Gençlik ‘kritik’ bir dönem

Nitekim toplumun özü olan ailenin ve devletin göz bebeği de gençlerdir. Gençliğin ‘gelecek’ olarak görülmesi, geleceğin emanet edileceği ‘yeni nesil’ ile vasıflandırılması bu önemden kaynaklanıyor.

İnsanlık tarihi boyunca medeniyetlerin ve devletlerin en büyük yatırımı gençlere yönelik oldu. Çünkü milli duygu, evrensel değerler, iş gücü, insan kaynağı, değişim ve gelişim enerjisi konularında eğitilmesi ve hedefler gösterilmesi gereken en ‘kritik’ dönem gençlik dönemidir. Özellikle ‘kritik’ dönem diyoruz zira, gençlerle sağlıklı iletişim kurulamaz, bilgi ve teknoloji ile buluşturarak nitelikli insan gücüne çevrilemezlerse zamanla gençlerde özgüven kaybı oluşuyor ve aidiyet duyguları zayıflıyor. Aidiyet ve kimlik krizi yaşayan gençlerin gelecek kaygısı, bunalımlara dönüşüyor ve zamanla birçok bağımlılık yaratan kötü alışkanlıklara yöneliyor.

Bilgi ve teknolojinin baş döndürücü hızda değiştiği ve geliştiği çağımızda özellikle dünyayı küçülten internet dünyası ve kültürü tek tip kılan büyük endüstrilerin tüketimi teşvik eden ürünleri sebebiyle günümüz gençliğinin beklentileri arttı. Üstelik bu beklentilerin sağlanması noktasında gerekli çaba, özveri ve eğitim noktasında da gençler oldukça gevşek davranıyorlar.

Gençler neredeyse her şeyin önlerine hazır gelmesini arzuluyorlar. Bu ‘tembellik’, zamanla gençlik enerjisinin yanlış yerlerde tüketilmesi ile sonuçlanıyor. Kuşkusuz bu ‘durum’dan sadece gençleri sorumlu tutamayız. Gençlerle ilgili sorumluluk ‘milli’ bir meseledir. Toplum, devlet, sivil kuruluşlar, aileler ve kurumlar bu sorumluluğun birer parçasıdırlar. Bu nedenle gençlik projeleri geliştirmek ve yeni nesli anlamak için çaba sarf etmek çok önemli.

‘Yeni Nesil’ derken sadece yaş itibariyle yeni gelen kuşağı kast etmiyoruz. Dünyadaki yenilikleri yakalayan, gençleri bu yeniliklere hazırlayan, yeni dil, yeni yöntem, yeni hedefler belirleyen bir ‘nesil yetiştirme’ programından bahsediyoruz. Nitekim gençler de tabiatı gereği ‘yeni’ olana meraklı, yeni imkanlara talip ve en önemlisi yeni şartların gerektirdiği donanıma sahip olmak isterler. Bu noktada aile, toplum ve devlet hazırlıksız olursa ve gençleri ‘yeni’ ile buluşturamazsa zamanla gençlerin kontrolü başkalarına geçebiliyor ve köklü bağlar zayıflıyor.

Tüketicilik merakı arttı

Bugün dünyanın gençlere yönelik umutları kadar şikayetleri de çoğalıyor. Çünkü gençlerin değerlerden ve üretmekten uzaklaşan tüketicilik merakı arttı. Özgüven kaybına uğradıkları için kötü niyetliler tarafından kullanılan ve yasa dışı örgütlenmelere kaynak teşkil eden macera arayışı çoğaldı. En üzücü olanı ise günümüzde gençlerin yerel renkleri, milli duygu taşıyan öz benlikleri kaybetmeye başlaması.

Maalesef gençler, küresel endüstrinin dayattığı ve çoğu sadece para tuzakları olan metalara yöneliyorlar. Aynı tehlike ülkemiz gençlerini de kuşattı. Ancak bu kuşatmayı aşacak milli kültürümüz ve gençlik politikalarımız mevcut.

İnsanlık tarihinde ahlak ve adalet timsali olmuş devlet geleneğine sahip milletlerin başında Türk milleti geliyor. Estetik ve sanatın en şaheser örneklerinin sunulduğu medeniyet coğrafyası kuşkusuz Anadolu toprağıdır. Bu görkemli tarihin en etkileyici mimarları ve öncüleri arasında genç liderler de var. Bunun en büyük temsilcisi, bir çağı kapatıp bir çağ açan “Fatih Sultan Mehmet”tir.

Kuşkusuz Fatih, gençlerimiz için rol model oldu. Büyük şair Arif Nihat Asya’nın veciz mısraları bu modelliği çok güzel anlatır:
“Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini. Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Tabi ki Fatihi “Fatih” yapan faktör kuşkusuz aldığı özel eğitimdir. Bu eğitim ona milli duygular aşılamış, İslami değerleri benimsetmiş, sanata âşina kılmış, liderlik özellikleriyle yoğurmuş, dünyadan haberdar etmiş, devlet yönetimi için gerekli bilgi ve beceriyle kendisini donatmış ve en önemlisi aidiyet ve kimlik bilincini aşılamıştır.

Onları “yarın”a hazırlamalıyız

Dolayısıyla gençlerimize hem “yeni” bir şeyler öğretmek hem de “eskimeyen” değerler aşılamak gerekiyor. Gençlerimizle “dün”den ders çıkarmayı, “bugün” iletişim kurabilmeyi ve onları “yarın”a hazırlamayı başarabilmeliyiz.

Yeni Türkiye vizyonundan bahsedildiği bir dönemde Yeni Türkiye’yi inşa edecek enerji ve umut kuşkusuz bu “Yeni Nesil” yani gençlerimiz olacak. Özgür düşünceye sahip, dünyayı takip eden, rekabete hazır, milli değerlerini koruyan, ülkesini temsil eden, tarihinden cesaret alan, evrensel olanla uyumlu, bilgi ve teknolojiyi yakalayan bir gençlik, bizim varoluş kaynağımızdır. Bu kaynağı tüketmek insanlığa haksızlık ve ülkemize ihanet olur.

Sevgili gençlerimiz için öngöreceğimiz gelecek ve bu gelecekle ilgili her şeyi kuşkusuz gençlerimizle istişare ederek ve daha çok onları dinleyerek belirlemek durumundayız. Bunun için tek şeye ihtiyacımız var: Gençlik azmi…

Gençlik azmi olmayanın vatana hizmet aşkı olamaz!