki değişiminde yaşandığını ifade ederek, "Köy halkı ile kurduğu diyalogla adeta bizleri bütünleştirdi" dedi.

Tuğba Harmankaya, öğretmenler gününde aldığı hediyeleri okulda görev yapan öğretmenlere dağıtarak günlerini kutladı. 

GÖRMEYEN GÖZLERİYLE ÖĞRENCİLERİNE IŞIK SAÇIYOR
Konya'nın Karapınar ilçesinde 7 yıldır öğretmenlik yapan görme engelli Gazi Baştürk, öğrencilerini en iyi şekilde geleceğe hazırlamak için çalışıyor.

Fevzipaşa Ortaokulu'nda sosyal bilgiler öğretmenliği yapan 38 yaşındaki Baştürk, hem öğrencileri hem de mesai arkadaşları tarafından çok seviliyor. Gazi öğretmenin her sınıfta gönüllü bir yardımcı öğrencisi bulunuyor. O gelmeden yoklamayı yapan öğrenci, derste de öğretmenine yardımcı oluyor. Gazi öğretmen, dersi anlattıktan sonra soru sorarken, küçük yardımcısı da parmak kaldıranları ona söylüyor.

Öğrenciler, çok sevdikleri öğretmenlerini ders aralarında da yalnız bırakmıyor, okul bahçesinde kollarına girdikleri Gazi öğretmenle neşeli sohbetler ediyor.

Gazi Baştürk, küçük yaşta geçirdiği rahatsızlık sonucu gözlerini kaybettiğini söyledi. Engeline rağmen yaşama azmini kaybetmediğini belirten Baştürk, "Engelli olduğuma hiçbir zaman üzülmedim, hayata küsmedim. Hayata daima pozitif baktım. Karapınar Lisesi’nden birincilikle mezun oldum. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ndeki eğitimimi başarıyla tamamladım. Sonrasında girdiğim sınavda başarılı olup, sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandım. Şimdi bir işim var. 7 yıldır öğretmenliği severek yapıyorum. Milletimize faydalı insanlar yetiştirmekten onur duyuyorum" dedi.

Mesleğinin ilk 2 yılında Karapınar'ın Salur köyünde görev yaptığını, 5 yıldır da  Fevzipaşa Ortaokulu’nda olduğunu belirten Baştürk, öğretmenliği zor ve çileli ama bir o kadar da kutsal meslek olarak gördüğünü söyledi.

HERKES DESTEK OLUYOR
Baştürk, öz güveni ve çevresinin desteği ile tüm engelleri aştığını belirterek, şöyle devam etti:
"Zorluklara rağmen yılmadım. Üniversite sınavına gecemi gündüzüme katarak çalıştım. Azmin elinden hiçbir şeyin kurtulmadığını gösterdim. Bir engelli için öğretmen olmak kolay değil. Aslında engellileri hafife alanları mahcup ettiğimi düşünüyorum. Engellilerin de isterlerse her işi başarabileceklerini ispat ettim. 'Engelliler yapamaz, başaramaz' bunları toplum olarak aşmamız lazım. Engelliler de azimlerini hiç kaybetmesin, hedeflerine ulaşmak için ne gerekiyorsa yapsın. Ben çok mutluyum. Toplum içerisindeyim, işim var. Sabah kalktığımda 'nasıl vakit geçireceğim' diye bir düşüncem yok. Okulum ve öğrencilerim var. Halime şükrediyorum."

"BENİM ONLARINKİ GİBİ HİÇ KİTABIM OLMADI"
Görme engelinin işinde sorun oluşturmadığının altını çizen Baştürk, sözlerine şöyle devam etti:
"Her gün evde öğrencilerime faydalı olabilmek için konulara çalışıyorum. Öğrencilerimi göremesem de onların sevgisini kalbimde hissediyorum. Hepsiyle arkadaş gibiyim. Çocuklara sevgi verdiğiniz sürece karşılığını mutlaka alıyorsunuz. Öğrencilerim hep yanımda, teneffüste bile koluma giriyorlar. Öğretmen arkadaşlarım her konuda yardımcı oluyorlar. Öğrencilerime kendi eğitim hayatımı anlatıyorum. Yaşadığım zorlukları anlatıp, onların daha şanslı öğrenciler olduklarını söylüyorum. Benim onlarınki gibi hiç kitabım olmadı. Öğretmenler veya arkadaşlarımdan dinlediklerim veya aldığım notlarla öğrendim. Onlara, 'benden çok daha iyi yerlere gelebilirsiniz çünkü her imkânınız var, bunu değerlendirin' diyorum." 

"ÖĞRENCİLERİMİ SESLERİNDEN TANIYORUM"
Baştürk, öğrencileriyle çok iyi iletişim kurduğunu, onları seslerinden tanıdığını belirterek, herhangi bir iletişim sorunu bulunmadığını söyledi.

Gazi Baştürk, "Kabartma ders kitaplarım var, konuları onlardan çalışıyorum. Konuşan bilgisayarım var, eksiklerimi oradan tamamlıyorum. Sınav sorularını öğretmen arkadaşımın yardımıyla hazırlıyorum. Çocuklarımın karşısına eksiksiz çıkıp, onlara faydalı olmayı görev sayıyorum. Öğrencilerimi aydınlatmak, geleceğe hazırlamak, vatanımıza  ve milletimize faydalı bireyler yetiştirmek için öğretmenliği seçtim. Dünyaya yeniden gelsem yine öğretmenliği seçerdim" dedi.

ÖĞRENCİLERİNE ‘ZOR’U BAŞARMADA ÖRNEK OLUYOR
Doğuştan bedensel engelli lise öğretmeni Mustafa Ünsal, engelinin neden olduğu güçlüklere rağmen koltuk değnekleriyle gittiği okulda öğrencilerini geleceğe hazırlıyor.

