Dil öğrenmek için hiçbir engel yok

Güncelleme Tarihi:

Dil öğrenmek için hiçbir engel yok
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 19, 2019 09:04

Birçok bireyde üniversiteyi bitirdikten sonra “Keşke İngilizceye daha fazla önem verseydim ve öğrenseydim” diyor. Daha sonra İngilizce öğrenmeye başlıyor. Bu aşamada motivasyon çok önemli. Motivasyonu yüksek olan insanlar öğrenmeye de adanmışsa ve zaman ayırıyorsa, dil öğrenmek için hiçbir engeli yok. Bir dili sıfırdan öğrenmeye çalışmanın en zor yanı motivasyonu yüksek tutmak ve zamanı ayırmaktır. Bu ikisi olduğunda bireyler dili rahatlıkla öğrenebiliyor.

Haberin Devamı

Günlük hayatta evin içinde veya çevrelerinde konuşulmayan bir dili öğrenmekle, İngilizcenin konuşulduğu bir ortamda öğrenmek arasında yöntem ve strateji farkı var. Örneğin; bir birey İngilizce konuşulan bir ülkede yaşıyorsa oradaki topluma katılmak için dili öğreniyor. Halbuki bizim gibi İngilizce konuşulmayan bir ortamda; daha iyi iş sahibi olabilmek, İngilizce okuyabilmek, yazabilmek, seyahatlerde kullanabilmek için İngilizce öğreniliyor. Bu amacın farklılığı da yöntem farkını getiriyor. İnsanlar evinde kullanılmayan bir dili de rahatlıkla öğrenebilir.

Dilin okulda öğretildiğinde kullanılan yöntemlerin, öğrencinin öğrenebileceği türe uygun olması çok önemli. Dil, öğrencinin yaşına ve bilişsel düzeyine uygun yöntemlerle öğretilmeli. Örneğin 9-10 yaşındaki öğrencilere dil bilgisi öğretilmeye kalkılırsa bu yöntemle öğrenemezler. Onların yaşına uygun yöntemlerin kullanılması gerekiyor. Küçük yaşlarda yaşına uygun olması için dilin somut olması lazım. Bu yaşlarda öğrenmenin sınıf ortamında gerçekleşmesi çok önemli. Örneğin; hikayelerin kullanılması, film izlenmesi, derste diyalogların yer alması, sözcük bilgisinin geliştirilmesi, o yaş grupları için daha uygun olan yöntemlerdir. Yaş ilerledikçe daha soyut şekilde, biraz daha dil bilgisine ağırlık verilebiliyor. Öğrenciye, öğrenme sorumluluğu verilebiliyor. Dil eğitimine küçük yaşta başlamanın avantajı farkında olmadan dil öğrenmeleri. Çünkü ortam İngilizce kullanmasını gerektiriyor. Küçük yaşta öğrenildiğinde aksan da daha az belirgin oluyor.  Anadilde olmayan bazı sesleri çıkarmak ileriki yaşlarda daha kolay oluyor. Tabii herkes küçük yaşta öğrenemiyor. Sonradan öğrenmeye çalışanlar ise bir bu işe zaman ayırmalı ve motivasyonu yüksek tutmalı. Bu işin sırrı o.

Haberin Devamı

TEKRAR YAPARAK ÖĞRENMEK ETKİLİ BİR YÖNTEM
Kelime bilgisini geliştirirken iki boyut çok önemli. Birincisi sözcüklerin nasıl öğrenildiği. Sözcük öğrenilirken kullanılan bir yöntem tercüme. Fakat bilimsel çalışmalar gösteriyor ki tercüme, dil öğrenmede zihnin çalışmasını bir miktar yavaşlatıyor. Dolayısıyla sözcüğü direkt öğrenmek daha etkin bir yöntem.  Diğer boyut ise İngilizce düşünmek. Bir öğrenci herhangi bir nesneyi gördüğünde örneğin kalem değil ‘pencil’ diyebilmeli. Bu onu İngilizce düşünmeye yönlendirecek ve zaman içinde, dili kalıplar halinde öğrenecektir. Özellikle küçük çocuklara İngilizce öğretilirken sınıfta mümkün olduğunca az Türkçe kullanıp, İngilizceyi direkt olarak kullanmak daha etkin bir yöntemdir. 

Haberin Devamı

İkinci önemli konu ise tekrar yapmak. Örneğin bir sözcük öğrenildi, onun aktif bellekte bulunması için bir süre sonra tekrar o sözcükle karşılaşılması ve kullanılması gerekiyor. Birçok öğretim materyali bunu uyguluyor. Daha önce öğrenilen bir kelimeyi zaman zaman öğrencinin karşısında tekrar çıkarıyor. Dil öğrenirken uzun zamanlar ayırmak yerine kısa sürelerde tekrar yaparak öğrenmek daha etkili bir yöntem. Örneğin; öğrenci bir oturuşta 1 saat çalışacaksa, bunu daha kısa yapıp araya başka aktiviteler de koyarak iki 30 dakikada yapması öğrenmeyi destekliyor. Akıcı konuşmak için ise pratik gerekiyor. Dil hata yaparak öğrenilir. Hiçbir zaman kusursuz bir şekilde konuşulmaya başlanmıyor. Hatalar yapılıyor, bunlar öğrenilerek daha akıcı ve net olarak konuşuluyor.

