Mutlu çocuk yetiştirmenin 10 yolu

Güncelleme Tarihi:

Mutlu çocuk yetiştirmenin 10 yolu
Oluşturulma Tarihi: Ekim 23, 2017 09:07

En uzun çocukluk dönemi yaşayan, bu yüzden de ancak bir yetişkin ona gönüllü bakarsa hayatta kalabilen ve sevgiyle büyürse de mutlu olabilen bir canlıdır, insan. Sağlıklı psikolojik, zihinsel ve fiziksel gelişim bakımından en kritik dönem olan ilk üç yılda ebeveyn tutum ve davranışları için bir “top 10” listesi yaptım. Nedense böyle köşe yazıları sadece anneye yazılırmış gibi algılanır. Baştan söyleyeyim; “Tek kanatla kuş uçmaz”, bunlar hem anne hem babaya yazıldı.

Haberin Devamı

1- Doğmadan önce ona bir iyilik yap, onun için önce kendine yardım et! Sağlıklı beslen, düzenli uyu, egsersiz yap. Eşinle ve bütün yakınlarınla ilişkilerini güzelleştir, tamir et. Başkasındaki eksiği görme, “üzümün çöpü var, armudun sapı var” demeyi bırak (tabi diyorsan!), burun kırma, eleştirme, egonu sakinleştir. Bir çocuğa verilebilecek hayat boyu kullanılan ve hiç eskimeyen en muhteşem doğum öncesi hediye mutlu, huzurlu, kavgasız bir aile iklimidir.

FARKLILIKLARINI KABUL ET
2- Doğduğunda onun farklılıklarını kabul et ve kendi güzergahında büyüyüp, serpilmesi için sağlam iskele ol. Değiştirmeye zorlama, gelişmesi için yolunu aç. Varsa engellerini kaldır. Kendi mizacında kişilik geliştirmesi ve kendisiyle içten gurur duyması için farklılıklarına, tercihlerine saygılı ol. Aman ha yargılama, kötüye benzeterek utandırma, iyiye benzeterek sırtına mükemmeliyetçilik kaygısı yükleme. Onu, onay alma peşinde koşturma. Mizaç; büyük oranda biyolojik kalıtımla gelir, sağlıklı gelişimle olgunlaşır ve kişilik olarak filizlenip gelişir. Buna biz karakter deriz. Karakterli olması için erken yaşta saygı görmesi gerekir.

Haberin Devamı

3- Araştırma alanım olan bağlanma teorisi, yaşamın ilk iki yılında koşulsuz sevildiğini ve başkalarına güvenebileceğini hisseden çocukların hayatları boyunca hem ilişkilerinde mutlu olduklarını hem de zorluklarla daha kolay baş edebildiklerini gösteriyor. Erken yaşta hissedilen güven duygusu ve bu duyguya dayanarak yapılan keşifler, keyifli oyunlar sayesinde özsaygı, özgüven gelişir. Etrafı keşfetmesi için ona güvenli üs ol, derdinden kurtulması için de sağlam sığınak... Onunla beraberken dikkatin kendinde değil, onda olsun.

GÜVENLİ BAĞLANMANIN ÖN KOŞULU ‘DUYARLI’ OLMAKTIR
4- Bir üstte söyledim gibi, sağlıklı gelişim için en değerli psikolojik özkaynak güvenli bağlanmadır. Onun önkoşulu da “duyarlı” olmaktır. Duyarlı ebeveyn çocuğunun hislerini doğru anlayan, yerinde, zamanında ve çocuğun ihtiyacına uygun cevap verebilen kişidir. Çocuğu sadece ağladığında kucağa almak yetmez, hislerini anlamak gerekiyor. İlk yıllarında çocuklar sözden çok duygularıyla iletişim kurarlar. Hisleriyle içten geldiği gibi yalansız konuşurlar. Bu yüzden de hislerinde yanılmazlar, yanıltmazlar. Ebeveynin de hissederek davranması ve bunu gösterebilmesi gerekiyor. Yani, sen de onun hisselerine güven. Sadece konuşarak değil, onun oyunda öncülük etmesine izin vererek, onun temposuna uyarak, yani onun gözünden dünyaya bakarak ilgilen. Böylece, kendisinin koşulsuz sevildiğini, senin de her zaman yardıma hazır olduğunu sadece bilmesin, otomatik olarak hissedebilsin.