Anne karnında geçirdiği rahatsızlık sonucu kemik, sinir ve kas sisteminde oluşan hasar nedeniyle yürüme güçlüğü yaşayan, koltuk değnekleriyle yaşamını sürdüren Uşak Sultan Halil Yiğit Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Adalet Öğretmeni Mustafa Ünsal (26), çocukluk hayali olan öğretmenlik mesleğini büyük bir heyecanla yapıyor.

Rahatsızlığı nedeniyle 14 ayrı ameliyat geçiren ve tedavi süreci devam eden Ünsal, haftanın dört günü görevli olduğu lisede derslere giriyor.

Koltuk değnekleriyle gittiği okulda öğrencilerini geleceğe hazırlayan Ünsal, ders konularının dışında engelli bireylerin yaşadığı olumsuzluklar ve yaşam mücadelelerini öğrencilerine anlatarak, onların da hem yaşam direncini arttırıyor hem de bu konuda bilinçlenmelerine yardımcı oluyor.

"ÖĞRETMENLERİME OLAN SEVGİM BENİ BU MESLEĞE YÖNLENDİRDİ"
Ünsal, engeli nedeniyle eğitim hayatının oldukça zor geçtiğini, öğretmenlerinin sürekli olarak kendisine destek olduğunu, moral verdiğini anlattı.

Öğretmenlerine olan sevgisinin kendisini öğretmenlik mesleğine yönlendirdiğini belirten Ünsal, "Koltuk değnekleriyle evden okula ulaşmak çok zordu, birde okulda merdivenlerle üst katlara çıkıyordum. Bazen okula gitmeyi sırf bu yüzden istemiyordum. Ancak öğretmenlerim bana moral vererek, istediğim her şeyi başarabileceğimi söylüyorlardı. Bende onların verdiği destekle okudum" dedi.

BU YIL İLK KEZ ÖĞRETMENLER GÜNÜ’NÜ KUTLAYACAK
Lise eğitiminin ardından Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü, ardından Pamukkale Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Halkla İlişkiler Bölümü’nü bitirdiğini, Kamu Seçme Sınavı ile memuriyete başladığını, Uşak Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde formasyon aldıktan sonra bu yıl nisan ayında öğretmenlik mesleğine başladığını anlatan Mustafa Ünsal, bu yıl ilk kez 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutlayacağını söyledi.

Halen Anadolu Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü öğrencisi olduğunu belirten Ünsal, "İki üniversite bitirdim, üçüncüyü okuyorum. Çok sevdiğim öğretmenlik mesleğini yapıyorum. Engelli olmam benim yaşam direncimi olumlu etkiledi, hiç yılmadım. İstediğim her şeyi yapabileceğimi biliyorum. Zor bir yaşamım oldu, şimdi öğrencilerime tüm zorluklara rağmen başarılı olunabileceğini öğretiyorum" diye konuştu.

ÖĞRENCİLERİNİ ÇOK SEVİYOR
Derslerini koltuk değnekleriyle sınıfta gezerek işleyen, öğrencileriyle tek tek ilgilenen Mustafa Ünsal, arkadaş gibi gördüğü öğrencilerinin tüm sorunlarıyla ilgilenmeye çalıştığını söyledi.

Ünsal, "Onlar benim öğrencilerim, bildiğim her şeyi öğretmeye çalışıyorum. Öğretmen-öğrenci ilişkisinin dışında daha çok arkadaş gibiyiz. Bu yüzden derslerimiz verimli geçiyor. Öğrencilerimi çok seviyorum" dedi.

MEZUN OLDUĞU OKULDA YENİ NESİLLER YETİŞTİRİYOR
Şanlıurfa'da, 18 yıl önce mezun olduğu okula sosyal bilgiler öğretmeni olarak atanan Suruç’lu Kenan Tilgen, aynı sıralarda eğitim gören yüzlerce öğrencisini geleceğe hazırlıyor.

Suriye sınırına sıfır noktadaki Yumurtalık Mahallesi'nde dünyaya gelen 34 yaşındaki Tilgen, ilkokulu bu mahallede zor koşullarda bitirdikten sonra ilçe merkezinde bulunan bugünkü ismi Suruç İMKB Ortaokulu olan Merkez Ortaokulu'na kayıt yaptırdı. Buradan mezun olan Kenan Tilgen, lise eğitimini de yine Suruç'ta tamamladı.

Bir yandan çiftçilik yaparken diğer yandan da üniversite sınavlarına hazırlanan Tilgen, emeğinin karşılığını alarak, hayalini kurduğu Gaziantep Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ni kazandı.

Üniversiteden mezun olduktan sonra mesleğe başlayan ve 5 yıl çeşitli okullarda görev yapan Kenan öğretmen, geçen yıl il içi tayinle yaklaşık 18 yıl önce mezun olduğu Suruç İMKB Ortaokulu'na sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandı.

Tilgen, tüm zorluklara rağmen eğitimini tamamlayarak, çocukluk hayali olan öğretmenlik mesleğini icra etmenin mutluluğunu yaşadığını söyledi. Küçükken okulda çok güzel günler geçirdiğini dile getiren Tilgen, her öğrencide biraz kendini gördüğünü belirtti.

"BURADA OLMAK HAYAL GİBİ GELİYOR"
Öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğunu söyleyen Tilgen, hemşehrilerine yardımcı olabilmenin ise paha biçilemez bir duygu olduğunu anlattı.

Tilgen, yaşadığı duygularla ilgili şunları söyledi:
"O zamanlar buralarda okuyan sayısı azdı. Ben de zor şartlarda okudum, şimdiki gibi imkânlar yoktu. Şimdiki öğrenciler çok şanslı, her yerde okul var, kırtasiye malzemeleri ücretsiz veriliyor. İmkânlar artmış, herkes okuyor maşallah. Ben ilkokulu bitirdikten sonra köyümüzde ortaokul olmadığı için ilçeye geldim. Neredeyse her gün gidiş geliş yapıyordum, biraz zor oluyordu tabii. Şu anda ders anlattığım sınıflarda, o zaman ders dinliyordum. Çok şükür çalıştım ve Gaziantep Üniversitesi’ni bitirdim. Yaklaşık 6 yıldır öğretmenim ve çok mutluyum."

