İçimizdeki doğa

Güncelleme Tarihi:

İçimizdeki doğa
Oluşturulma Tarihi: Şubat 23, 2000 00:00

Haberin Devamı

ÇEVRE olaylarına hep aynı pencereden bakmanın soruna çözüm getirmeyeceği kesin. Çevresel bozulmaya karşı çıkanların, amaçlarına ulaşmak için ciddi bir çevre felsefesi yoksa, Bergamalılar'ın siyanüre karşı haklı direnişleri, amaçsız ve sonuçsuz kalır. Ve diğerleri de...

‘‘EKOLOJİ biliminin hedefi nedir?'', ‘‘Doğayla insan ilişkisinin sınırı ne olacak?'' gibi soruların yanıtını ve çözümünü eksik bırakmamak için felsefeden yararlanmak kaçınılmaz. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nden araştırma görevlisi Hakan Çörekçioğlu'nun ilginç yaklaşımlarını aktarmak istiyorum.

ÇÖREKÇİOĞLU, ‘‘Çevresel hareketler, modern bilime tepkiyle ortaya çıktı. 17. yüzyılda romantik tepkileri görürüz. Descartes, mekanik doğa tasarımının temelini oluşturdu'' diyor. Öncesinde doğanın dişi, üretken ana kabul edildiğini, bu nedenle bilimsel literatürde bile doğadan sözederken, ‘‘her'' kullanıldığını anlatan Çörekçioğlu, daha sonra ‘‘it'' şekline dönüşüp canlılığın reddedildiği görüşünü ifade etti.

Savaş sonrasında

MODERN doğa tasarımının içinde mekanik tepkilerin yeralmasının 2. Dünya Savaşı sonrasında etkinleştiğini belirten Çörekçioğlu, ‘‘Atom bombası çevreye bakış açısını temelinden sarstı. Çünkü, atom maddenin yapısını değiştirdi. Doğa tasarımı, insan tasarımına ait. İnsan, doğayı nasıl tasarlıyorsa, kendisini de öyle görüyor. Kendisini nasıl görüyor ve tasarlıyorsa, doğa da kendisine ait bir tasarıma dönüşüyor. Aslında insan, doğa ve toplum tasarımı birbirinin içine giriyor'' diyor.

Saygı duyulmalı

FİLOZOFLARIN da, devrimci veya muhafazakar olabildiğine dikkat çeken Çörekçioğlu, şunları söyledi:

‘‘BİLİMADAMI, metafizik değişime bilimsel subjeyle yaklaşmaya özen gösterir. Bu düşünceye göre, doğanın amacı vardır. Bütüncül evren anlayışı, doğaya verilen zararın, eninde sonunda insana döneceğini savunur. Faydalı girişimler de insana fayda şeklinde döner. Ekolojik anlayış politikalara yansır. Sağlıklı politika yoksa, doğanın kesilip biçilmesinde sakınca görülmez. Etik safhada doğa saygıyı hakeder. Bu anlayışta, kendinden gelen objeye saygı vardır.''

Hava tertemiz

MUĞLA Üniversitesi Kötekli Kampusü'ndeki binalarda, LPG'li sistemle güvenli, düzenli ve ekonomik ısınma sağlanıyor, çevre kirliliği önleniyor. Faaliyete geçen beş kazan için yaklaşık 250 milyar lira harcandı.

BİLGİSAYARLA çalışan kazandan her biri, 7 milyon kilo/kalori ısıtma kapasiteli. Tek kazan Fen Edebiyat, İktisadi ve İdari Bilimler fakülteleriyle laboratuvar bloğunu ısıtılabiliyor.

RÖKTER Prof. Dr. Ethem Ruhi Fığlalı, Ege'deki üniversiteler arasında bu sistemin sadece Muğla'da bulunduğunu belirtti, ‘‘Öğrencileri soğuktan korurken, çevreyle uyumlu bir sistem olmasına da özen gösterdik. Türkiye'de çok az üniversitede bulunan bu sistemin örnek olacağı kanaatindeyiz'' dedi.

ÇEVRE il Müdürü Seyfettin Türkekul da, LPG sisteminin kömür ve diğer yakıtlara göre çevreye daha az zararlı olduğunu, kirlilikle mücadelede yaygınlaştırılması gerekitiğini savundu.

Muğla’ya Alman desteği

TÜRKİYE'nin çevre politikasına yön verecek uluslararası işbirliğini öngören projeyle ilgili çalışmalar, gelecek ay Muğla'da başlıyor. Türk ve Alman hükümetleri arasında 1997'de imzalanan protokola göre, Alman uzmanlar Muğla ve Bursa'da çevre uygulamalarını araştırıp projeler hazırlayacak.

MUĞLA'daki projeler arasında 30 milyon marklık Fethiye atıksu ve 94 milyon mark kredili Yatağan Termik Santralı Bacagazı Arıtma tesisleri bulunuyor. Ayrıca 35 milyon marklık Köyceğiz-Dalyan altyapı projesi bedeli Alman Ekonomi Bankası tarafından hibe yoluyla karşılanacak.

ALMAN uzmanlar, pilot bölgelerde çöp ve katı atık değerlendirilmesi, okullarda çevre eğitimi gibi konularını ada araştıracak.

Evrenle çevrenin felsefesi

BÜYÜK gölgeli ağaçların altında sevinçlerini hiç yitirmeden koşan eski insanın doğa tutkusuyla günümüz insanının, doğa tasarımı arasındaki en temel fark nedir? Günümüzün çevre sorunlarına çözüm önermek için öncelikle böyle soruların doğru yanıtlarını bulmak gerekir. Dün, doğanın kollarında yaşayan insan, ufuk çizgisindeki bulutları kovalarken, bugün onu asla yakalayamayacağını kavradı. O insan, doğanın verdiklerine borcunu ödedi. Ona iyi davrandı. Bugünkü insan, bilimin değiştirdiği mantıkla doğanın kendisine borçlu olduğunu düşünüp, hep alabilmek için çırpınıyor. Günümüzde doğa ve insan, birbiri içinde eritilmeden, olabildiğince yaklaştırılmalı. Evrenin ve çevrenin temeli burada gizli.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!