Haberin Devamı

Diğer boyut ise dili duymak ve okumak. Güncel olarak internetteki öğrenme programlarının ve uygulamaların iyi planlanmış olanları da dili öğrenmeye yardımcı oluyor. Bu uygulamalardan bazıları aralıklı tekrar ilkesini benimsemiş. Bu tip uygulamaların en cazip tarafı birey günümüzde telefonunu sürekli yanında taşıdığı için kısa öğrenmeleri de yapabiliyor.

YURTDIŞINA GİTMEK ŞART DEĞİL
Dil öğrenmek için yurtdışına gitmek şart değil. Fakat akıcı konuşabilmek için anlamlı bir ortamda konuşmalıyız. Örneğin; etrafta Türkçe konuşmayanlar varsa onlarla sohbet etmek dili doğal bir ortamda öğrenmemizi sağlıyor. Fakat böyle ortamları yaratmak mümkün değilse, konuşma grupları veya kulüpleri oluşturulabilir. İngilizce öğrenenlerin bir araya geldiği bir yerde bir saat boyunca metin üzerinden tartışılabilir. Anadili İngilizce olmayanların bir araya gelerek birbirleriyle İngilizce konuşması pratik açısından etkilidir. Hiçbiri mümkün değilse, yine bilgisayar veya mobil cihazlarda konuşmayı gerektiren diyalog çalışmaları da var. Bunların hepsi kullanılabilir.

Haberin Devamı

Dizi izlemek (İngilizce alt yazılı) dili geliştirmekte etkilidir. Bir diğer önemli boyut ise aynı bölümü veya aynı filmi birden fazla izlemek. Dil öğrenirken insan ilk izlediğinde bütün detayları yakalayamayabilir. Veya konuyu anlamaya odaklanabilir. Fakat ikinci kez izlendiğinde sözcüklerin kullanım yerlerini ve farklı şekillerini görebiliyor. Dil öğrenen bireylere aynı bölümü birden fazla izlemelerini şiddetle öneriyorum. Müzik dinlemek de aynı şekilde, bir şarkı birden fazla dinleniyor, oyun oynamak da öyle. Fakat bunların hepsinin bir süre limiti var. Belli süreler olmalı. Bu süreler ise yaşa göre değişkenlik gösteriyor. Örneğin; küçük çocuklara verdiğimiz süre yarım saat. Genç yetişkinler için ise en fazla 45 dakika. Ara vermek ve tekrar dile dönmek de çok faydalı.

Haberin Devamı

EZBER FAYDASIZ
Dil eğitiminin iletişim odaklı olması çok önemli. Ezbere dayalı bir öğrenme şeklinin dil eğitimine faydası olmuyor. İnsanlar o sözcükleri anlamlı bir bağlam içinde görerek ve kullanarak öğrenebiliyor. Bu yüzden kendini ifade eden ve karşındakini anlamaya yönelik bir yöntem çok daha başarılı.

Öğreticiler ise her zaman öğrencinin motivasyonunu yüksek tutmalı. Öğrencinin ihtiyacına ve ilgisine yönelik yöntemler kullanmak çok önemli. Örneğin; büyümekte olan bir yetişkin grubuna edebi bir metinle öğretmeye çalışmak yerine, iletişim odaklı; onların zevkine dayalı, ilgisini çekebilecek hikayeler okumak veya seveceği şiirler okumak gibi yöntemler daha etkili. Eğitimin birinci sırrı: bireyler başarılı oldukları sürece öğrenmeye devam ediyor. Öğrenciler başarısız olduğunda ilgi ve motivasyon kaybı yaşıyor. Bu nedenle öğrenciler başaracak şekilde hazırlanmalı. Çünkü bireyler yapıkça motive olur, motive oldukça öğrenir ve başarır. 

PROF. DR. AYŞEGÜL DALOĞLU KİMDİR?
Lisansını Michigan Üniversitesi İktisat  ve Psikoloji bölümlerinde tamamlayan Ayşegül Daloğlu, yüksek lisansını ise Bilkent Üniversitesi, Foreign Language Education Bölümü’nde yaptı. Doktorasını Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde yapan Daloğlu, akademik kariyerine üniversitenin aynı bölümünde profesör olarak devam ediyor. Prof. Dr. Daloğlu’nun araştırmaları İngilizce öğretiminde program geliştirme, ölçme değerlendirme ve öğretmen eğitimi konularına odaklı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!