Farklı yerlerde 5 yıl görev yaptıktan sonra mezun olduğu okula tayin istediğini ve geçen yıldan bu yana burada mesleğini sürdürdüğünü hatırlatan Tilgen, öğrencileriyle çok iyi anlaştığını söyledi.

Tilgen, bazen burada olmanın kendisine hayal gibi geldiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Okuduğum okulda öğretmenlik yapmak bambaşka bir duydu. O yıllar zor olsa da güzeldi. Her zaman gözümde öğretmenlerim, arkadaşlarım, anılarım canlanıyor. Kendi ilçeme yakınlarıma katkı sunmak güzel bir şey. Buradaki öğrencilerin ruh halini, sıkıntılarını biliyorum ve onları çok seviyorum. Umarım diğer öğretmen arkadaşlarımla birlikte onlara faydalı olur ve buradan başarılı insanlar çıkarırız."

ŞAFAK ÖĞRETMEN ÖĞRENCİLERİNİN ROL MODELİ
Bulgaristan sınırındaki Kırklareli Dereköy'deki okulda 5 yıldır öğretmenlik yapan Şafak Olur, öğrencilerinin sevgisini kazanarak, onlara rol model oluyor.

Küçük yaşlarda kurduğu hayallerinin peşinden giden ve 5 yıl önce fen bilimleri öğretmeni olan Şafak Olur, (27) görev yaptığı sınır köyündeki öğrencilerine ulaşabilmek için güne erken başlıyor. Şafak öğretmen, Kırklareli'nden köye her gün 30 kilometre yol katediyor.

Okula erken gelen Şafak Olur, öğrencilerini her sabah kapıda karşılıyor, yaptıkları kısa sohbetin ardından da öğrencileriyle sınıfa geçerek eğitime başlıyor.

Yaptırdığı birçok deneyle köy çocuklarının ufkunu açmaya çalışan Şafak öğretmen, teneffüs aralarında da öğrencileriyle okul bahçesinde voleybol, masa tenisi, futbol ve çeşitli oyunlar oynuyor. Öğle arasında öğrencileriyle birlikte yemek yiyor, evlerine gönderene kadar "minik arkadaşlarım" dediği öğrencileriyle vakit geçiriyor.

"KÖY OKULUNDA ÖĞRETMEN OLMAK AYRI BİR DUYGU"
Şafak Olur, küçük yaşta hayal kurduğu mesleğini severek yaptığını ve bir köy okulunda öğretmen olmanın ayrı bir duygu olduğunu söyledi. 

Kendisinin de bir köy çocuğu olduğunu belirten Olur, bu nedenle köy çocuklarının sıkıntılarını bilerek köy okulunda öğretmenlik yapmayı istediğini vurguladı.

Sınır köyünde öğretmenlik yaptığı için kendisini çok şanslı hissettiğini anlatan Olur, "Ben sadece ders anlatmak için değil, öğrencilere örnek bir kişi olabilmek için bu mesleği seçtim. Şu anda bana 'kent merkezinde bir okul mu, yoksa köy okulu mu?' diye sorulursa, burada olmam aslında soruya cevap olur. İstekli bir şekilde devam etmek, zevk alarak mutluluk duyarak burada öğretmenlik yapmak, köy öğretmeni olmak çok avantajlı ve çok mutluluk verici. Okulumuz bir köy okulu, orman köyü, zorlukları kadar çok zevkli yanlarının da olduğu bir okulda çalışmaktan çok mutluyum" dedi.

Öğrencileriyle bir aile gibi olduklarını anlatan Olur, okulda öğrencilere bazen ağabey, bazen öğretmen, bazen baba, bazen ise arkadaş olduğunu vurguladı.

"Gün içerisinde öğrencilerimle beraber yiyoruz, beraber içiyoruz, beraber oynuyoruz, beraber faaliyetler yapıyoruz. Öğrencilere rol model olmak çok önemli. Ben de eğitimin yanında çocuklara rol model olabilmeyi, çalışmalar yapabilmeyi amaçlıyorum. Üniversiteden mezun olurken de amacım buydu" diye konuştu.

"YAPTIĞIMIZ HER DAVRANIŞ ONLAR İÇİN ÇOK ÖNEMLİ"
Öğrencilerini her sabah kapıda karşıladığını belirten Olur, yapılan her davranışın çocuklar için çok önemli olduğunun altını çizdi.

Köy çocuklarının kent merkezlerinde yaşayan çocuklara göre biraz daha içlerine kapanık olduğunu anlatan Olur, "Yemekhanede yapabileceğim bir davranış bile öğrenciye uygun bir davranış olursa onu seçip beni taklit ediyor. Yaptığımız her davranış onlar için çok önemli" dedi.

Öğrencilerinin kendisine karşı çok saygılı olduklarını söyleyen Olur, şöyle devam etti:
"5 yıl içerisinde Dereköy'de beni duygulandıran pek çok olay oldu. Göreve ilk başladığımda, ilk öğretmenlik dönemimde, öğretmenler gününde öğrencilerin kendi elleriyle şiirler yazması, bunların gösterişsiz ama değeri çok büyük zarflarda bize getirmesi çok mutluluk verici. Biz buraya gelmezsek öğretmenler burada çalışmayı tercih etmezlerse öğrencilerde en yakın merkez Kırklareli'ne taşınacak. Dolayısıyla buraya gelmek aslında hem çocuklarımızın yaşantısını kolaylaştırıyor, hem de onlara ülkemizin tüm yerlerinde hizmet verebilme aşkıyla işimizi devam ettiriyoruz."

