Eğitim üzerine düşünceler (4)

GEÇEN hafta insanların öğrenme kabiliyetinin farklı öğrenme yollarına göre farklılıklar gösterebildiğinden söz etmiştim.

Örneğin, bazı insanlar okuyarak daha iyi öğrenirken, bazıları görerek ya da seyrettiğinde daha çabuk öğrenebiliyor. Bazı insanların ise dinleme yoluyla öğrenmeleri daha kolay olabiliyor.

Bu ayrımdan bakıldığında bizim toplumumuzun seyrederek ya da dinleyerek öğrenmesinin daha kolay olduğunu düşünmek çok abartılı olmayacaktır. Geçmişte en büyük eğlencemizin radyo dinlemek, şimdi de en büyük tutkumuzun televizyon seyretmek olduğu düşünülürse, toplum olarak eğitimimizin de önemli bir bölümü bu yolla oluyor diye bir yargıya varmak kolaylaşıyor.

RADYO-TV

Eskiden Türkiye’de bir tek radyo vardı
. Çeşitli hedefler arasında, toplumun eğitimi radyo programının en önemli amaçlarından biriydi. Günün çeşitli saatlerinde her türlü müzik çalınırdı. Dinlemeye meraklı bir toplum olarak dinleyebildiğiniz tek radyo istasyonu sayesinde, sevmeseniz de klasik müzik dinlemek zorundaydınız. İstemeseniz de, klasik Türk müziği geri planda çalınır, siz de dinlerdiniz. O dönemlerde, henüz arabesk popüler değildi (ya da devlet radyosu bu müziğe itibar etmezdi), Türk halk müziği ile idare edilirdi. Kısacası, sevseniz de, sevmeseniz de çeşitli müzik türlerine aşinalık yaratılırdı.

Sabahları Türk ve Batı edebiyatından derlenmiş skeçler yayınlanırdı. Eline kitap almamış, belki de okuma yazma bilmeyen ev hanımları Şinasi’nin, Halide Edip Adıvar’ın, Dostoyevski’nin, Moliere’in eserlerinden haberdar olurlardı. Şiir saatlerinde şairlerimizi öğrenirlerdi. Ben Edgar Allan Poe’nun ismini ilkokulda ilk kez böyle bir radyo programında duymuş ve ilgilenmiştim. Annabel Lee unutamadığın şiirlerden biri olmuştu. Şimdi kaç tane ilkokul çocuğu radyodan şair ya da şiir öğreniyor?

Televizyon çıktı, radyonun pabucu dama atıldı. Televizyon hiçbir zaman radyonun eğitici görevini üstlenemedi. Şimdi ise, yüzlerce radyo istasyonu, onlarca televizyon kanalı var. Çeşitli radyo ve televizyon kanallarında eğitici programlar olduğu halde, seçeneğin çok olması toplumun büyük bir kısmını doğal olarak ha-ha hi-hi programlarına yöneltiyor.

Eskiden seçeneğin olmayıp bir tek radyo kanalına esir olmanın çok senekli radyo ve televizyon dünyasına göre daha iyi olduğunu iddia etmiyorum. Yalnızca, okuma yoluyla değil de, seyretme ve dinleme yoluyla eğitilmeye daha müsait bir toplumun çok önemli iletişim araçlarını artık eğitime yönelik olarak eskisi kadar yaygın kullanamadığını vurgulamak istiyorum.

TEKNOLOJİ

Batı’da, özellikle çocuk kitapları çoğu zaman kitabın okunduğu bir kaset ile satılır
. Böylece, henüz okuma bilmeyen çocuklar da kitabı öğrenmiş olurlar. Okuma bilenler ise yeteneğine göre, dinleyerek ya da okuyarak kitabı öğrenmeye çalışırlar. Teknolojinin gelişimiyle, şimdi çoğu çocuk kitapları CD ya da DVD ile beraber satılıyor. Kitabı isteyen okuyor, isteyen çizgi film canlandırılmasını seyrediyor, isteyen de dinliyor.

Gelişen iletişim araçları sayesinde toplumun eğitim ihtiyacını toplumun egemen eğitilme yeteneğine göre karşılamak artık çok kolaylaştı. Okul eğitiminden okul dışı eğitime kadar biz de bu kolaylıkları ve yaklaşımları eğitim sisteminin her tarafına yaygınlaştırmak zorundayız. Teknolojinin gelişyor olması kitabın önemini azaltmıyor, artırıyor.

Bir ülkedeki eğitim de, aynı mal ve hizmet üretimi gibi, ülkeler arası rekabet konusudur. Çünkü, insanın eğitimiyle mal ve hizmet üretimindeki en önemli girdinin kalitesi söz konusudur. Bu rekabette geri kalmamanın yolu teknolojiyi eğitimde en uygun bir biçimde kullanmaktan geçmektedir.
Yazarın Tüm Yazıları