Haberin Devamı

5- Yakınlıktan zarar gelmez ama üstüne kapanma, oyununu kesme. Sabırlı olmayı, beklemeyi, saygı duymayı ve gerektiğinde zevki erteleyebilmeyi bizim ona ilk yıllarda göstereceğimiz sabırdan ve saygıdan çıkaracaktır.

HER HATAYA CEZA YAPIŞTIRMA
6- Zevki erteleme demişken, aklıma duyguları düzenleme becerisi geldi. Daha sonra alacağı bir ödül için kısa süre bekleyebilen, anlık zevklerini erteleyebilen çocukların gelecekte de her bakımdan başarılı ve mutlu olduklarını biliyoruz. Bunun sırrı kendini ve duygularını kontrol edebilme, düzenleyebilme becerisidir. Onun anlık duygularının esiri olmaması yani duygu düzenleme becerisi geliştirebilmesi için önce senin kendi duygularını kontrol edebildiğini görmesi gerekir. Bu yüzden durduk yere bağırma, her hataya hemen ceza yapıştırma. Kendi hislerini anlaması ve geleceğini öngörebilmesi için ona düşünme, değerlendirme fırsatı ve zamanı ver.

Haberin Devamı

7- Niyet okuma. Her davranışına bir niyet atfetme. Çocuğun olumsuz davranışlarını, sevmediğin huylarını onun karakteri ile açıklar, her yanlışında bir kasıt ararsan güvenini kaybedersin. O da yabancılaşır ve sağlıklı iletişim zemini kalmaz. Sonuçta, iyi davranışlar istisnaymış, kötü davranışlar ise fıtrattanmış gibi görünür. Yani, bir şeyi nasıl açıklarsak ona göre cevap verir, ona uygun davranırız. Şöyle anlatayım; eşinizin akşam getirdiği çiçeği size olan derin sevgisinin bir işareti olarak görürseniz, sevginiz artar, “dur bakalım yine ne suç işledi” diye bakarsanız, güvensizlik içinizi daha da bir yer bitirir. Aynı davranış nasıl algılandığına göre karşı taraftan farklı karşılık ya da muamele görür. Çocuğunuzun kötü davranışını geçici haliyle, eşref saatiyle; iyi davranışını güzel huyuyla, sağlam karakteriyle açıklayın. İkiniz de kazanın!

Haberin Devamı

SUÇLAMA VE UTANDIRMA
8- Suçlama ve utandırma. Suçluluk ile utanma arasındaki fark bizde biraz belirsizdir. Erken yaşta suçlanan ve utandırılan çocuğun en çok özsaygısı zarar görür, iyilik karşısında ezilir, kötülük karşısında suçlanır.

9 - Gereksiz yere övme, asla yerme. Başarıya, yetkinliğe dayanamayan özsaygı kırılgandır, hatta bazen tahripkârdır. Olmadık yere övmek, hakedilmemiş başarıyı kazanç gibi göstermek çocuğu yüceltmez aksine zayıflatır, kırılganlaştırır. Kibirin ve narsizmin kapısını açar. Başarısızlığı, yenilgiyi yerme. Başarıyı ödüllendir, takdir et, ama çocuğu göklere çıkarıp, yüceltip, onu ne oldum delisi yapma.

ARKADAŞI DEĞİL SIĞINAĞISIN
10 - En büyük değer kişinin kendisine ve başkasına olan saygısıdır. En değerli varlığını yabancı gibi başkasına şikâyet etme. Verdiklerin için onu borçlu hissettirme. Özel, bağımsız ve eşit olduğunu hissetsin.

Haberin Devamı

Özetle, Şair Ataol Behramoğlu’nun söylediği gibi, “Anne gezindiğin bağ, baba yaslandığın dağdır.” Onun arkadaşı değil annesi, babası, yani güvenli üssü, sağlam sığınağı olduğunu aklından çıkarma.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!