"O DÜNYANIN EN İYİ ÖĞRETMENİ"
Öğrencilerden Umut Batın Ayaz, okula Şafak öğretmen dolayısıyla ayrı bir sevgiyle geldiğini söyledi. Öğretmenlerinin her sabah kendilerini karşıladığını belirten Ayaz, öğretmenlerini ailelerinden biri olarak gördüklerini söyledi.

Öğretmenlerini çok sevdiklerini anlatan Ayaz "Her sabah okula geldiğimde ilk olarak Şafak öğretmeni görüyorum. O dünyanın en iyi öğretmeni. Bize çok güzel şeyler öğretiyor. Dünyada sayılı öğretmenlerden biri olabilir. Her hareketiyle çok muhteşem bir öğretmen" dedi.

ÖĞRENCİLERİ İÇİN DERSTE BAĞLAMA ÇALIYOR
Samsun'un Çarşamba ilçesinde fen bilgisi öğretmenliği yapan Ali Sarıbaş, öğrencilerinin sıkıldıklarını hissettiği zaman bağlama çalıp türkü söyleyerek, derse ilgiyi artırmaya çalışıyor.

Çınarlık Ortaokulu'nda fen bilgisi öğretmenliği yapan 35 yaşındaki Sarıbaş, küçük yaşlarda öğrendiği bağlama çalmayı hayatından bir daha çıkarmadı.

Mesleğinde 10 yılı geride bırakan Sarıbaş, son bir yıldır da öğrencilerinin derse ilgisini müzikle artırmaya çalışıyor.

Sıkılan öğrencilerini müzikle dinlendirerek yeniden derse hazırlayan Sarıbaş, böylece sıradan olmaktan çıkararak, dersleri öğrenciler için daha cazip hale getiriyor.

Ali öğretmenin bağlama eşliğinde söylediği türkülere öğrenciler de katılıyor. Zaman zaman istekte de bulunan öğrenciler, bir süre sazlı sözlü türkü söyledikten sonra yeniden derse dönüyor.

"UYGULAMA BAŞARIYI DA ARTIRDI"
Sarıbaş, yaptığı uygulamanın öğrencilerin dikkatini artırdığını söyledi. Uygulamayı başarılı olduğunu görünce sürdürdüğünü belirten Sarıbaş, "Uygulama sayesinde çocukların derse ilgi ve isteklerinin arttığını gördüm. Müzik eşliğinde zihinlerini dinlendiriyorlar. Derse karşı daha dikkatli ve ilgili oluyorlar" dedi.

Genelde yöresel türküler söylediklerini anlatan Sarıbaş, öğrencilerin uygulamadan memnun olduğunu dile getirdi.

Sarıbaş, öğrencilerin mutluluğunun başarılarına da yansıdığını belirterek, "Öğrencilerimiz fen bilgisi dersine daha ilgili hale geldi. Başarı ortalamaları yükseldi. Ayrıca 600 projenin katıldığı yarışmada küresel sorunlara çözüm dalında hazırladığımız projemiz, Türkiye ikincisi oldu. Çocuklarımız gayet mutlu. Hem deneyle hem de müzikle eğleniyorlar" dedi.

NURTEN ÖĞRETMENİN YAKTIĞI EĞİTİM ATEŞİ, 45 İLE YAYILDI
Samsun’un Ayvacık ilçesindeki Ayvacık Anaokulu Müdürü Nurten Akkuş’un 8 yıl önce çocuklarla babaları arasında iletişim ve bağı güçlendirmeyi sağlamak için başlattığı ‘Baba bana bir masal anlat’ projesi Türkiye geneline yayıldı. Proje, 8 yılın sonunda 45 ilde uygulanıyor. Binlerce baba anaokullarında çocuklarının eğitim aldığı sınıflara giderek masal anlattı.

Samsun’un 22 bin nüfuslu Ayvacık ilçesinde bulunan Ayvacık Anaokulu Müdürü Nurten Akkuş, 2009’da okulda ‘Baba bana bir masal anlat’ projesi başlattı. Şu an 81 öğrenci ve 4 öğretmenin görev yaptığı anaokulu öğrencilerinin babaları, haftanın belirli günlerinde okula gelerek çocuklarının bulunduğu sınıflarda masal anlatmaya başladı. Proje hem öğrenciler hem de veliler tarafından büyük beğeni topladı. Çocukla baba arasındaki iletişimin güçlendirilmesini de sağlayan uygulama kısa sürede ilgi gördü. Akkuş, hazırladığı projeyle Sabancı Vakfı’nın toplumsal gelişmeye katkıda bulunan ‘Sıra dışı kişilerin olağanüstü öykülerini’ anlattığı ‘Fark Yaratanlar’ programının yedinci sezonunda fark yaratanlar arasında gösterildi. Ayrıca proje bazı üniversitelerde araştırma konusu olarak işlendi. Zaman içerisinde proje Türkiye genelindeki diğer anaokulu öğretmenlerine de örnek oldu. 8 yılın sonunda bugün ‘Baba bana bir masal anlat’ projesi Türkiye’deki 45 ilde uygulanmaya başlandı.

İLK PROJE
‘Baba bana bir masal anlat’ projesinin hem kendisinin hem de okulun ilk projesi olduğunu söyleyen Akkuş, "Biz kırsal bir bölgede ilk önce tek bir babanın katılımıyla böyle bir projeyi başlattık. Sadece bizim okulumuzdaki çocukların ve babalarının böyle bir uygulamaya ihtiyaçları var diye düşünüyorduk ama kısa sürede o kadar güzel bir ilgi gördü ki hem Türkiye genelinde yayılmaya başladı hem de ödül alır hale geldik. Çeşitli eğitim grupları ve dernekler tarafından Türkiye’nin eğitimde ilham veren kadın, fark yaratan kadını, eğitimde en iyi örnek, başarı ödüllerini aldım ya da aday gösterildim. Şunu anladık ki, Türkiye’de baba çocuk ilişkisinin gelişmesi için çok önemli bir proje oldu. Bu proje sayesinde Türkiye’de binlerce çocuk ve baba birbirlerinin elini daha sıkı tutuyor diye düşünüyoruz" dedi.

