Eğitim üzerine çeşitlemeler (1)

EĞİTİM bir amaca ya da amaçlar bütününe yönelik olmalıdır. Temel eğitim, en geniş anlamıyla, insan beynin gelişmesine fırsat verip insana insan olmayı öğretmelidir. Gerisi, mesleki eğitimdir. Çoğu zaman amaçlar birbirine karıştırılır.

Çok iyi müzik yapan, anasından doğduğunda ressam olan ya da çok iyi dans eden bir çocuk üniversiteye rahatlıkla girebilir mi? Bizim sistemimizde çok zor. Çünkü, üniversiteye girebilmek için iyi bir sanatçı olmak yetmiyor da gerekmiyor da. Büyük çoğunluğu sonradan unutulacak bilgiler üniversiteye girişte karar verici konumdalar.

KİTAPSIZ OKULLAR

Eğitimin en önemli aracı kitaplardır
. Eğitim sistemimizde kitap okumayı sevdiren ve özendiren mekanizmalar var mıdır? Varsa da, ben göremiyorum. Edebiyat derslerinde öğrencilerin birkaç kitap okumalarını isteyerek okuma sevgisi aşılanamaz. Kitap sevgisi kütüphaneler yoluyla küçük yaşta aşılanabilir. Aslında, kütüphanesi olmayan bir okul, okul değildir.

Kaç ilkokulumuzun ya da lisemizin kütüphanesi vardır? Benim okuduğum okullarda kütüphane diye bir şey yoktu. Öğretmenler odasında birkaç kitap dururdu. Onlara da öğrencilerin dokunması yasaktı. Bizler için kitap büyük çoğunlukla ders kitaplarıydı. Doğal olarak, can sıkıcıydılar. Sınavlarda iyi not almak işe yararlardı. Kitap sevgisini aşılamak aileye kalmıştı.

Bugün ilkokul ve liselerimizin büyük bir bölümünde hiç kitap yok. Okulların öğretmenleri ya da idarecileri her gün kitap bağışı için yalvarıyorlar. Arayışlarında çok başarılı olduklarını sanmıyorum. Kitap bağışı istenenlerde doğru dürüst kitap yok ki, kitabı olmayanlara bağışlasınlar!

Bırakın ilkokul ya da liseleri, üniversitelerimizde kütüphanelerimizin durumu nedir? Hiç de iç açıcı değil. İyi üniversitelerimizin kütüphanesinde 300-400 bin tane kitap varsa, kütüphaneleriyle övünüyorlar. Birçok üniversitemizde süreli yayınlara ulaşabilmek mümkün olamıyor. Üniversite açmayı biliyoruz, ama iyi kütüphaneler oluşturmayı ya da kütüphane kullanmayı henüz öğrenemedik.

Avrupa’nın en eski ilk on üniversitesinden biri olmakla övünen İstanbul Üniversitesi’nin Merkez Kütüphanesi’ne giderek yararlanan kişi sayısı 2005 yılında 32,672 olmuş. Yani, günde ortalama 90 kişi bu kütüphaneden yararlanmak istemiş. Bunların yarıya yakını da başka üniversitelerden gelen kişiler. İstanbul Üniversitesi’nin 5000 öğretim üyesi ve öğretim elemanı var, on binlerce de öğrencisi!

Eğitim uluslararası rekabete en açık sektörlerden biridir. Rekabette geri kaldığınızda, işgücünün kalitesinde geri kaldınız demektir. Dünyanın belli başlı üniversiteleriyle karşılaştırıldığında, bizdeki üniversite kütüphaneleri "koltuk altı kütüphane" izlenimi vermektedir.

Tayvan’daki 24 üniversite kütüphanesinin ikisinde 2 milyondan fazla kitap bulunuyor. Amerika’da Brown Üniversitesi’nde 3.3 milyon, Chicago Üniversitesi’nde 7.1 milyon, Harvard Üniversitesi’nde 15.4 milyon, Princeton Üniversitesi’nde 6.4 milyon, Virginia Üniversitesi’nde 5 milyon, Yale Üniversitesi’nde 11.4 milyon kitap bulunmaktadır.

İngiltere’de Oxford Üniversitesi’ne bağlı birçok kütüphanedeki kitap sayısı 10 milyonu geçmiştir. Cambridge Üniversitesi’nin kütüphanelerinde 7.4 milyon kitap bulunmaktadır. Her yıl bizim en iyi üniversitelerimizdeki kütüphanelerde bulunan kitap sayısı kadar stoklarını artırmaktadır.

KİTAPSIZ EVLER

Üniversiteleri de bir kenara bırakalım. Türkiye’de üniversiteyi bitirmiş kaç tane ailenin evinde binden fazla kitap vardır? Bu sayının çok olduğunu sanmıyorum. Bizde kitaplar daha çok evin salonunun dekorasyonunun bir parçası görevini görülürler. Kitapların çoğu da okul döneminden kalan kitaplardır.

Bu çeşit konular açıldığında, ekonomik olanaksızlıklar dile getirilir. Gelir düzeyi elbette önemlidir. Ama, kabul edelim ki, kitap sevgisi aşılamayan bir eğitim sürecinden geçen toplumundan çok fazla kitap okuması beklenemez. Türkiye’de kitap satışları da zaten bu gerçeği gayet iyi gösteriyor.
Yazarın Tüm Yazıları