‘TEK BİR BABANIN KATILIMIYLA BAŞLADI’
"Farklı illerden öğretmenler ve yöneticilerin projenin içeriğiyle ilgili bilgi almak için iletişime geçtiğini belirten Akkuş, "Onlara projenin nasıl uygulanabileceğini anlattım. Bize talepler geldi. Onayımız ve yönlendirmemizle Türkiye’de başka illerde de uygulanmaya başlandı. Şu an kırsal bölgede tek bir babanın katılımıyla başladığımız projemiz Türkiye kapsamında 45 ilde uygulanır hale geldi. Binlerce baba ve çocuk bu projeden yararlanıyor. Binlerce baba çocuklarına masal anlatıyor. Bu projeyi daha çok yaygınlaştırmak istiyoruz. Sadece kırsal bölgelerde değil kent yaşamında da bu projeye ihtiyacımız var. Okulumuza gelen babalar masal anlatmanın çocukla kurulan o bağın çok daha başka bir duygu olduğunu fark ediyorlar. Okula gelmeden önce ve geldikten sonra hem babaların hem de çocukların duygu değişimleri çok daha farklı oluyor. Okulumuzda sadece babaları olan çocukların değil babaları olmayan ya da yanlarında bulunmayan çocukların da bu projeden faydalanmalarını istiyor. Onlar için de baba yerine koydukları, dede, amca, ağabeyleri de mutlaka bu projenin içine dâhil ediyoruz" dedi.

‘ÇOCUK VE BABA ARASINDAKİ İLİŞKİYİ GÜÇLENDİRİYOR’
Proje kapsamında kızının eğitim gördüğü sınıfta ilk defa masal anlatan baba Mehmet Nusret Öztürk, "Kızım bu yıl ilk defa anaokuluna başladı. Bende bu projeye dâhil olup ilk kez masal anlattım. Çok güzel geçti. İki gündür okulda masal anlatacağım için kızım büyük bir heyecan içindeydi. Bende heyecanlandım. Sınıfında masal okudum ve çok güzel oldu. Bu projeyi çok olumlu buluyorum. Bu şekilde babaların çocuklarına kitap okumaları, onların bu şekilde alışkanlık kazanmaları çok faydalı olacaktır. Kitap sevgisini aşılamak adına da çok önemli. Diğer babaların da bu projeyle birlikte bu konuya daha fazla önem vereceklerini düşünüyorum. Anaokuluna babanın gelip masal anlatmasının çocuk ve baba arasındaki ilişkiyi daha da güçlendireceğini düşünüyorum" diye konuştu.

‘EVDE ANNE OKULDA BABA MASAL OKUYOR’
Kızı için sınıfında masal okuyan baba Gökhan Turan, "İkinci defa masal okumak için okula geldim. Çok güzel bir duygu. Karşılıklı bir arkadaş gibi okuduğum masalı dinliyorlar. Çok zekiler her şeyi algılıyorlar, anlıyorlar. Çok güzel bir proje. Evde genellikle annesi masal okur ben de okulda bu proje ile masal okudum. Evde de zaman zaman ben masal okuyorum. Okula gelip masal okuduğum için kızım da çok mutlu oluyor" dedi.

DÖRT KUŞAK ÖĞRETMENLER AYNI SINIFTA BULUŞTU
Bilecik'in Söğüt ilçesinde dört kuşaktan öğretmenlerin, 24 Kasım Öğretmenler Günü buluşmasında duygulu anlar yaşandı.

Türkiye'nin çeşitli illerinde yıllarca görev yaptıktan sonra emekli olan 71 yaşındaki Nebiye Zobaroğlu, öğrencisi ve coğrafya öğretmeni 51 yaşındaki Hayriye Öner, Öner'in öğrencisi ve edebiyat öğretmeni 40 yaşındaki Serdar Birsen ile onun öğrencisi ve kendisiyle aynı branş öğretmeni 30 yaşındaki Elif Bostancı, Söğüt Anadolu Lisesi'nde unutamayacakları bir gün geçirdi.

İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün organizasyonuyla bir araya gelen 4 öğretmen, sınıftaki öğrencilerle aynı sıralara oturdu yaşadıkları hatıraları paylaştı, duygusal anlar yaşadı.

Zobaroğlu, 1966 yılında ilk görev yeri olan Burdur'da Türkçe öğretmenliğine büyük bir heyecanla başladığını söyledi. Burdur'dan sonra ülkenin çeşitli bölgelerinde görev yaptığını anlatan Zobaroğlu, şöyle devam etti:
"Yıllar geçse de öğrencilerimle diyaloğum sürüyor. 27 yıl bu mesleği yaptım. Yetiştirdiğim ve onların öğrencisi öğretmenlerle bir araya gelmek çok heyecan ve mutluluk verici. Unutamayacağım bir gün yaşadım. Öğretmenlik mesleğini seçtiğim için çok mutluyum."

Zobaroğlu'nun ortaokulda öğrencisi olan ve halen coğrafya öğretmeni olarak görev yapan Hayriye Öner de öğretmeni ve öğrencisi olan meslektaşlarıyla buluşmanın inanılmaz bir mutluluk olduğunu vurgulayarak "Bu buluşmayı hep hayal ederdik, bugün gerçekleşti. Çok güzel oldu" dedi.

Öner'in ortaokul ve liseden öğrencisi edebiyat öğretmeni Serdar Birsen ise büyük bir gururla yaptığı mesleğini bugün daha iyi anladığını belirterek, "Böylesine insanlarla aynı mesleği yapmak çok önemli. Bu gibi durumlarda öğretmenliğimiz daha keyif veriyor. Çok farklı, duygu yüklü bir gün yaşadım" diye konuştu.

Birsen'in ortaokul ve liseden öğrencisi aynı branştan meslektaşı Elif Bostancı da üç kuşak öğretmenle aynı sınıfta yıllar sonra buluşmaktan dolayı çok heyecanlı olduğunu söyleyerek, "Onlardan aldığım bilgileri yeni nesle aktarmaktan dolayı çok gururluyum. Unutulmaz bir hatıra oldu benim için. Öğretmenim öğretmeniyle buluşmak değişik bir duygu" dedi.

Lise öğrencilerinin yoğun ilgi ve sevgisiyle karşılaşan öğretmenler, bu buluşmayı her yıl gerçekleştireceklerini söyledi.

KÖY OKULUNDA HEM MÜDÜR HEM ÖĞRETMEN
Birleştirilmiş tek bir sınıfın bulunduğu okulda hem müdürlük hem de öğretmenlik yapan Nazlı öğretmen, öğrencilerine okulun fiziki yapısını değiştirmek için söz verdi ve birçok kurumla bağlantıya geçti. Kısa sürede okulunu çiçek gibi yapan Nazlı öğretmen, “Ben onlara bir söz verdim ve bu sözü yerine getirmem gerekiyordu. Bu okulda hem öğretmen hem de müdürüm. Yeri gelince hademelik de yapıyorum” dedi.

Manisalı 34 yaşındaki Nazlı Ulutaş, önce Kars’ta sonra da Edirne’de öğretmenlik yaptı. Nazlı öğretmenin bir sonraki görev yeri ise İzmir’in Menderes ilçesine bağlı Sancaklı Ahmetçik İlkokulu adındaki köy okulu oldu. Tek başına çekip çevirdiği okulda hem okul müdürlüğü hem de 1’den 4’e kadar birleştirilmiş sınıfta öğretmenlik yapan Nazlı Ulutaş, fiziki yapısını yetersiz bulduğu okulu çiçek gibi yapmak için öğrencilerine söz verdi. Sözünü yerine getirmek için birçok kurum ve kuruluşa mail atan Nazlı Ulutaş, gelen yardımlarla hem sınıfı hem de okulun dışını yepyeni bir görünüme kavuşturdu. Öğrencilerine en iyi eğitimi vermek için var gücüyle çalışan Nazlı öğretmen, teneffüslerde okulun idari işlerini halledip ardından okul bahçesinde çocuklarla oyunlar oynuyor.

“GÖNLÜM EL VERMEDİ”
Sancaklı Ahmetçik İlkokulu’na 2013-2014 yılında norm fazlası olarak geldiğini, daha sonra birleşmiş sınıfta görev almaya başladığını söyleyen Nazlı öğretmen, hikâyesini şu sözlerle anlattı:
“Birleştirilmiş sınıf olduğu için ilk başlarda biraz zorlandım. Çünkü ilk defa birleştirilmiş sınıfta öğretmenlik yapıyordum. Fiziki yapımız yetersizdi ve bu duruma gönlüm el vermedi. Çocuklara bir söz verdim ve aklıma gelen bütün kurum ve kuruluşlara mail atıp okulumun durumunu anlattım. Onlar da bana geri dönüş yaptılar. Önce kendi sınıfımız yapıldı. Okulumuzda ana sınıfı olmadığı için ana sınıfı yapılması için de çalışma başlattım ve çok güzel bir ana sınıfımız oldu.”

“YERİ GELİNCE HADEMELİK DE YAPIYORUM”
Her çocuğa eşit eğitim mantığıyla hareket ettiğini belirten Nazlı öğretmen, “Birleştirilmiş sınıf olması, köy okulu olması, oradaki öğrencilerin daha düşük bir eğitim alacakları anlamına gelmiyor. Şimdi mutluyuz ve huzurluyuz. Okulumuz küçük, öğrenci sayımız az ama hepsine eşit miktarda eğitim vermek için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Hem öğretmen hem de müdürüm. Yeri gelince hademelik de yapıyorum. 4 sınıfın birleşmesiyle 15 öğrenciyi okutuyorum. 6 da ana sınıfında öğrencimiz var. Teneffüslerde tüm öğrencilerle birlikte oyun oynuyorum” dedi.

“KURALIMIZ YALAN SÖYLEMEMEK VE VERİLEN SÖZÜ YERİNE GETİRMEK”
Yaptıklarının her öğretmenin yapması gereken şeyler olduğunu savunan Nazlı Ulutaş, şöyle konuştu:
“Öğretmen ve öğrenci sınıfta mutluysa eğitim daha başarılı olur. Sabahları görüntüsü çirkin bir sınıfa girmek istemem. Öğrencilerim de bunu istemez. Sabah geldiğinde hepsinin gözleri bana bakıyor, benden bir şey bekliyorlar. Onlara karşı bir sorumluluğum var ve aldığım eğitim bunu gerektiriyor. Ben yapmam gerekenleri yapıyorum. Ben onlara bir söz verdim ve bu sözü yerine getirmem gerekiyordu. ‘Sınıfımız güzelleşecek, okulumuz güzelleşecek. Ben sizin için ne kadar çalışıyorsam siz de aynı şekilde çalışacaksınız’ dedim. Öğrencilerime de bunu öğretiyorum. Kuralımız yalan söylememek ve verilen sözü yerine getirmek.”

10'U KADIN 18 ÖĞRETMEN OKULLARINI BOYADI
Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde bir köy okulunda görev yapan 10'u kadın 18 öğretmen, okulu el birliğiyle boyayarak güzel bir görünüme kavuşturdu.

Akbaş Köyü İlkokulu/Ortaokulunda görev yapan 18 öğretmen, 278 öğrencinin eğitim gördüğü okulu boyayıp, bahçesini düzenledi. Öğretmenlerin bu anlamlı çalışması, köy sakinlerinden ve velilerden takdir topladı.

"BİRLİKTEN BİR GÜÇ DOĞAR"
Okul Müdürü Mehmet Zeki Bıçakçı, öğretmenlerin yaptıkları çalışmalardan büyük memnuniyet duyduklarını söyledi. Bıçakçı, 10'u kadın 18 öğretmenin öğrencilere kaliteli eğitim hizmet sunmak için büyük çaba gösterdiğini, hep birlikte okulu güzelleştirebilmek için ellerinden geleni yaptıklarını belirtti.

Bıçakçı, şunları söyledi:
"Birlikte okulumuzu güzelleştirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Birlikten bir güç doğar. Biz de okulda bir birlik içerisindeyiz. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüzden aldığımız boyalarla okulumuzu kendimiz boyuyoruz. Her şeyi devletten beklememek lazım. Fedakar öğretmenlerimizle güzel şeyler ortaya çıkarttık. Okulumuzu boyadık, bahçemizi güzelleştirdik. Öğrencilerimize daha iyi bir ortamda eğitim vermek için çabalıyoruz."

Ders sonrası eline aldığı fırçayla okulu boyayan Sosyal Bilgiler Öğretmeni Dilan Santalu, öğrencilere iyi ortamda eğitim vermenin önemine değindi.

Erkek öğretmenlere boyamada yardımcı olduklarını vurgulayan Santalu, "Müdürümüz ve öğretmen arkadaşlarımızla öğrencilerimize daha ferah bir ortam sağlamak adına sınıflarımızı boyuyoruz. Bozuk sıra, masa varsa onların tamirini yapıyoruz" dedi.

"GÜZELLİKLERİ YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Öğretmen Selim Aydın ise el birliğiyle okulu güzelleştirmeye çalıştıklarını söyledi. Ders dışı zamanlarda okulun eksiklerini tamamlamaya çalıştıklarını vurgulayan Aydın, şunları söyledi:
"Elimizden geldiğince birlik ve beraberlik içerisinde bu eğitim ortamını çocuklarımıza uygun hale getirmeye çalışıyoruz. Bir şeyi sevince fedakarlık yapmak istiyor insan. Biz eğitime gönül verdiğimiz için yaptığımız fedakarlıklar gözümüze gelmiyor. Elimizden geldiğince devletimizle bu güzellikleri yapmaya devam edeceğiz." 

OKULUN BACASINI TÜTTÜREN ‘EĞİTİM MELEĞİ’
Bitlis merkeze bağlı İçgeçit Köyü İlkokulunda görevli sınıf öğretmeni Ayşegül Havuz, öğrencilerinin üşümemesi için her sabah sobayı yakıyor. 

Sabahın erken saatlerinde kalkarak merkeze yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki okuluna her gün servisle giden Havuz, öğrenciler okula gelmeden önce odun kırarak ve kömür taşıyarak yaktığı sobayla sınıfı ısıtıyor.

Yaklaşık 2 yıl önce Bitlis'e atanan ve daha önce hiç soba yakmayan Ayşegül Havuz, öğrencilerinin üşümemesi için büyük fedakarlık gösteriyor.

Havuz'a zaman zaman köylüler de odun kırılması ve kömür taşınması işlerinde yardımcı oluyor.

"KÖY ÖĞRETMENİYİM, FEDAKAR OLMAMIZ LAZIM"
Ayşegül Havuz, geçen yıl eylül ayında köy okuluna atandığını ve burada tek öğretmen olarak görev yaptığını söyledi.

Sabah saat 08.00'de okula geldiğini ve ardından çalı, odun ve kömür taşıyarak sobayı yaktığını anlatan Havuz, şöyle devam etti:
"Sabah öncelikle sınıfı ısıtmaya çalışıyoruz. 08.40'da öğrencilerimiz geliyor. Okulun bacası bütün evler tarafından görülüyor. Eğer duman tütmüyor ise kimse gelmiyor. Duman tütmeye başlayınca öğrenciler teker teker gelmeye başlıyor. Okula olabildiğince erken gelmeye çalışıyorum. Geldiğim gibi sobamı yakıp dumanın tütmesini sağlıyorum ki çocuklar dumanın tüttüğünü görsün ve 'öğretmenimiz geldi ve sınıfımız sıcak' deyip gelsinler."

Köy öğretmeninin fedakar olması gerektiğinin altını çizen Ayşegül Havuz, "Gerektiğinde odun da kesiyoruz, kömür de  taşıyoruz. Çocuklarımıza en iyi eğitim ortamını hazırlamak için erken gelip işe başlıyoruz" dedi.

"ÖNCEDEN HİÇ SOBA YAKMADIM"
Okulda birleştirilmiş sınıfta 16 öğrencinin bulunduğunu ve burada çalışmalara tempolu şekilde devam ettiklerini dile getiren Havuz, her şeyin gayet güzel olduğunu belirtti.

"Çocukları sevdim, onlar da beni sevdi. Köylülerle aramız iyi. Bu şekilde devam ediyoruz" diyen Ayşegül Havuz, şöyle konuştu:
"Önceden hiç soba yakmadım. Geçen yıl burada yakarken çok zorlanmıştım. Hatta yanmıyor diye birkaç tüp bitirmiştik. Sonra alıştım ve artık zor gelmiyor. İlk atamam olduğu için ortama yabancıydım. Ancak köylülerin yardımı, çocukların beni bir abla ve anne gibi kucaklaması ve sevmesiyle bu zorlukları aştım. Ne kadar zorluk yaşasak da yine de geçinmeyi, sevmeyi ve öğretmeyi biliyoruz. Bu da bize yetiyor."

ÖNCE VELİLERİ SONRA ÇOCUKLARI ‘ÖĞRENCİ’ YAPTI
Aydın'ın Sultanhisar ilçesinde okul öncesi eğitime katılımı arttırmayı hedefleyen öğretmen, kapı kapı dolaşıp önce velilere eğitim verdi ardından parke döşetip velilerle birlikte boyadığı sınıfta sıra dışı ders işleyerek öğrenci sayısını iki katına çıkarmayı başardı.

İlçeye yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta bulunan 850 rakımlı Demirhan Mahallesi'ndeki ilkokulda okul öncesi öğretmeni olan 27 yaşındaki Hasan Er, sınıfındaki eğitim materyallerinin yetersizliğini ve öğrenci sayısındaki azlığı görünce kolları sıvadı.

Okul öncesi eğitim üzerine yaptığı yüksek lisans ve incelediği yurtdışı eğitim modellerinden yola çıkan Er, ilk olarak velilerle görüşerek onlara sınıfta eğitim vermeye başladı.

Haftanın belirli günleri çocukları eğitim alma çağına gelmiş velilere okul öncesi eğitimin gerekliliğini ve çocuğa kazandıracakları konusunda eğitimler veren Er, kısa süre içerisinde çocuğunu okula göndermeyen velileri ikna etmeyi başardı. Velilerin de desteğini alan Er, önce sınıfa parke döşetip ardından da mahalleliyle sınıfı boyadı.

Sanat, fen-duyu, kitap okuma, dramatik oyun ve sanat merkezi gibi 5 ayrı alanın oluşturulduğu sınıfta öğrencileri ilgilerine göre eğiten Er, klasik müziğin çaldığı sınıfta sıkılan öğrencilerine bazen masal okuyor bazen de onlarla dans ediyor. Gün sonunda ise sınıfın temizliğini öğrenciler yapıyor.

"YÜZDE 100 BAŞARIYA ULAŞMIŞ DURUMDAYIZ"
Hasan Er, eğitim sürecini iyileştirmek ve geliştirmek için bazı değişiklikler yapmak gerektiğini belirterek 5 yıl önce göreve başladığını, çocukları okula çekebilmek için farklı bir çalışma yürüttüğünü anlattı.

"Hayat bir filmse okul öncesi eğitim de bu filmin fragmanıdır" diyerek okul öncesi eğitimin önemini belirten Er, şöyle konuştu:
"Çocukların hayatlarının önemli noktasında onların gelişimini destekleyecek bir eğitim gerekiyor. Bu da okul öncesi eğitim sayesinde mümkün. Okul öncesinde çocukların davranışlarını geliştirmekle birlikte velilerin de davranışlarını değiştirmek gerekiyor çünkü bizim okulda öğrettiklerimizin evde de aileler tarafından desteklenmesi gerekiyor. Bu yüzden ilk olarak ailelere eğitim vermeye başladık. Daha sonra ilçe genelinde aile eğitimleri verdik. Geçen yıl devam eden 7 öğrencimiz varken bu yıl 14 öğrencimiz oldu. Yani biz yüzde 100 başarıya ulaşmış durumdayız. Gece gündüz demeden sınıfı bu hale getirmeye çalıştık. Burası dağ köyü. Malzemeleri buraya getirmek, sınıfı bu hale getirmek gerçekten hiç kolay olmadı ama tüm bunlara değdi."

"ÖĞRENCİLER EVLERİNE GİTMEK İSTEMİYOR"
Bir öğrencisinin okula ilk geldiğinde haftalarca konuşmadığını anlatan Er, öğrencinin dansa ilgi duyduğunu keşfettiğini daha sonra onunla dans ederek okula ısınmasını ve konuşmasını sağladığını belirtti.

Sınıfta öğrencilerin mutlu olmasının önemini vurgulayan Er, "Ben onlara bir fazla ne veririm, hep bunu düşündüm. Yarım günlük bir eğitim veriyoruz. Zil çalıyor ama öğrenciler evlerine gitmek istemiyor. Burada kalıp derse devam etmek istiyorlar. Bu da beni çok mutlu ediyor. Evimde nasıl rahat ediyorsam bu sınıfı da o hale dönüştürdüm. Biz ev ortamını okula taşımaya çalıştık" dedi.

Velilerden Aysun Kazancıoğlu, Hasan Er kendileriyle konuştuktan sonra kızını okula gönderdiğini, okula gittikten sonra çocuğunun kendisine olan güvenin gözle görülür şekilde arttığını söyledi.

HEM ÖĞRETMEN, HEM DE ANNE
Siirt’in Eruh ilçesinde köy ilkokulu öğrenci ve öğretmenleri zor şartlar altında eğitim mücadelesi veriyor. Demiremek köyü ilkokulunda öğretmen olan 2 çocuk annesi Çimen Sain, çocukların eğitimi için tüm zorluklara göğüs gelerek, çocukların okuma yazma öğrenmelerini sağlıyor. Sabah erkenden okulun odun sobasını yakıp, eğitim ve öğretime başlayan Çimen Sain, okul dışında evde de kendi çocuklarına en güzel şekilde annelik yapmaya çalışıyor.

2 çocuğu ve 12 öğrencisi olan Sain, "2 değil, 14 çocuğum var" diyerek tüm öğrencilerini çocuğu gibi gördüğünü söyledi. Sain, "Burada öğretmenliğin dışında anne oluyorum. Yeri geliyor bir anne, baba, yeri geliyor okulun hizmetlisi, temizlikçisi oluyorum. Öğrencilerimi çok seviyorum. Evde 2 çocuğumu bırakıyorum ama buna rağmen buraya geldiğim zaman dışarıyla bağlantımı kesip öğrencilerime odaklanarak bir günümü nasıl doya doya geçiririm onu düşünüyorum. Kış mevsiminin çok ağır geçtiği bu köyde çocukların üşümemesi için soba yakıyorum. Okulun temizliğini yapıyorum. Gayet memnunum. Öğretmenliği severek yapıyorum. Çocuklara bir şeyler öğretebiliyor isem ne mutlu bana, en büyük hayalim de budur, şimdi o hayali gerçekleştiriyorum” dedi.

Okulda görevli olmadığı için temizliği de kendisi yapan Çimen Sain, yeri geldiğinde odun da kırıyor, soba da yakıyor. Demiremek köyü Siirt şehir merkezine 70 kilometre, Eruh ilçesine de 20 kilometre uzaklıkta yer alıyor.

BAKMADAN GEÇME!